T24 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Türkiye'de Kürt sorunu yoktur, Kürtler'in sorunları vardı" yorumuna rağmen, ''Türkiye'de Kürt meselesi vardır. AK Parti, geçmiş 50-60-70 yıllık dönem hangisiyse bu meselenin inkarcı politikalarından uzaklaşmış, gerçekçi noktaya gelmiştir'' dedi. Arınç, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker ile birlikte, tarihi Hasanpaşa Hanı'ndaki bir kitapevinde gazetecilerle biraya geldi.
Bir gazetecinin ''Başbakan Erdoğan'ın 'Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimizin sorunu vardır' şeklinde açıklaması Diyarbakır'da ve bölgede tepkiye neden oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' şeklindeki sorusu üzerine Arınç, bu sorunla ilgili geçmişte hiç bir çalışma yapılmadığını söyledi.
Arınç, ilk defa 2005 yılında kendisinin Meclis Başkanlığı döneminde Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'ı ziyaretinde bu sorun üzerinde bugüne kadar hiçbir siyasetçinin durmadığı şekliyle durduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
''Elbette Türkiye'de yaşayan, etnik kökeni farklı olan binlerce yurttaşımızın, vatandaşlarımızın toplu sorunları da var. Ama bu ülkede geçmişten bu yana ihmal edilen, ötelenen, görmezden gelinen bir Kürt sorunu olduğunu da ifade etti. Sayın Başbakanımızın bu düşünceleri o tarihten sonra geniş yankı buldu. Bu sorunun çözümü konusunda da çok önemli adımlar atıldı. Ben şimdi 2 yıldan bu yana Hükümette bulunuyorum. Kürt meselesi konusunda yapılması gereken pek çok şey yapıldı. Bugün bu meseleyi ortaya çıkaran bütün unsurlar konusunda AK Parti'nin çok olumlu yaklaşımları var. Biz bu konuda iyi adımlar attığımıza inanıyoruz. Artık geldiğimiz noktada bu meseleyi, bu konuyu canlı tutmak yerine -bunu bazı siyasetçiler yapabilir- daha çok genelde hepimizin istekleri, arzuları ve talepleri üzerinde yoğunlaşmamız lazım. Çünkü 'sorun vardır' diye günde yüz defa tekrarlasak bunu bir Amentü haline getirirsek, bütün bunların bir faydası yok. Önemli olan Kürt sorunu veya meselesi üzerinde de Kürt vatandaşlarımızın talepleri ve istekleri konusunda hükümet olarak hem bunları dinlemek hem de anlamak, bu sorunu çözmek konusunda adım atmaktır.''
Arınç, Kürtçe konuşma talebinin ülke tarihinde görmezden gelindiğini, inkar edildiğini belirterek, cezaevinde annesiyle bir evladının Kürtçe konuşmasının bile suç olduğu günlerin yaşandığını söyledi.
Bunu kesinlikle reddettiklerini vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:
''Kürtçe bir ana dildir, ana dil bir insanlık hakkıdır, konuşulmalıdır ve geliştirilmelidir. Bütün bunlarla kitaplar yazılmalıdır, besteler yapılmalıdır, hatta belgeseller yapılmalıdır. Bütün bu konularda bütün yasakları ortadan kaldırmalıyız. Şimdi ben kendi görev alanımız ile ilgili söyleyeyim; bu topraklarda yaşayan ister İzmir'de, ister İstanbul'da isterse bölgemizde herkes Kürtçe'yi konuşmak istiyor, konuşmalı. Bu, Allah'ın verdiği bir haktır. Aynı zamanda bir insanlık hakkıdır. Bunu engellemek, bunu önlemek fevkalade yanlıştır, suçtur, çirkindir ve yakışıksızdır.''
Arınç, ''Kürt meselesi'' diye ortaya konulan hemen hemen bütün taleplere anayasa ve hukuk çerçevesinde olumlu yaklaştıklarını, bu konuda çok büyük yıpranmayı göze aldıklarını söyledi.
Bu nedenle de çok eleştirildiklerini kaydeden Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Başta CHP ve MHP olmak üzere bazı kesimler her adımda ülkeyi bölmekle, adeta Kürtçe'yi yasal hale getirmekle, bununla ülkenin zarar göreceğini ifade etmekle bize karşı siyaset yaptılar. Yine bu bölgenin Kürt meselesi içerisinde bir ekonomik geri kalmışlığını inkar edemeyiz. Bir toplumsal barışı bozan unsurları gözardı edemeyiz, vatandaşımıza güvenmeyi ve onun beyanlarına inanmayı gözardı edemeyiz. Bir şehirden bir şehre giderken 30 tane kontrol noktasında bütün eşyaları indirilerek, herkesin gözü önünde açılarak, birinden diğerine aynı muamele yapılarak gidiliyordu. 'Biz vatandaşımıza güveniyoruz' dedik. Bir iki kontrol mekanizmasıyla işi bitirmeye çalıştık. Yaylalar, meralar köyler boşaltılmıştı, terör mağdurlarına tazminat ödenemiyordu. Hepsini yaptık. Ama bugün adeta 'Kürt meselesi vardır' diye yola çıkmanın da bir faydası yok. Bu mesele çözülüyor ve artık bireysel taleplerin vatandaşlarımızın toplu talepleriyle beraber hemen hemen ülkenin her yerinde yaşayan insanlarımızın talepleri haline dönüşüyor. Başbakan yanlış söylemedi, ama bunu bile istismar etmeye kalkanlar olduğu için söylüyorum, evet gönülden inanıyoruz ki böyle bir sorun giderek çözülmektedir. Göreceksiniz 12 Haziran'dan sonra daha güçlü geleceğiz ve bugün bu sorunların çözümü için yaptıklarımızın 10 mislini yapacağız. Halkımız bunu biliyor ve buna güveniyor. Sanıyorum 1 Haziran'da Sayın Başbakanımız geldiğinde bu sorun ve bu sorunun çözümü konusunda herkesi tatmin edecek açıklamalar yapacaktır.''