Rengin Arslan
Kazakistan'ın başkenti Astana'da Rusya, Türkiye ve İran'ın garantörlüğünde başlayan, ilk kez muhalif komutanlar ile Suriye yönetimini bir araya getiren görüşmeler karşılıklı suçlamalarla başladı.
Ancak söylenen ağır sözler ile dün görünen telaşlı ve gülümser yüzlerin yerini gerginliğin almasına karşın, kimse Astana'da bir otelde kurulan görüşme masasını terk etmedi.
Suriye yönetimi ve muhaliflerden gelen açıklamaların ortak noktası ise iki tarafın da müzakerelere devam etme kararlığıydı.
Her ne kadar muhalifler yaptıkları açıklamalarda, müzakerelerin başarısız olması halinde savaşmaya devam edeceklerini söylemiş olsalar da bundan önce sarf ettikleri cümle, "Eğer müzakereler başarılı olursa, o zaman biz de müzakerelerin yanındayız" olmuştu.
Suriye'nin BM temsilcisi: Türkiye, terörist grupların garantörü
Suriye'nin Birleşmiş Milletler (BM) temsilcisi Başar Caferi de görüşmelere verilen arada gazetecilere yaptığı açıklamada, muhalif gruplara yönelik eleştirilerini sürdürdü. Muhalifleri, "terörist grupları" savunmakla suçlayan Caferi, masada gruplar için de aynı ifadeleri kullandı.
Caferi, muhalifleri, Şam'ın içme suyunu elinde bulundurduğunu söylediği El Nusra militanlarına karşı Suriye Ordusu'nun yaptığı operasyonları eleştirmekle suçladı:
"Onlara göre bu grup terörist değil, ama biz onların Nusra Cephesi olduğunu biliyoruz. Nusra da bu anlaşmanın bir parçası değil. Bu anlaşmanın tarafı olmayan birini savunduğunuz zaman, yanlış tarafta yer alıyorsunuz demektir (...) Terörist bir grubu savunuyorsunuz".
Bir gazetecinin Türkiye ile ilişkileri sorması üzerine, Caferi, Ankara'yı da "terörist gruplara destek olmak" ile suçladı ve şunları söyledi:
"Türkiye silahlı terörist grupların garantörüdür. Çünkü onların işverenlerinden biridir."
Caferi, "Astana'ya başarmak için geldik. Astana'daki toplantıyı sabote etmeyi amaçlayan bir manevranın parçası olmayacağız. Bu toplantının baltalanmasının bir parçası olmayacağız" diye konuştu.
Muhaliflerden Hizbullah'a tepki
Dün "temkinli iyimserlik" diye tarif edilen hava, gerçekçi bir gerilimle birlikte müzakerelere tutunma kararlılığına dönüşürken, muhalifler de Suriye'de etkili olan ülkeleri suçladılar.
Muhalif heyetin başkanı Muhammed Alluş tartışma yaratan açılış konuşmasında, "Rejimin davet ettiği yabancı milislerin varlığı ve Lübnan Hizbullah'ı ve Irak Hizbullah'ı, kanın dökülmesine katkıda bulunuyor ve bir ateşkes ihtimalini engelliyor" dedi.
Muhaliflerin, basın sözcülerinden Osoma Abu Zayd ise "Adlarına müzakereleri yürüttüğümüz insanlar öldürülmeye devam ediyorsa, müzakerelerin bir önemi yok" dedi.
Muhalifler adına en olumlu mesajları verenlerden birisi ise muhaliflerin sözcüsü Yahya Al Aridi idi.
BBC'ye verdiği mülakatta Aridi, "muhaliflerin Suriye'ye hayat vermek için herşeyi yapmaya hazır olduğunu, ateşkese bir şans vermek için böyle dondurucu soğuk altında bile" müzakere etmeye hazır olduğunu söyledi.
Aynı masada oturmadılar
Muhaliflerin askeri liderleri ve Esad yönetimi aynı masada oturmayı bu kez de kabul etmedi. Farklı odalarda yer alan heyetler garantör ülkeler aracılığıyla görüşmelere başladı.
Ancak Aridi, BBC'nin sorusu konuyla ilgili sorusu üzerine, "Eğer kalıcı bir çözüm olacaksa formalitiler o kadar önemli değil" diyerek karşılıklı görüşmelerin ihtimal dışı olmadığı mesajını verdi.
Aridi bu noktada Suriye yönetimini de eleştirerek "bu gruplar terörist değil" dedi ve ekledi:
"Suriye hükümeti ateşkesi tartışmak için gelmiş gibi görünmüyor. Ülkeyi yeniden hayata döndürmek için gelmiş olsalardı, öbür tarafın terörist olduğu yönünde açıklamalar yapmazlardı. Onlar militanlar, terörist değil. DAEŞ terörist. Herkes buna dikkat göstermeli."
Bütün bu söz düellosu ve gerilim arasında Türk diplomatlar gelinen aşamayı "önemli" olarak değerlendiriyor ve buradan çıkan sonuçlarla Cenevre'de görüşmelerin devam etmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Muhalifler ne istiyor?
BBC'nin sorularını yanıtlayan ve isminin yayınlanmamasını isteyen bir komutan muhaliflerin, Suriye ordusunun bu operasyon düzenlediği Wadi Barada bölgesini de kapsayacak şekilde, ülke genelinde bir ateşkesin uygulanmasını istediklerini söylüyor.
Esad'ın 6 ile 12 ay arasında bir sürede gitmesini istediklerini söyleyen komutan, Esad'ın ayrılmasının radikalleşmenin önünü keseceğini ve muhaliflerin sivillerin güveninin kazanmasına destek olacağını vurguluyor.
Diğer muhalefet sözcüleri de herhangi bir yeni aşamaya geçilmeden önce ateşkesin uygulanması konusunu vurguluyorlar.
Dün "neşeli ve heyecanlı" olarak tarif edilebilecek muhalif komutanlar bugün daha sakin ve bütün bu gerilime rağmen iyimser görünüyorlar.
Toplantılara katılan delegasyonun yanı sıra yaklaşık 20 kişilik bir ekip de toplantıları dışarıdan takip etmek için burada bulunuyor. Dışarıdaki grup içeriden mesaj yoluyla sürekli bilgi alıyor.
Muhalifler adına görüşmeleri yürüten delegasyonun toplantılar sırasında bir karar verme yetkileri bulunmuyor. Bu tür kritik konularda, gerideki 20 kişilik gruba dönerek, onların onayıyla bir karara imza atabiliyorlar.
PYD masada yok
PYD'nin Astana toplantılarına davet edilmemesi Türkiye'nin kırmızı çizgisiydi. PYD'yi, PKK'nın uzantısı olarak değerlendiren Ankara, bu tutumunu diğer garantör ülkelere de kabul ettirdi ve PYD davet edilmedi.
Kurdistan24 televizyonunun internet sitesinde yer alan bir habere göre, büyük oranda Kürtlerin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin sözcüsü Telal Silo yaptığı açıklamada, Suriye hükümeti ve muhalif grupların vardığı hiçbir karara uymayacaklarını duyurdu.