Yazar Aslı Erdoğan kapatılan Özgür Gündem gazetesinin Yayın Danışma Kurulu üyesi olduğu için tutuklanan ve 133 gün cezaevinde kalmasının ardından tahliye edilmesiyle ilgili olarak "Kendimi daha özgür hissetmiyorum. O travmanın kalıcı etkisi şu ki; devlet o mesajı vermek istiyorsa bana ve herkese, aldım. 'Her an başıma her şey gelebilir'i öğrendim. Böyle bir korkunun dev gölgesi düştü üstüme. Eskiye göre daha korkağım. Sorun cezaevine atılmak değil, sorun haksızlığın verdiği acı. Sen ispat etmeye çalışıyorsun... Bu ağır bir darbe. Mertçe davranmıyor devlet" dedi.
Aslı Erdoğan'ın serbest kaldıktan sonraki ilk sözleri: Denizi ve dans etmeyi özledim
Aslı Erdoğan'ın Cumhuriyet'ten Canan Coşkun'a verdiği söyleşi şöyle:
- Tutuklu geçen 133 günü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şoka girdim aslında. Evime polis girdiği andan itibaren bir yanlışlık olmuş olmalı diye düşündüm. Danışma kurulu sembolik bir kurum. Bu kurulun gazeteyi yönetmediği açık ve aleni. Buradan vuracakları hiç aklıma gelmemişti. Mertçe bulmadım açıkçası.
"Aklım almadı..."
- Gözaltına alınmayı bekliyor muydunuz?
OHAL dönemi başlayınca her yazan çizen kişi gibi bir tedirginlik başlamıştı. Devlet uğraşıyor sonuçta. Çok da ihtimal vermiyordum. Siyasi bir figür değildim. Kürt meselesiyse benden daha önemli birçok insan var. Etim ne budum ne benim? Aklım almadı o yüzden.
- İçerideyken Türkiye tarihine iz bırakacak operasyonlar yapıldı. Bunları nasıl karşıladınız?
Cumhuriyet’e olan operasyonda moralim çok bozulmuştu. Eyvah dedim, bu iş büyüyor. Belki de bu sistematik bir plan. Özgür Gündem operasyonu belki onun içindi. Devletin ne yaptığını, niye bu kadar basının üstüne gittiğini kafam almıyor. Her kim yaptıysa özür dilerim ama akıllıca bir plana benzemiyor. Güç gösterisine benziyor. Bundan ne çıkar umuyorlar. Evet, devlet çok güçlü biliyoruz, ne öğretmiş olabilirler bundan? Bu yeni bir bilgi değil. Ne gerek var bu güç gösterisine? AKP’de herkesin bu olup bitenden hoşnut olduğunu sanmıyorum.
- İfadenizde “satırlarına derin bir yalnızlık işlemiş birini örgüt üyeliğiyle suçlamak ironik” dediniz. Bu sözlerinizi biraz açabilir misiniz?
Bir edebiyatçı nasıl örgüt üyesi olur? Bir Fransıza söylesem “nasıl olur” der. Ama Türkiye’de örgüt üyeliği o kadar çok insana yapıştırıldı ki sanırım 10 binlerce kişi örgüt üyeliğinden tutuklandı. Mümkün mü bu? 30 yıl boyunca yazan bir edebiyatçı ortadadır. Benim gibi otobiyografik yazan birinin gizli bir yapıya girmesi imkânsız geliyor bana. Örgüt üyesi ister istemez yalnız değildir. İnanılmaz bir birliktelik vardır. İçerideyken o kadar ilgili, ilgisiz kişiler tutuklanmaya başladı ki... Haberleri, ilgileri yok. Kıyısından geçmemiş siyasetin. Çat kapı içeride bulmaya başladılar kendilerini.. Niye tutuklandığını bile bilmeyen insanlar geldi bir dönem. Adliyede uzun bir tutuklanma kuyruğu vardı. Adliye büyük bir tutuklama fabrikasına dönmüştü.
"Hiç yaşamamış olmayı dilerdim"
Şansım olsa bütün bunların hiç yaşamamış olmayı dilerdim bütün dünya çapında üne rağmen. Hâlâ şoktayım. 15 Ağustos’tan bu yana bir tür şok halindeyim. Polisin evimi basması günde 20 kez aklıma geliyor. 4.5 aydır bunu bile atlatamadım. Geceleri rüyalarımda çıkıyor sadece. Bunlar kolayca hazmedilecek deneyimler değil benim için. Cezaevine ilk giriş bir insanın başına gelebilecek en nadir deneyimlerden biri.
"Her an, her şey..."
- Özgürlüğünüzün ilk gününde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Kendimi daha özgür hissetmiyorum. O travmanın kalıcı etkisi şu ki; devlet o mesajı vermek istiyorsa bana ve herkese, aldım. “Her an başıma her şey gelebilir”i öğrendim. Böyle bir korkunun dev gölgesi düştü üstüme. Eskiye göre daha korkağım. Sorun cezaevine atılmak değil, sorun haksızlığın verdiği acı. Sen ispat etmeye çalışıyorsun... Bu ağır bir darbe. Mertçe davranmıyor devlet.
- Bu yaşadığınız kötü deneyim kitaplaşacak mı?
Ben edebiyata dönmek istiyorum aslında. Özgür Gündem’e 6 ay yazıp yurtdışına gidecektim. Mayıs ayından bu yana bursum bekliyordu. 3 ay geciktim ve başıma bu geldi. 2 hafta sonra olsaydı bu operasyon belki de gitmiştim. Daha önceden yazmayı planladığım bir roman vardı. Onda cezaevi sahneleri vardı, boştu onlar yazamıyordum. Şimdi o doldu. İçerideyken oradan bir arkadaşımın başladığı hikâyeye başladım. Bir mahpus başlıyor, o tahliye oluyor ardından diğeri devam ediyor hikâyeye. Benim yazarlığıma çok faydası oldu cezaevinin. Unutulmuşken keşfedildim. Cezaevine girmeden önce depresyondaydım. İntiharla sonuçlanabilecek bir depresyondan gözaltındayken çıktım. Devlet bütün gücü ile üstüne geldiğinde sen de “ölmeyeceğim kardeşim” diyorsun...