Spor

Arjantin basketbolunun Maradona'sı

Arjantin ve spor kelimeleri yanyana gelince aklımıza Maradona geliyor. Ama ondan sonra Manu Ginobili...

29 Kasım 2008 02:00


Arjantin ve spor kelimeleri yanyana gelince aklımıza gelen ilk isim efsane futbolcu Diego Maradona geliyor. Ama ondan sonra ikinci olarak bildiğimiz isim San Antonio Spurs'ün ateşli gardı Manu Ginobili oluyor. 

ARA GÖZBEK / Tempo24


Maradona'nın son 15 yıldır medyadaki çizdiği profilini düşünmezsek onu Arjantin futbolunun çıtasını zirveye yükseltmiş biridir diyebiliriz. Manu Ginobili için de aynı şeyi söyleyebiliriz. O aslında bir süperstar değil ama San Antonio onsuz yapamıyor. Bunu ligin ilk ayında gördük. Ama o sakatlıktan geri döndü ve dibe doğru son sürat ilerleyen Spurs'ü tekrar çıkışa geçirmek istiyor. İşte sizlere Arjantin basketbolu'nun Maradonası...

Manu kimdir nerelidir?

Emanuel David Ginobili. Aslında ismi hiç de hafıza kalacak bir isim değil. O yüzden herkes onu Manu Ginobili olarak tanıyor. 28 Temmuz 1977'de Arjantin'in Bahia Blanca şehrinde dünyaya gelen Manu Ginobili, şu anda kimilerine Arjantin basketbolunun gelmiş geçmiş en büyük ismi. Ginobili tam bir basketbol geleneği olan bir aileden geliyor. En büyük abisi Leandro, Arjantin profesytonel liginde 7 yıl oynadıktan sonra 2003 yılında emekli oldu. Diğer kardeşi Sebastian hem profesyonel ligde hem de yerel ligde basketbol oynamıştır. 


Babası Jorge, Bahia Blanca takımında basketbol koçu olarak görev yapmıştır. Ginolili de basketbola bu takımda başlamıştır. Aslında o zamanlar Ginobili'nin küçük çapta popüler olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü o takımdaki en yetenekli oyuncuydu. Ginobili basketbolunu geliştirirken örnek aldığı idolü Michael Jordan'dı. Aslında yeni oyuncuların geçmişine baktığımızda neredeyse hepsinin idolü Michael Jordan'dır.

Arjantin ve İtalya'da geçen basketbol serüveni

Manu Ginobili profesyonel basketbol hayatına Arjantin Basketbol Ligi'nin Andion Spor Kulübü'nde başladı. Orada bir yıl oynadıktan sonra Estudiantes de Bahia Blanca takımına takas edildi. Kendi memleketinin takımında oynamanın keyfini yaşayan Manu, 2 yıl oynadıktan sonra 1998 yılında Avrupa'nın yolunu tuttu. İtalya'nın Basket Viola Reggio Calabria takımıyla anlaşan Ginobili, 1999 yılında NBA Draft'ine katıldı. 2'inci turda 57'inci sıradan San Antonio Spurs tarafından seçilen Ginobili, her nedense Spurs ile anlaşma imzalamak istemedi. Onun yerine Kinder Bologna'ya transfer oldu.

Ginobili, takımına 2001 yılında İtalya şampiyonluğu yaşattı. Bunun yanında 2001 ve 2002 yılında İtalya Kupası'nı ve 2001 Euroleague şampiyonluğu kazandırdı. Ayrıca o yıl Euroleague'in MVP'si yani En Değerli Oyuncusu seçildi. Bir çok Avrupalı oyuncunun hayal ettiği başarıları elde eden Manu bununla yetinemiyordu ve artık onun için bir üst 'level'a geçme vakti gelmişti...NBA.

Teksas eyaletinde bir Tangocu

Manu Ginobili her ne kadar NBA'ye 2002'de transfer olmuş olsa da aslında o 1999'de Draft edilerek ilk adımını atmış oldu. 2002 yazında Arjantin Milli takımıyla İndianapolis'te düzenlenen Dünya Basketbol Şampiyonası'nda boy gösteren Manu, turnuvanın En Değerli Oyuncusu seçildi. (Unutmayalım ki turnuva Amerika'da oynandı ve bunun yanında ABD Milli takımı da turnuvada mücadele etti. Yani Manu, bir çok NBA yıldızı varken bu ödüle layık görüldü.)
NBA'de 2002-2003 sezonu başladı ve Manu, Spurs 'bench'inin anahtarı olma yolunda hızla ilerlemeye başladı.



Tim Duncan önderliğindeki Spurs, son birkaç yıllardır hezimete uğradıkları Lakers'ı bu sene alt etmek istiyordu. Bu isteklerinin en büyük nedeni ise sezon sonunda takımın lideri ve NBA'in gelmiş geçmiş en iyi pivotlarından biri olan David Robinson'un nam-ı diğer 'Amiral'in basketbolu bırakacak olmasıydı.

Ginobili o sezon diğer çaylaklara göre bir farkı vardı. Genelde bütün çaylaklar maçlarda aldıkları süreleri çok iyi değerlendirmek arzusuyla heyecan yapar ve bu da bir yığın hatalara yol açar. Hatta büyük, şampiyonluk iddiası olan takımlarda süre bile alamazlar. Ama Ginobili her oynadığı maçta gidiyor birinin üzerinden ya smaç vuruyor ya da akrobatik bir hareket yapıp sayı atıyor ve seyirciyi yerinden kaldırıyordu.

