T24 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, anayasa değişikliğinin referandum yoluyla halk oylamasına sunulmasını engellemenin siyasetçilerin görevi olmadığını belirterek, "CHP'nin geleneğinde bu var. Anayasa Mahkemesi'ni ana muhalefet mahkemesi haline getirmişlerdir" dedi.
Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu'nun (Tuskon) Rixos Otel'de düzenlediği "Türkiye-Uganda Ticaret ve Yatırım Forumu"na katılan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, toplantıdan ayrılırken gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, CHP ve DSP'nin anayasa değişikliği paketinin Anayasa Mahkemesine götürme konusunda anlaştıklarını ifade ederek, bu konuda bir değerlendirmede bulunmasını istemesi üzerine Arınç, bu anlaşmanın ne kadar doğru olduğunu bilmediğini söyledi. Söz konusu anlaşmanın CHP açısından doğru olabileceğini belirten Arınç, ancak aynı konuda DSP ile ilgili bir açıklama duymadığını kaydederek şöyle dedi:
"Sanıyorum 97 olan milletvekili sayısını 110'a çıkarmak üzere CHP'nin bir gayreti var. 6 milletvekiliyle bu işi bitiremezler. Bağımsız milletvekillerinden de destek alacaklardır. Sanıyorum 110 milletvekilini bulabilirler. Ama bu konuda benim söyleyeceğim şudur. Hiç kimse hiçbir milletvekili CHP'nin arkasına takılmasın, imza vermesin ve referanduma gidecek olan anayasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesi'nde iptal ettirmek veya geciktirmek üzere CHP'nin planına alet olmasın"
Siyasi partilerin, siyasetçilerin millet desteğinden başka sermayelerinin olmadığını ve milleti temsil etmekten başka görevleri bulunmadığını anlatan Arınç, Anayasa değişikliğinin referandum yoluyla halk oylamasına sunulacaksa bunu engellemenin siyasetçilerin görevi olmadığını kaydetti.
Arınç, "CHP'nin geleneğinde bu var. Anayasa Mahkemesi'ni ana muhalefet mahkemesi haline getirmişlerdir" dedi.
CHP'nin Meclis'ten çıkan her kanunu Anayasa Mahkemesi'ne götürdüğünü belirten Arınç, bu durumdan bizzat mahkemenin de müşteki olduğunu bildiğini kaydetti.
Siyasi konuların Anayasa Mahkemesi'ne veya yüksek yargıya götürülmesine kesinlikle doğru, iyi, güzel ve olumlu bir düşünceyle bakmadıklarını ifade eden Arınç, "Anayasa değişiklikleri eğer referanduma sunulacaksa 367 oyun altında bir kabulle buna ancak şapka çıkarılır ve halk oylamasının sonucuna rıza göstermekten başka bir gaye taşınmaz. Ne yapalım da referanduma götürmeyelim anlayışı hem milletvekillerinin hem de o siyasi partilerin intiharı olur" diye konuştu."
'CHP her zaman seçimden kaçtı'
Bir gazetecinin, CHP ve DSP'nin anayasa değişikliği paketini Anayasa Mahkemesi'ne götürme konusunda anlaştıklarını hatırlatarak bir değerlendirmede bulunmasını istemesi üzerine, CHP'nin her zaman seçimden kaçtığını ve korktuğunu ifade eden Arınç, çünkü CHP'nin 1950'de iktidardan ayrıldığından bu yana 60 yıldır hiçbir seçimde tek başına iktidara gelemediğini kaydetti.
Yakın zamana bakıldığında CHP'nin 1995'de sadece yüzde yarım oyla barajı geçebildiğini ve yüzde 10,5 oy alarak 49 milletvekili çıkarabildiğini anlatan Arınç, 4 sene sonra 1999 seçimlerinde ise barajın altında kaldığını söyledi. 2002 seçimlerinde ise halkın mevcut parlamentodaki partileri, hükümet ortaklarını tamamen tasfiye ettiği için CHP'nin AK Parti'nin yanında Meclis'e girebildiğini belirten Arınç, "Önümüzdeki dönemlerde de bu muhalefet anlayışıyla yola devam ederse, halka gitmekten korkarsa, millet iradesinin tecellisini engellemeye çalışırsa yine baraj sorunu ortaya çıkacaktır" dedi.
Arınç sözlerini söyle sürdürdü: "Kendisine en büyük çıta olarak yüzde 20'leri seçmiş olan bir partinin milletin önüne gidecek anayasa değişikliğini engelleme çabaları, göreceksiniz mutlaka halkımız tarafından gerekli şekilde cevaplandırılacaktır. DSP, 1999 seçimlerinde aldığı yüzde 22 oyu 3,5 sene sonra yüzde 1,5'a düşürmüş partidir. 2002'den bu yana da artık ayağa kalkamamaktadır. Kendi içinde bölünme yaşamıştır.
Merhum Ecevit'in vefatından sonra da artık ayağa kalkması mümkün değildir. Ama 6 milletvekiliyle eğer buna imza verecekse bu, artık kendilerinin adeta intiharı anlamına gelecektir. Yapmamalarını, bu yoldan vazgeçmelerini diliyoruz. Çünkü Nisan 2007'de Cumhurbaşkanlığı seçimlerini engellemek için sayın Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasına engel olmak için iki partinin çabalarını göz önüne getirin. Bunlardan birisi Anavatan Partisi, birisi DYP idi.
Seçilmek için gerekli olan sayıya ulaşılamayınca bu partiler eğer girebilselerdi seçim olacaktı. Ama başkalarını dinlediler. Halkı dinlemediler. Parlamentoya girmediler. Cumhurbaşkanı Nisan ayında seçilemedi. Temmuz'da seçim oldu ANAP seçime bile katılamadı. Şu anda tabelası bile yok. DYP, seçimden çok düşük bir oy aldı. Şu anda tabelası bile yok. DSP'ye ancak bunları en yakın planda hatırlatmak istiyorum."