Gündem

'Atakürt'ün kaderi Atatürk'e benzedi

Taraf Gazetesi Yazıişleri Müdürü Yıldıray Oğur, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın sözlerinin Fırat Haber Ajansı'nda sansürlenerek verilmesine değindi.

20 Aralık 2009 02:00

T24 - Taraf Gazetesi Yazıişleri Müdürü Yıldıray Oğur, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın sözlerinin Fırat Haber Ajansı'nda sansürlenerek verilmesine değinirken, Atatürk'ün Nutuk'unda makaslanan bölümleri hatırlattı. Öcalan için "Atakürt" ifadesini kullanan Oğur, "Yani gerçek değil faydalı bilginin kıymetli olduğu bu topraklarda Atakürt'ün kaderinin Atatürk'e benzemesi de bir raslantı değil, tarihsel bir zorunluluktur" dedi.


Yıldıray Oğur'un Taraf'ta yayımlanan (20 Aralık 2009) yazısı şöyle:



Bugün Taraf’ın sürmanşetinde Abdullah Öcalan’ın haftalık görüşme notlarında söylediklerinin nasıl sansürlendiğini okuyacaksınız. Öcalan’ın PKK’nın üstlendiği Reşadiye saldırısını eleştiren sözleri uygun bulunmayıp basına verilen görüşme notlarından çıkarılmış.

Anlaşılan birileri “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçerken Öcalan ile PKK’yı karşı karşıya getirmek doğru olmaz” diyerek makası eline almış. İmralı’da konuşan Öcalan’ı, ‘ihtiyaç duyulan’ Öcalan’a çevirmiş. Öcalan’a rağmen Öcalancılık yapmış.

İşte bir ideoloji için çanların çaldığı an.

Ama korkmayın. Bu coğrafyada o çanlar ilk kez Öcalan için çalmıyor. Bir zamanlar o makaslar Atatürk’ü de kesip biçmişti.

Hakan Erdem, olağanüstü kitabı Tarih-Lenk’te Atatürk’ün Nutuk’unun nasıl sansürlendiğini ayrıntılarıyla anlatır. Nutuk’u zamanın ihtiyaçlarına göre sadeleştiren isim ise Türkiye tarihinin belki de gelmiş geçmiş en sıkı Atatürkçülerinden biri olan Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’dur. Bugün piyasadaki en popüler Nutuk da onun sadeleştirdiği versiyondur.

(Bu arada Nutuk, en çok okunması tavsiye edilen ama en az okunan kitaptır. Atatürkçü edebiyat öğretmenleri bunu çok dert eder. Ama özellikle çocuklar ve gençlerin okumaması gayet normaldir. Çünkü yarısı telgraf ve teknik savaş ayrıntısı, öteki yarısı da Atatürk’ün hiç tanımadığımız bir takım adamlara cevap yetiştirmesidir. Acayip sıkıcıdır. Kim ki size Nutuk’u okudum hayatım değişti diyorsa bilin ki o, Nutuk’u okumamış, yanında yatmıştır)

Biliyorsunuz Nutuk Atatürk’ün 1927’de CHP ikinci kurultayında beş gün boyunca bir kâğıttan okuduğu konuşması. Bir tür Atatürk’e göre Kurtuluş Savaşı hikâyesidir. Atatürk’ün muhaliflerine verdiği cevaplardır. Bize hayatın anlamını anlatan bir rehber kitap değil bir polemik metnidir. Bu konuşma ilk olarak Arap harfleriyle basılır. Belgeler dışındaki bu versiyonun uzunluğu 543 sayfadır. Harf Devrimi’nden sonra ise ilk kez 1938 yılında Latin harfleriyle basılır Nutuk. Türk Devrim Tarihi Enstitüsü’nün 1950’de bastığı iki ciltlik Nutuk ise 898 sayfadır. Bu tarihten sonra basılan Nutuklarda sayfa sayısı istikrarlı bir şekilde azalır. TDK’nın 1963’te ‘Türkçeleştirdiği’ Nutuk 665 sayfadır. 1978’de ilk baskısı yayımlanan Velidedeoğlu ‘şerhli’ Nutuk ise tek cilt ve 464 sayfaya düşürülmüştür.

Hakan Erdem’in aktardığına göre o ilk baskıda Velidedeoğlu Nutuk’u beşte bir oranında kısaltmasını şöyle savunur: “Söylev’de anlatılan, günümüzde ve ileride bütün kuşaklarca bilinmesi gereken düşünce ve olayların hepsini içeren bölümleri... Söylev’in beşte dördünü oluşturmaktadır. Buna karşılık Söylev’in Atatürkçü düşünce açısından önem taşımayan ayrıntılara ilişkin kimi bölümlerini kısalttık...”

İnanılmaz değil mi? Atatürk’ün Nutuk’undan Atatürkçü düşünce açısından önem taşımayan ayrıntıları bulan bir Atatürkçülükle karşı karşıyayız.

Peki, nereleri sansürlemiş Velidedeoğlu kendi Nutuk’unda. Erdem, eğlenceli diliyle uzun uzun anlatıyor. Mesela Atatürk bir yerde “müstakil yeni bir Türk devleti tesis etmek” demiş. Velidedeoğlu buradaki ‘ Osmanlı’nın da bir Türk devleti olduğu’ tesbitini Atatürkçülüğe aykırı bulup “... bağımsız bir Türk devleti kurmak”a çevirmiş.

Velidedeoğlu, Meclis’i Mebusan’a “Meclis-i Milli” diyen Atatürk’ün de ağzına biber sürmüş. Meclis-i Milli gördüğü yere ‘Osmanlı Meclis-i Mebusanı’ yazmış. Böylece onun milli bir meclis olduğunu sanmamızı, Atatürk öyle dese de, engellemiş.

Yani gerçek değil faydalı bilginin kıymetli olduğu bu topraklarda Atakürt’ün kaderinin Atatürk’e benzemesi de bir rastlantı değil, tarihsel bir zorunluluktur. Peki, siz Kürtler hâlâ aynı derede ikinci kez yıkanmak istediğinize emin misiniz? Akıl vermek gibi olmasın, biz yıkandık, hiç tavsiye etmem, çok soğuk...