T24- WikiLeaks'in kurucusu Julain Assage, tutuklu bulunduğu Londra'dan "Gerçek her zaman kazanır" başlıklı bir makale yazdı. Assange, yayımlanan ABD Dışişleri yazışmalarında ABD'nin uluslararası anlaşmaları ihlal ettiğinin ortaya çıktığını ve bunun sadece özgür basın tarafından ifşa edilebileceğini savundu.
Julian Assange'ın yazdığı makale şöyle:
İngiltere'de hakkındaki tecavüz iddiaları nedeniyle tutuklanan Wikileaks'in kurucusu Julian Assange, Australian gazetesi için son günlerde yaşanan gelişmeleri değerlendiren bir makale kaleme aldı. Assange'ın 'Gerçek her zaman kazanır' başlıklı makalesi şöyle:
O zamanlar Adelaide merkezli The News gazetesinin sahibi ve editörü olan genç Rupert Murdoch, 1958 yılında şöyle yazdı: “Gizlilik ve gerçek arasındaki yarışta, gerçeğin her zaman kazanması kaçınılmazdır.”
Murdoch’ın bu gözlemi muhtemelen babası Keith Murdoch’ın Gelibolu’da savaşan Avustralyalı askerlerin İngiliz komutanlar tarafından boşu boşuna kurban edildiğini açıklamasıyla ilgiliydi. İngilizler Keith’i susturmaya çalıştı ancak onun çenesini kapatmaya niyeti yoktu ve girişimleri sayesinde bir felakete dönüşen Gelibolu savaşı sona erdirildi.
Neredeyse bir yüzyıl sonra Wikileaks aynı şekilde kamuoyuyla paylaşılması gereken gerçekleri yayımlıyor.
BİLİMSEL GAZETECİLİK
Ben Queensland’de büyüdüm. Orada insanlar akıllarından geçenleri açık açık söylerdi. Çok büyük devletlere eğer dikkatle takip edilmezlerse yolsuzluğa bulaşabilecek bir şey gözüyle bakarlardı. Fitzgerald sorgusundan önce Queensland hükümetinde yaşanan karanlık yolsuzluk günleri politikacıların basının gerçekleri yazmasını önlediğinde neler olduğunu gösteriyor.
Ben bu değerleri benimsedim ve Wikileaks de bu temel değerler üzerinden kuruldu. Avustralya’da Wikileaks’in ardında, internet teknolojilerini gerçeği bildirmek için kullanma fikri vardı. Wikileaks yeni bir gazetecilik anlayışı geliştirdi: Bilimsel gazetecilik.
Biz hem insanlara haber vermek hem de bunun gerçek olduğunu kanıtlamak için basın kuruluşlarıyla çalışıyoruz. Bilimsel gazetecilik size bir haberi okuyup sonra bir linke tıklayarak o haberin dayalı olduğu belgeyi görme fırsatı veriyor. Böylece kararı siz veriyorsunuz: Haber gerçek mi? Muhabir haberi olması gerektiği gibi mi verdi?
Demokratik toplumlarda basının güçlü olması gerekiyor ve Wikileaks basının bir parçası. Basın hükümetlerin dürüstlüğünün sağlanmasına yardımcı olur. Wikileaks Irak ve Afganistan savaşlarıyla ilgili bazı can sıkıcı gerçekleri açıklayıp, şirket yolsuzluklarıyla ilgili bazı haberler patlattı.
SAVAŞ KARŞITI DEĞİLİM
İnsanlar benim savaş karşıtı olduğumu söylüyor. Kayıtlara geçmesi açısından belirteyim; değilim. Bazen ülkelerin savaşa gitmesi gerekir ve adil savaşlar da vardır. Ancak bir hükümetin kendi vatandaşlarına bu savaşlar konusunda yalan söyleyip daha sonra aynı vatandaşların bu yalanlar dolayısıyla hayatlarını ve vergilerini gözden çıkarmalarını istemesinden daha yanlış bir şey olamaz. Eğer bir savaş meşruysa, o zaman gerçekleri anlatın; insanlar da savaşı destekleyip desteklememe konusunda karar versin.
Eğer Irak ya da Afganistan belgelerinden, ABD Dışişleri Bakanlığı yazışmalarından ya da bu konularda çıkmış haberlerden herhangi birini okursanız, bu tür şeyleri yazabilmenin basının tamamı için ne kadar önemli olduğunu bir düşünün.
ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerini sadece Wikileaks yayımlamıyor. Guardian, New York Times, El Pais ve Der Spiegel dahil diğer basın organları da aynı gözden geçirilmiş belgeleri yayımlıyor.
SALDIRILARIN HEDEFİ OLDUK
Yine de, ABD hükümetinin ve destekçilerinin vahşi saldırılarına ve suçlamalarına en çok bu grupların koordinatörü olan Wikileaks hedef oldu. ABD değil Avustralya vatandaşı olmama rağmen ben vatan hainliğiyle suçlandım. ABD özel güçleri tarafından “indirilmem” için özellikle ABD içinde ciddi çağrılar var.
Sarah Palin benim “Usame bin Ladin gibi avlanmam” gerektiğini söyledi. Cumhuriyetçilerin gündeme getirdiği, beni “uluslarüstü bir tehdit” olarak gösteren ve buna uygun bir biçimde ortadan kaldırılmamı isteyen bir tasarı da Senato’nun önünde bekliyor. Kanada Başbakanı’nın danışmanlarından bir tanesi, ulusal televizyona şahsıma bir suikast düzenlenmesi için çağrı yaptı. ABD’li bir blog yazarı, 20 yaşındaki oğlumun burada, Avustralya’da kaçırılması ve beni ele geçirmek için kendisine zarar verilmesi için talepte bulundu.
