T24 - Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, mevcut Anayasa ile Türkiye'nin çok fazla ileriye gidemeyeceğini belirterek, "Askeri bir Anayasa ile asgari bir demokrasi olur. Bu millet demokrasinin asgarisine değil, en fazlasına layıktır" dedi.
Bağış, Çemberlitaş'taki Birlik Vakfı Genel Merkezi'nde yaptığı "AB Hedefimizde Son Durum" başlıklı konuşmada, AB sürecinde 51 yıl geçtiğine işaret ederek, bu dönem içinde Türkiye'den daha zor durumda olan ülkelerin AB üyesi olduklarını söyledi.
İktidara geldikleri andan itibaren AB sürecini nasıl ele aldıklarını anlatan Bağış, o dönemde henüz AK Parti Genel Başkanı olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın AB ülkelerinin temsilcileriyle bir araya geldiğini ve son 7 yılda yapılan reformları o zaman anlattığını anımsattı.
Bağış, eğitim, ulaştırma, adalet gibi pek çok konuda ve hemen hemen her alanda reformlar yapıldığını dile getirerek, "Son 7 yılda en büyük yatırım, demokrasiye yapıldı, insan haklarına yapıldı. Burada da AB sürecinin çok önemli etkisi var" dedi.
Son yıllarda bu sürecin yavaşladığına ilişkin söylentilerin de yer aldığına işaret eden Bağış, 2007'de seçim yaşandığını, 2008 yılında iktidar partisine yönelik bir kapatma davasının söz konusu olduğunu hatırlattı. O dönemlerde partinin bir yandan kendini savunma çabaları sürerken, öte yandan TCK'nın 301. maddesi, Vakıflar Kanunu gibi dirençle karşılaşılan yasaların da Meclis'ten geçtiğini anlatan Bağış, "2009 yılına çok kararlı bir şekilde girdik" dedi.
Bağış, Ulusal Program'ın geçen yılın ilk gününde Resmi Gazete'de yayımlandığını da kaydederek, programla, Türkiye'nin önümüzdeki 4 yıl içerisinde hangi aşamada hangi mevzuatı değiştirerek, AB mevzuatına uygun hale getireceğini deklare ettiğini söyledi.
Kürtçe yayın, Nazım Hikmet'e vatandaşlık iadesi
AB sürecinde 2009 yılında yaşananları tarihleriyle de anlatan Bağış, Türkiye'de her alanda çok ciddi gelişmeler yapıldığını, televizyonda Kürtçe yayın, Nazım Hikmet'e vatandaşlığının iadesinin de bu dönemde gerçekleştiğini belirtti.
Bağış, Euronews'in Türkçe yayınına başlamasının da Türkiye'nin tanıtımı açısından çok önemli olacağını ifade ederek, böylece Türkiye'de yaşanan gelişmelerin dünyayla paylaşılabileceğini de kaydetti. Ceza kanunlarının AB standartlarında olması için yapılan değişikliklere de dikkati çeken Bağış, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünün açıldığını, ancak bunun Anayasa Mahkemesi'nden döndüğünü hatırlattı.
"Bu Anayasa ile..."
"Bugünkü Anayasa ile Türkiye çok fazla gitmez. Bu Anayasa ile bu kararlar çıkıyor. Bu kararlar Türkiye'nin önünü tıkıyor" diyen Bağış, 1982 Anayasası'nı "askeri Anayasa" olarak nitelendirerek, "Askeri bir Anayasa ile asgari bir demokrasi olur. Bu millet demokrasinin asgarisine değil, en fazlasına layıktır" ifadesini kullandı.
Türkiye'deki bütün siyasi partilerin birer Anayasa taslağı olmasının gerektiğini düşündüğünü ifade eden Bağış, böylece hangi partinin Türkiye ile ilgili nasıl hayalleri olduğunun görülebileceğini söyledi. Bağış, bu taslakların da Meclis'te toplanarak, Türkiye'ye yakışır bir Anayasa konusunda uzlaşılabileceğini düşündüğünü de belirterek, şu anda Türkiye'nin içinde bulunduğu çarkın, ülkeyi zorladığını, Anayasa'nın da ülkenin kalıbına dar geldiğini herkesin tespit ettiğini savundu.
"Dinleyen devlet..."
Türkiye'de artık dinleyen bir devletin bulunduğunu ve devletin Roman, Alevi, Kürt gibi vatandaşlarıyla oturup konuştuğunu, onların dertlerini çözmeye gayret ettiğini dile getiren Bağış, ayrıca kadınların ve işçilerin sorunlarının çözümü için de çaba harcandığını vurguladı.
