01 Aralık 2022 13:53
Türkiye'de 9,7 milyon kişiyi ilgilendiren asgari ücret pazarlığı başlıyor. Mevcut asgari ücret şu anda açlık sınırının altında. Uzmanlar, artan enflasyon karşısında adil bir asgari ücretin gerekliliğine işaret ediyor.
Türkiye'de gelecek yıl için belirlenecek asgari ücrete ilişkin görüşmeler bu ay başlıyor.
Enflasyonun 24 yılın zirvesinde olduğu Türkiye'de asgari ücret toplam çalışanların yüzde 49'unu, özel sektörde çalışanların da yüzde 70'ini ilgilendiriyor.
Ocak 2022 için 4 bin 253 lira olarak belirlenen asgari ücret, Temmuz ayında enflasyon farkıyla net 5 bin 500 TL'ye yükseltilmişti. Ancak asgari ücret buna rağmen açlık sınırının altında.
Peki yapılacak zamla asgari ücret açlık sınırını geçebilecek mi?
Asgari ücretin, tanımı gereği düşük ücret alan çalışanlar açısından en alt sınırı oluşturması gerekiyor. Ancak Türkiye'de çalışanların yarısı asgari ücret civarı kazanıyor. Merkez Bankası ve DİSK'in de aralarında olduğu çok sayıda kurumun yaptığı araştırmalara göre Türkiye'de çalışanlar arasında asgari ücret ya da asgari ücretin yüzde 10 fazlası ve altında maaş alanların oranı yaklaşık yüzde 50'yi buluyor. Bu da asgari ücretin ortalama ücret haline geldiği bir yapıya işaret ediyor.
Kamuoyuna yansıyan rakamlara göre Türkiye'de 19,5 milyon ücretli çalışanın 9,7 milyonu asgari ücretli. Avrupa Birliği'nde asgari ücretle çalışanların oranı ise toplam ücretliler içinde yüzde 4 civarında.
DW Türkçe'ye konuşan çalışma ekonomisi uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik, "Dolayısıyla konuştuğumuz konu asgari ücret değil. Yani sınırlı bir kesimin, toplumun sayıca az bir kesiminin almış olduğu en az ücreti konuşmuyoruz. Aslında ortalama ücreti konuşuyoruz" diyor.
Prof. Çelik, enflasyonla sınırlandırılmış bir asgari ücret tartışmasını doğru bulmuyor. Asgari ücret belirlenirken dikkate alınması gereken iki temel ölçünün daha olduğunu ifade eden Çelik'e göre bunlardan ilki yoksulluk sınırı ikincisi ise ekonomik büyüme olmalı.
Birleşik Kamu İş'in Kasım ayı Açlık-Yoksulluk Araştırması'na göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 8 bin 657, yoksulluk sınırı ise 25 bin 422 lira seviyesinde bulunuyor. Türk-İş verilerine göre ise Kasım ayında açlık sınırı 7 bin 786 TL'ye yükselirken, yoksulluk sınırı 25 bin 364 liraya ulaştı. Böylece, açlık sınırı mevcut asgari ücretin en az 2 bin 286 TL üzerine çıkarken yoksulluk sınırı asgari ücretin neredeyse beş katını buldu.
Yoksulluk sınırı belirlenirken ortalama dört kişilik bir ailenin standart bir yaşam sürebilmeleri için gerekli olan ihtiyaçlar belirlenerek hesaplama yapılıyor. Açlık sınırı için ise minimum kalori ve minimum maliyet hesaplanıyor.
Merkez Bankası'nın 2022 sonu enflasyon hedefi dikkate alındığında yeni asgari ücretin 7 bin 500 TL dolayında saptanması gerekiyor. Bu da Kasım ayı için belirlenen açlık sınırının altında kalıyor.
DW Türkçe'ye konuşan iktisatçı Prof. Dr. Oğuz Oyan ise "Türkiye'de açlık sınırının Aralık ayı sonuna kadar 8 bin 500 TL'ye gelme ihtimali kuvvetli" diyor.
