T24 - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Deniz Kuvvetleri’nde bir grup askerin azınlıklar üzerinden AKP’ye karşı yıpratma harekatı başlatmak için hazırladığı iddia edilen ‘Kafes Eylem Planı’na tepki gösterirken, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sert mesajlar verdi.
Radikal gazetesinin haberinde dün (26 Kasım 2009) Başbakanlık muhabirlerinin sorularını yanıtlayan Arınç, şunları söyledi:
'Şeffaf olmalı'
Hukuk devletine yakışmayan, yasadışı bir takım örgütlenmeler, nerde kurulursa kurulsun bunlarla mücadele edilmesi gerektiğine inanan bir insanım. Spesifik olarak ‘Kafes’tir odur-budur ayırt etmeden söylüyorum. Hiçbir şey gizli kalmayacak. Kurumların kendisini buna alıştırması lazım. Yönetimleri şeffaf olmalı, hesap verebilir olmalı. Buna ulaşamayan hiçbir kurum yıpranmaktan kurtulamayacaktır. Yıpranmamanın tek yolu vardır; çıkıp hesap verebilmek. Üstünü örtmek ya da başka yerleri hedef göstermek, topu taca atmak değil. Hesap vermemek için dikkatleri başka tarafa çekerseniz, kamu vicdanında aklanmış olmazsınız.
'Yanlış yapan temizlenmeli'
Yanlış yapan insanların o kurumlardan bir bir temizlenmesinde fayda olduğunu düşünüyorum. Bana bağlı kurumlarda böyle bir haretekin olduğunu duysam, kanunun bana tanıdığı bütün yetkileri hiç vakit geçirmeden kullanırım. Herkesin de bunu yapacağına inanırım, doğal olarak. Yapmayanlar da vazifeleri konusunda ihmalde bulunan insanlardır.
Kafes'i yazmayana eleştiri
Kafes operasyonu ile ilgili olarak basının da kendisini bir denetime tabi tutması lazım. ‘Kafes’le ilgili bazı televizyon kanallarında çok ciddi yayınlar yapıldığını, bazı gazetelerde bu konularla ilgili çok sayfalar ayrıldığını biliyorum. Ama özellikle çok güçlü medya guruplarında bu konudan bahseden bir cümle bile bulmak mümkün değil. Bu onların bakış açısını gösterir. Medya her türlü habere ulaşmak istediğine göre... Önünüzde bir haber var. Bir kısım basın bunu neden kullanmaz?
Kurumlara baskı
Şöyle arzu ederdim ki; bu çok önemli bir haber olabilir. Bütün medya bu haberi kullanmalı. Kendi açısından bu habere ilişkin yönlendirme yapmalı. Yorumunu yapmalı, haber kaynaklarını o tarafa yönlendirmeli. Hergün bu konunun üzerinde durmalı. Anlı-şanlı yazarlar bunda fikirlerini söylemeli. O kurumlar bu yazılanlara-çizilenlene bakarak kendi kendi üzerinde bir baskı oluştuğunu fark etmeli. O baskı oluştuktan sonra kendi içinde bunun hesabını süratle vermek konusunda kararlılık olmalı. İsmi deşifre olmuş isimler bir an önce o kurumdan belki ilişkileri kesilebilmeli.
'O çerçevede görmeyen'
(Cemil Çiçek’in gizliliğin ihlali ile ilgili cezaların artırılacağını söylediği hatırlatılması üzerine) O çerçeveden görmeyin arkadaşlar. Bu konuda her türlü haberi kullanabilirsiniz, yazabilirsiniz. En azından bu senaryoysa yada yalan birşeyse, niçin yalandır bunu söyleyin. Ama doğru olma ihtimalini de göz önüne alarak artık demokrasinin müdahalelerden kurtulması için, güzel kalemlerinden cümleler dökülürse çok mutlu olacağız.
‘Konvoy DTP’nin doğal hakkı’
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İzmir’de DTP konvoyuna yapılan saldırının ardından başlayan tartışmalarla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“DTP baştan bu yana çok hatalar yapıyor. İzmir’de yine bildik görüntüler vardı. Ama şehre bir genel başkan geliyorsa mutlaka karşılanır. Bu çok doğal. İzmir’de görkemli bir karşılama yapmak istemiş olabilirler. Bu onların doğal hakkı. Türkiye’nin özellikle batısında demokratik açılımla, Kürt eşittir PKK eşittir İmralı eşittir DTP formülünü benimsetmeye çalışan bir takım gruplar, siyasetçiler var. Sayın Baykal, Başbakan’ın DTP ile görüşmesinin ardından, ‘Sadece DTP ile görüşmüş sayılmaz, İmralı’yla, PKK’yla da görüşmüş sayılır’ demişti. DTP’ye, PKK’lı ya da İmralı’yla bağlantılı bir siyasal örgüt gözüyle bakanlar olabilir. Ama bu bence yanlıştır. Çünkü DTP, Parlamento’da siyaset yapan bir partidir. Hiçbir siyasi parti, DTP’ye PKK’lı ya da İmralı ile bağlantılı örgüt gözü ile bakmamalı ve topluma hedef göstermemelidir. DTP’nin genel başkanı Türkiye’nin her yerine siyasi çalışma yapmak üzere gidebilmelidir.”