Bağış, artık 81 ilde AB'den sorumlu vali yardımcısı olacağını da belirterek, Türkiye'nin 81 ilinde AB heyecanı yeniden canlandırmak için bu illere gidildiğini de kaydetti. Bağımsız bir insan hakları kurulunun oluşmasının, bir ombudsman müessesesinin kurulmasının söz konusu olduğunu da dile getiren Bağış, ombudsmanlık müessesesinin tarihini de anlattı.
AB'nin bir değerler birliği olduğuna da dikkati çeken Bağış, AB sürecinin Türkiye'de hemen her kesimin, çok farklı kesimlerin çok farklı endişelerini ortadan kaldıran bir süreç olduğunu söyledi. Bağış, Türkiye'nin AB sürecinde attığı adımlarla kendi insanının yaşam standartlarını yükselteceğine inandığını da kaydederek, çevre faslının açıldığını, şu anda da gıda güvenliği konusu üzerinde çalışıldığını dile getirdi.
Türkiye'nin demokratikleşme çabalarında AB standartlarının önemli etkisinin bulunduğunu da ifade eden Bağış, müzakere sürecinde 33 faslın 12'sinin açıldığını, 18 faslın siyasi sebepler nedeniyle bloke edildiğini kaydetti. Bağış, bugüne kadar müzakerelere başlayıp da bitiremeyen hiç bir ülke olmadığına da işaret ederek, Türkiye'nin de bu konuda istisna olmayacağını söyledi.
Bu konuda Türkiye içinde ve dışında direnç odaklarının var olduğunu da belirten Bağış, bu süreçte en çok ihtiyaç duyulanın "sabır" olduğunu, eğer bu süreçte sabırlı bir şekilde doğru adımlar atılırsa, bu süreci kimsenin durduramayacağını vurguladı.
Kıbrıs sorunu
Bağış, bugün de içinde bulunulan sıkıntılı dönemden kurtulmak için halkın refahını yükseltecek reformlara ihtiyaç olduğunu ifade ederek, Kıbrıs konusuna da değindi. "Kıbrıs meselesi, Kıbrıs'ın üyeliği için bir ön koşul teşkil etmezken, Türkiye'nin üyeliği için ön koşulmuş gibi gösterilmesi Türkiye tarafından hiçbir zaman kabul edilmemiştir, kabul edilmeyecektir" diyen Bağış, Ada'daki askeri varlığa da işaret ederek, o asker sayesinde Ada'da 30 yıldır kan dökülmediğini, huzur ve barış olduğunu söyledi.
Bağış, Ada'nın güneyinde de Yunanistan'ın askerlerinin bulunduğunu anımsatarak, özel alanda da İngiltere askerlerinin var olduğunu hatırlattı. Ada'daki askeri varlık tartışılacaksa, diğer ülkelerin askeri varlığının da tartışılması gerektiğini belirten Bağış, Annan Planı'nın Rum kesimi tarafında da kabul edilmesi halinde, Ada'da Yunanistan'ın 900, Türkiye'nin ise 650 askerinin olacağını, bunu planı kabul etmeyen Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin reddettiğini anlattı.
Bağış, AB'nin aldığı KKTC'ye yönelik izolasyonların kaldırılması kararının uygulanmadığını da söyleyerek, karardan 3 gün sonra Güney Kıbrıs'ın AB üyesi olduğunu ve o kararı engellediğini hatırlattı. KKTC ile direkt ticaret yapan tek bir AB üyesi olduğunu, diğer 26 üye ülkenin bu tek ülkeye katılması gerektiğini vurgulayan Bağış, o tek ülkenin de Güney Kıbrıs olduğunu söyledi.
AB ülkelerinin Tayvan ile yaptığı gibi KKTC ile direkt ticaret yapmasının KKTC'yi tanıması anlamına gelmeyeceğini de dile getiren Bağış, 1987'ye kadar Güney Kıbrıs gemilerine açık olan limanların açılmasının da onları tanımak anlamına gelmeyeceğini vurguladı.
"Ama bu iki adımın eş zamanlı atılması gerekir" görüşünü dile getiren Bağış, AB üyesi ülkelere; "izolasyonları kaldırın, KKTC ile direkt ticarete başlayın, Kuzey Kıbrıslı gençlerin üniversitelerinizde okumalarının önündeki engelleri kaldırın, biz de limanları açalım" dediklerini, ancak o ülkelerin Ada'daki iki devletten birini görüp, diğerini görmezden geldiğini söyledi.