Oğuz Oyan, asgari ücret teklifi için enflasyon farkı ve yüzde 10 refah payı üzerinden bir hesaplama yapılacağını öngörüyor. Oyan, "Temmuz ayından sonraki enflasyon farkına yüzde 20 denirse, üstüne yüzde 10 konsa yüzde 30. Zaten işveren yüzde 30-35 civarında bir artış bekliyor, yüzde 36,5 verilse 7 bin 500 TL ediyor zaten. Dolayısıyla işveren o civarlarda bekliyor ama 8 bin liraya da hayır demeyecek gibi gözüküyor" diye konuşuyor.
Masanın diğer ucundaki Türk-İş'in ise 8 bin TL'yi kazanılmış gibi gördüğünü ve bunun altında bir rakama razı olmayacağını düşünen Oyan, Türkiye'nin Avrupa'da en düşük asgari ücret veren ülkelerden biri olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor:
"Bu konuda Bulgaristan ve Arnavutluk ile yarışıyorduk. Onlar da bizim üstümüze çıktılar. Dolayısıyla Türkiye buna mahkûm değil, buna razı olmamalı."
Türk-İş'in yaptığı son araştırmada, bekar bir işçinin yoksulluk sınırını 10 bin 171 lira olarak hesapladığına dikkat çeken Prof. Oyan, "Aslında Türk-İş'in orada bunu savunması gerekir. En azından masada ‘ben asgari ücretlinin tek kişilik yoksulluk sınırına ulaşmasını hedefliyorum. On bin 171 istiyorum' demesi gerekir" ifadelerini kullanıyor.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda bulunmayan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ise bir ailede iki kişinin çalıştığı varsayımıyla en az yoksulluk sınırının yarısı kadar bir asgari ücret olması gerektiği görüşünde. Yoksulluk sınırının son açıklanan rakamlara göre 25 bin lira civarında olduğu düşünülürse bu, 12 bin 500 lira gibi bir rakama denk geliyor. DİSK'in önümüzdeki günlerde resmi talebini açıklaması bekleniyor.
Öte yandan asgari ücret son olarak 5 bin 500 liraya çıkarılsa da Euro bazında geriledi. Geçen sene 400 Euro'ya yakınken şimdilerde 300 Euro'nun altına indi.
Prof. Dr. Aziz Çelik'e göre de asgari ücret her ailede iki kişinin çalıştığı varsayımıyla bir ailenin asgari temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gerekli miktarın en azından yarısı olmalı. Sendikaların yaptığı araştırmalara göre yoksulluk sınırının 25 ile 26 bin lira arasında değiştiğini hatırlatan Çelik, hükümet tarafından yapılan konut kampanyası sırasında da resmi olarak bir yoksulluk sınırının ilan edildiğine dikkat çekiyor.
Çelik, "Kampanya sırasında yapılan tasnife göre Türkiye genelinde 16 bin lira, İstanbul'da da 18 bin liranın altında gelir elde eden haneler yoksul hane olarak ilan edildi. Dolayısıyla 2022 yılında Türkiye çapında 16, İstanbul'da da 18 bin lira hükümet tarafından bir tür yoksulluk sınırı olarak kabul edilmiş durumda. Enflasyonist eğilim 2023'te de devam edecek. Bu nedenle yoksulluk sınırının gelecek yıl daha da artacağını söylemek mümkün" diye konuşuyor. Çelik, tüm bunlar dikkate alındığında asgari ücret için konuşulması gereken rakamların 10 bin liranın üzerinde olması gerektiği görüşünde.
Diğer yandan Çelik, milli gelirden iş gücüne yapılan ödemelerin son dönemde gerilediğine dikkat çekerek, ekonomik büyüme verilerinin de hesaba katıldığı bir ücret artışı talebinde bulunmak gerektiğine işaret ediyor. Çelik, "Çünkü biliyoruz ki hükümet enflasyonu baskılarken büyüme rakamlarında aynı baskılamayı yapmıyor. Dolayısıyla büyüme rakamlarının daha gerçekçi olduğunu söylemek mümkün. Büyüme rakamlarının esas alınması ve büyümeden de aynı oranda ücretli çalışanlara pay ayrılması gerekir" diye konuşuyor.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun dün açıkladığı verilere göre Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 3,9 arttı.