Avustralyalılar, Başbakan Gillard ve ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton’ın bu düşünceleri çıkarları uğruna rezilce teşvik ederken, diğer basın organizasyonlarına bir kelime eleştiride bulunmadıklarını görmeli.
Bu, Guardian, New York Times ve Der Spiegel büyük ve köklü basın organlarıyken, Wikileaks’in henüz genç ve küçük bir organizasyon olmasından kaynaklanıyor.
POSTUNU KURTARMAYA ÇALIŞANLAR
Bizler ezilenleriz. Gillard'ın hamlesi "elçiye zeval" anlamına geliyor çünkü Avustralya Başbakanı kendi diplomatik ve politik anlaşmalarını da içeren gerçeğin ortaya çıkarılmasını istemiyor.
Avustralya hükümetinden şahsımı veya diğer Wikileaks personelini hedef alan açık tehditlere hiçbir cevap verildi mi? Bazıları Avustralya Başbakanı’nın kendi vatandaşlarını bu tür olaylara karşı koruması gerektiğini düşünebilir, ancak ortada sadece hiçbiri ispatlanmamış kanunsuzluk iddiaları var. Başbakan ve özellikle Adalet Bakanı, sorumluluklarını ağırbaşlılıkla ve tartışmanın dışında kalarak yerine getirmeli. Hiç şüphe yok ki, ikisi postlarını korumaya çalışıyor. Ama koruyamayacaklar.
Ne zaman Wikileaks ABD kurumlarının karıştığı yolsuzluklar hakkında gerçekleri yayımlasa, Avustralyalı politikacılar ABD Dışişleri Bakanlığı’yla birlikte yanlışlığı kanıtlanabilir bir nakarat yükseltiyor: “Hayatları tehlikeye atacaksınız! Askerleri tehlikeye sokacaksınız!” Ardından, Wikileaks’in yayımladıkları arasında önemli bir şey olmadığını söylüyorlar. Bunlardan her ikisi de doğru olamaz. Peki hangisi doğru?
Hiçbiri. Wikileaks’in dört yıllık yayımcılık geçmişi var. Bu süre içinde bizler hükümetleri değiştirdik. Ancak herkesin bildiği üzere, kimse zarar görmedi. Ancak ABD, Avustralya’nın da hoşgörüsüyle sadece birkaç ay içinde binlerce insanı öldürdü.
KİMSE BİZDEN ZARAR GÖRMEDİ
ABD Dışişleri Bakanı Robert Gates, Kongre’ye gönderdiği bir mektupta, hiçbir hassas bilgi kaynağının veya yöntemin gizliliğinin, Afganistan savaş belgeleri sızdırılması kapsamında ihlal edilmediğini kabul etti. Pentagon, Wikileaks’in yayımladığı bilgilerin Afganistan’da birilerinin zarar görmesine neden olduğunu gösteren kanıt bulunmadığını açıkladı. Kabil’deki NATO yetkilileri, CNN’e korumaya ihtiyaç duyan kimse bulamadığını belirtti. Avustralya Savunma Bakanlığı aynı açıklamayı yaptı. Yayımladığımız belgelerden dolayı hiçbir Avustralyalı veya kaynak, herhangi bir şeyden zarar görmedi.
Ancak yayınlarımız önemsiz olmaktan çok uzak. ABD diplomatik kriptoları şaşırtıcı bilgiler içeriyor:
ABD, uluslararası anlaşmaları ihlal ederek diplomatlarına Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri ve insan hakları gruplarından, aralarında DNA, parmak izi, retina taraması, kredi kart numaraları, internet şifreleri ve kimlik fotoğrafları gibi kişisel insani bilgilerei çalmasını istedi. Muhtemelen Avustralyalı diplomatlar da hedef alınmış olabilir.
Suudi Arabistan Kralı Abdullah, Ürdün ve Bahreyn’deki ABD yetkililerine İran’ın nükleer programının her türlü imkan dahilinde durdurulmasını talep etti.
İngiltere’nin Irak soruşturmasına “ABD’nin çıkarlarını” korumak için müdahale edildi.
İsveç, NATO’nun gizli üyesi ve ABD’yle yapılan istihbarat paylaşımı parlamentodan gizli tutuluyor.
ABD, Guantanamo Körfezi hapishanesinden salıverilmiş tutukluları kabul etmesi için dış ülkelere karşı sert diplomasi uyguluyor. ABD Başkanı Barack Obama, Slovenya Devlet Başkanı’yla görüşmeyi bir tutukluyu ülkesine alması şartıyla kabul etti. Pasifik’teki komşumuz Kiribati’ye, tutuklulara ev sahipliği yapması için milyonlarca dolar teklif edildi.
Pentagon belgeleri dosyasında dönüm noktası olan hükmünde, ABD Yüksek Mahkemesi şu ifadeyi kullandı: “Sadece özgür ve baskı altında tutulmayan bir basın etkin bir şekilde hükümet içindeki aldatmaları ifşa edebilir.”
Bugün Wikileaks’in etrafında kopan fırtına, tüm basının gerçeği ortaya koyma hakkını savunma ihtiyacını güçlendiriyor.
The Australian'da yayımlanan "`The truth will always win’ - Julian Assange writes" başlıklı makaleden derlenmiştir.