Gündem

Atalay Filiz neden seri katil değil?

"Olay literatürde ‘seri katil’ diye tanımlanan bir tanıma hiçbir şekilde uymuyor"

20 Haziran 2016 13:20

Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici 3 kişinin katil zanlısı olarak 17 gün sonra İzmir'in Menderes ilçesinde yakalanan Atalay Filiz  hakkında İzmir Emniyet Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya'nın da "Olay literatürde ‘seri katil’ diye tanımlanan bir tanıma hiçbir şekilde uymuyor" sözlerini de hatırlatarak Atalay Filiz'in medyada yansıtıldığı şekilde bir seri katil olmadığını söyledi. Dünyadaki diğer seri katil profillerinin işlediği cinayetlerin ortak özelliklerini sıralayan Bildirici, Atalay Filiz'in seri katil olmadığını ifade ederek şunları kaydetti: 

"Atalay Filiz ise Ankara’da iki arkadaşını silahla öldürüp kaçıyor; yaklaşık üç yıl sonra da İstanbul’da kendisini yakalatacağından kuşkulandığı öğretmeni bıçaklayarak öldürüyor. Ne yöntemler aynı ne mağdur profilleri. Ne de cinayetlerin psikolojik motivasyonları aynı. Dolayısıyla Filiz, bir seri katil değil" 

Hürriyet'ten Faruk Bildirici'nin "Seri katil tefrikası" başlığıyla yayınlanan (20 Haziran 2016) köşesi şöyle:

Üç cinayetin zanlısı olarak aranan Atalay Filiz'i yakalatan dolmuş şoförleri ödül almak için heyecanla bekliyor.

Ama bence bir ödül verilecekse bu asıl olarak medyanın hakkı.

Emniyet teşkilatını ayağa kaldıran, yakalanması için ‘seri katil’ diye 16 gün boyunca manşetlerden yayın yapan, katilin bütün ülkede tanınmasını sağlayan medya. İzmir Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya, Filiz’in medya sayesinde yakalandığını söyledi açıkça. Fakat Uzunkaya bile medyada ‘seri katil’ diye yazılmasına karşı çıktı:

“Atalay Filiz, seri katil diye televizyon ve gazetelerde boy boy, manşet olarak geçti. Olayımız literatürde ‘seri katil’ diye tanımlanan bir tanıma hiçbir şekilde uymuyor. Ama nedense kamuoyuna cazip geldiği ya da ürkütücü olduğu için seri katil diye manşet yapıldı.

Seri katil vurgusuyla vatandaşların tedirginliği, duyarlılığı üst perdeye çıkarıldı. Bu duyarlılık ihbarları artırdı, şahsın kısa sürede yakalanmasına katkısı oldu. Bu yanlıştan böyle bir doğrunun çıktığını söyleyebiliriz.”

Okurlarımızdan Meliha Yurdakul da aynı yönde bir eleştiride bulundu. “Atalay Filiz için lütfen ‘seri’ başlığı kullanmayın. Adam katil olabilir ama ‘seri’ olmadığı kesin” diye yazdı. Polisiye yazarı Ahmet Ümit’in de “Filiz’in seri katil olmadığını” söylediğine dikkat çekti Norveç’ten yazan okurumuz.

Okur elbette haklı. Görüldüğü gibi uzmanlarına göre, Atalay Filiz bir ‘seri katil’ değil. Çünkü kriminal literatürde birden fazla kişiyi öldüren her katil ‘seri katil’ olarak tanımlanmıyor. Kaba tanımı, ‘aynı profildeki en az üç kişiyi belirli aralıklarla ve aynı yöntemlerle öldüren kişi’. Genellikle problemli çocukluk geçmişleri, psikolojik travmaları ve psikolojik bozuklukları olan ‘seri katiller’in işlediği cinayetlerin ortak özellikleri de şöyle:

-Hep aynı yaş grubu, cinsiyet, meslek ya da görünümdeki kişileri hedef alır.

- Cinayetlerini hep aynı suç aleti ve aynı yöntemlerle işler.

- Her cinayeti önceden planlar, cinayetlerle bir mesaj vermeye çalışır.

- Cinayetlerden sonra polisi peşinden koşturmak için özel işaret ya iz bırakır.

- Düzenli aralıklarla cinayet işler, durdurulana kadar da devam ederler.

Atalay Filiz ise Ankara’da iki arkadaşını silahla öldürüp kaçıyor; yaklaşık üç yıl sonra da İstanbul’da kendisini yakalatacağından kuşkulandığı öğretmeni bıçaklayarak öldürüyor. Ne yöntemler aynı ne mağdur profilleri. Ne de cinayetlerin psikolojik motivasyonları aynı. Dolayısıyla Filiz, bir seri katil değil.

Hürriyet ve bütün medyanın onu 27 Mayıs’ta İstanbul’dan kaçışından itibaren ‘seri katil’ olarak adlandırması yanlıştı. Zaten öteden beri medyada Türkiye’deki katilleri batıdaki ‘seri katil’lere benzeştirme, cinayetler üzerinden çarpıcı öyküler üretme gayreti var. Daha önce de bazı cinayetlerde ‘seri katil’ yakıştırmaları yapılmıştı.

 

Böyle cinayetler ortaya çıkınca ‘zanlı’ demek bile unutularak hemen ‘seri katil’ yaftası yapıştırılıyor. Ardından neredeyse ‘seri katil şehveti’ diyebileceğim bir tefrika başlıyor. Maalesef bu olayda da aynı anlayış devreye girdi. Gazeteciliğin doğasında var olan çok okutma, ilgi çekme kaygısı yanlış yazmanın gerekçesi olmamalı.