İş gücünün büyümeden aldığı pay ise gerilemeye devam etti. Yılın üçüncü çeyreğinde iş gücü ödemelerinin cari fiyatlarla Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı yüzde 26,3 olarak açıklandı. Bu oran geçen yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 29,5'ti. Aynı dönemde net işletme artığı/karma gelirin payı ise yüzde 54,1 seviyesinden yüzde 54,8'e yükseldi.
Son 24 yılın zirvesinde olan resmi enflasyon ise Ekim ayında yüzde 3,54 oranında arttı. Bu artışla birlikte yıllık enflasyon yüzde 85,51 düzeyine ulaştı.
Enflasyon Araştırma Grubu'na (ENAG) göre de enflasyon, ekimde yüzde 7,18'i buldu. Yıllık enflasyon yüzde 185,34 olurken, yıl başından itibaren enflasyon yüzde 115,82 olarak gerçekleşti.
Prof. Dr. Oğuz Oyan, gelecek aylarda enflasyonun yıllık bazda artış hızı yavaşlasa da fiyatların yükselmeye devam edeceğini vurguluyor. Seçimlerden sonra iktidar değişse bile son bir yılda uygulanan yanlış politikalar nedeniyle ortaya çıkan ekonomik sorunların bir anda çözülemeyeceğini vurgulayan Oyan, "Dolayısıyla Türkiye 2023'ü de enflasyonist bir ortamda geçirecek. Kitlelerin satın alma gücü etkilenecek ve hayat pahalılığı artacak" diyor.
Oğuz Oyan, "asgari ücretteki artışla enflasyon da artacak" söyleminin ise yanlış olduğunu vurguluyor.
Oyan, "Ücretler her zaman enflasyonun altında kalıyor. Enflasyon ücretlerin önünde koşuyor. O nedenle de etkileyen o değil. Zaten enflasyonun nedenlerine bakarsanız, geçen sene eylülden itibaren faizleri düşürme saplantısı birdenbire kurlara yansıdı. Kurlar üzerinden enflasyona yansıdı. Enflasyon tekrar kurları yükseltti. Bütün bu etkiler de ücret seviyelerini reel anlamda aşağıya çekti. Tam tersine ücretler enflasyonun altında kaldığı için işveren açısından en düşük maliyet işçilik maliyetleri" diye konuşuyor.
Diğer yandan resmi enflasyonun iktidar tarafından baskılandığına işaret eden Oyan, resmi olarak yüzde 122'yi geçen Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) rakamlarının daha gerçekçi olduğunu vurguluyor.
Ekim ayında vatandaşların ödeyeceği vergi, harç ve cezaları belirleyen yeniden değerleme oranı da yurt içi ÜFE üzerinden yüzde 122,93 olarak belirlenmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, vergi ve harçlarda yeniden değerleme oranını genel olarak yüzde 50 azaltma ve artırma yetkisi bulunuyor. Cezalarda ise ilan edilen yeniden değerleme oranları değiştirilemiyor.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun çalışma takvimi bugün (1 Aralık Perşembe) belli olacak.
Asgari ücreti, yasa gereği işçi, işveren ve hükümetten 5'er temsilci olmak üzere 15 kişiden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirliyor. Komisyonda işçiyi temsilen sadece Türk-İş bulunuyor. Ancak Türk-İş, ücret konusunda diğer işçi sendikalarından görüş alıyor.
Komisyon, yeni asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamında dört kez toplanıyor. Bugünkü toplantıda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Türk-İş ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) başkanlarıyla görüşecek. Gelecek yıl asgari ücretin ne olacağına ilişkin görüşmeler aralık ayı içinde gerçekleşecek.
Aziz Çelik'e göre asgari ücretin ortalama ücret haline gelmesi karşısında yapılması gereken ise toplu sözleşmelerin önünü açmak.
Çelik, "Ücretlerin büyük bölümü toplu sözleşmeyle belirlenir hale gelirse asgari ücret ortalama ücret haline gelmez. Asgari ücret en az ücret olur ve çok daha sınırlı bir kesim ilgilendirir. Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi'nin araştırmasına göre mühendisler dahil olmak üzere pek çok üniversite mezunu işe asgari ücret civarında ücretlerle başlıyor. Değiştirilmesi gereken tablonun bu olduğunu düşünüyorum" diye konuşuyor.
© Tüm hakları saklıdır.