Spürs'ün yıllardan beri yoksun olduğu heyecanı ve ateşi tekrar takıma katmış oldu. Sezon sonunda Spurs şampiyon oldu ve Ginobili NBA'deki ilk yılında şampiyonluk yaşamanın gururunun yaşıyordu. Herkes 'Kim bu tangocu?' diye sorup duruyordu.

2003-2004 sezonu: Güme giden sene

Manu Ginobili'li San Antonio Spurs 2003-2004 sezonuna başlarken daha da güçlüydü ve yine şampiyonluk için kilitlenmişti. O yıl Batı'da fırtına gibi esen takım playoff'lar gelirken başlarına geleceklerin farkında değildi. 2003 yazında Kobe ve Shaq'li Lakers takıma ayrıca NBA'in efsanevi oyuncularından Karl Malone ve Gary Payton'ı ekledi. Yani Lakers beşinin dördü şöyleydi: Payton-Kobe-Malone-Shaq.

Kimilerine göre rüya takımdı ve şampiyonluğun büyük adayıydı. Hatta sezon başlamadan herkes onları şampiyon ilan etti. Ama sezon içi sakatlıklar onların ligdeki sıralamasını etkiledi ve Spurs'ün karşısına ilk turda çıkardı. Spurs seride 2-0 öne geçti ve ardından Lakers durumu 2-2'ye getirdi. Ama ne olduysa 5'inci maçta oldu. Maçın bitmesine 4 saniye kala Lakers bir sayı öne geçti maçı kazandıklarını zannetti. Ama 4 saniye kala Tim Duncan topu aldı Shaq'in üzerinden şutu gönderdi ve 0.4 saniyele (4 salise) kala Spurs'ü öne geçirdi. Ama 0.4 saniye kala topu kenardan başlatan Lakers'ta Fisher topu yakalamadan potaya gönderdi ve top filelerle buluştu.
 
Arenada kimse inanamıyordu. Ne Spurs'lü oyuncular, ne seyirciler ne Lakers'lı oyuncuların kendisi. O sene Spurs'te oynayan Hidayet Türkoğlu bile hayal kırıklığı ve üzüntüden gözyaşlarını tutamıyordu. Ama bir gerçek vardıysa o da Spurs'ün playoff'lara etmesiydi.

Emin adımlarla zirveye

2004-2005 sezonu bir istikrar sezonuydu. Koç Gregg Popowich takımı istediği gibi şekillendirmişti. Duncan form tutmuştu. Finley basketbol oynamaya geri döndü diyebiliriz. Parker zaten bildiğimiz Parker. Robert Horry ise iyi bir görev adamı olduğunu bir sezon boyunca gösterdi.

Peki ya Ginobili? O ise bu sezon oyunculuk seviyesini bir üst kademeye yükseltmek istedi. Ki All-Star seçilerek bunu başardı da diyebiliriz. Sezon sonunda Spurs rahat rahat şampiyonluğa ulaştı. NBA Finallerinde Detroit Pistons'ı yenen Spurs'te en çok öne çıkan isim Manu Ginobili olmuştu.

Hatta kimilerine göre o Finallerin MVP'si olmalıydı. Ama ödül takımın kaptanı ve direği Tim Duncan'a verildi. Aslında Tim Duncan bu takımın lideri ve yıldızıydı ama bu ödül Final'lerde ki performansa bakılıyorsa ödül Tangocu Manu'ya verilmeliydi.

2005-2006 sezonu Manu için kötü geçen bir sezondu diyebiliriz. Sakatlıklar, şansızlıklar, hakem hataları... Ama buna rağmen Spurs yine zirveye oynamayı başardı. Playoff'larda sezona veda eden Spurs'ün bir sonra ki sezona hazır olmak istiyordu. O yüzden neredeyse takımda kimse tatile çıkmadı.

Kaderde başarılı olmak mı var efsane olmak mı..?

2006-2007 sezonu başlı başına bir San Antonio yılıydı. Normal ssezonda kendini çok göstermeyen Spurs, usul usul playoff'ları bekliyordu. Playoff'lar geldiğinde ise herkesi silindir gibi ezdi ve adını NBA Final'ine yazdırdı. Finalde LeBron James'li Clevland Cavaliers'ı 4-0 süpüren Spurs'ün merkezindeki isimler Tim Duncan, Tony Parker ve Manu Ginobili'ydi. Finallerdeki üstün performansıyla Tony Parker MVP seçilince insanların aklına “o zaman neden 2 yıl önce Manu'ya vermediler?” sorusunu getiriyordu.



2007-2008 sezonunda playoff'lare Lakers'a elenen Spurs'te Manu Ginobili sezonunu En İyi 6'ıncı Adamı seçildi. Manu için bireysel anlamda başarılı bir sezon olduğunu düşünebiliriz.
Ama başarılar Manu'yu Arjantin'in Michael Jordan'ı haline getiriyordu. Hatta Arjantin basketbolunun Maradona'sı diyebiliriz. NBA'ye ikinci turdan ve 57'inci sıradan iddiasız, ümitsiz ve beklentisiz draft edilen Maun Ginobili bugün bir çok takımın sahip olmak istediği ve olamadığı oyuncu tipidir. Arjantin ve spor denilince akla ilk ve tek gelen isim Maradona olurken şimdi ise herkes Manu Ginobili'nin ismini telaffuz ediyor.

Manu, ilerde daha ne kadar başarılı olur, başka bir takıma transfer olur mu ya da efsaneye dönüşecek mi bilinmez ama bilinen bir şey varsa o da yıllar sonra San Antonio seyircisinin bir zamanlar Teksas'ta bir Tangocu olduğunu unutmayacağı.