13 Mayıs 2013 10:55
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çözüm süreciyle ilgili olarak, "Kenya'dan getirildiği zaman can havliyle 'Ben size hizmet edebilirim, siz de beni kullanın' diyen bir adamdan 'acaba istifade etmek mümkün müdür' diye düşündük, ayıp etmedik, doğru yaptık. Akıllı olan da bunu yapar zaten" dedi.
Arınç, MÜSİAD İzmir Şubesi'nin Hilton Oteli'nde düzenlediği "2023 Yolunda Engellerin Hoşgörü ve Diyalog Zemininde Çözümleri-Çözüm Süreci" konulu toplantısında çözüm sürecinin detaylarını anlattı.
Abdullah Öcalan'ın 13-14 yıldır hapiste olduğunu, örgüte sempatisi olanların, elinde silah olanların ve yerel unsurların bu kişiyi lider olarak tanıdığını, 'Öcalan'ın iradesi bizim de irademizdir' diyerek yüz binlerce kişinin kâğıt imzaladığını anlatan Arınç, şöyle konuştu:
"Bu bize bir şey hatırlatması lazım. Hatta ilk yakalandığı Kenya'dan getirildiği zaman can havliyle 'Ben size hizmet edebilirim, siz de beni kullanın' diyen bir adamdan acaba istifade etmek mümkün müdür diye düşündük, ayıp etmedik doğru yaptık. Akıllı olan da bunu yapar zaten. O, orada duracak örgütü yönetecek, vahşetler devam edecek. Peki, aksi mümkün mü? Aksi mümkün olacaksa bundan istifade etmemek ne kadar doğru, bu kanaate geldik ve Milli İstihbarat Teşkilatı. Bütün dünyada, bütün ülkelerde olduğu gibi servis olarak, gizli servisler olarak Öcalan'la irtibat kurmak ve kendisinin örgütle ilişkisini olumlu bir noktaya getirebilmek imkânı var mı diye düşünüldü, var olduğu görüldü. Temaslar devam etti. Milletvekilleri, BDP'liler devreye girdi, mesajlar gidip gelmeye başladı. 5 ay içinde çok olumlu beklediğimiz bir noktaya geldik."
Öncelikle silahların susmasını istediklerini dile getiren Arınç şöyle devam etti:
"Artık gaziler, şehitler, feryatlar olmasın. Eylem yapmayacaksınız, yapmadılar, yapmıyorlar. Çünkü talimat onların anlayacağı dilden bir şekilde gitti. Bu yeterli değil. Silahları alıp gideceksiniz. Bu da nevruzda kararlaştırıldı. Bu en zor iş. Hayatı silahla geçmiş, öldürmekle geçmiş bir örgüte 'Sen buradan çıkacaksın' deniyor. Karayılan diyor ki, 'Ben bunu kabul edeyim ama altımdakilere nasıl kabul ettireceğim, sonra ne olacak bu insanlar'. Ama emir onlara göre önemli yerden geldi ve sonunda uydular, fotoğraflar, kameralar biz söylemesek bile gösteriyor bir çekilme süreci başladı. Sırtlarında, ellerinde silahlarla geldikleri yerlerden, bildikleri yollardan gidiyorlar. Önemli olan gitmeleri. Önemli olan Türkiye'de artık silahlı grupların kalmaması. Bu bitecek mi hayır. Bir de bunun 3. kademesi de var. Silahlar sussun demiyoruz, silahlar susar, bir gün konuşur. Silahlar bırakılsın. Artık örgüt silahlı eylem yapmaktan vazgeçecek ve Türkiye'de siyaset yapma imkânı olanlar siyaset yapsınlar, fikirlerini söylesinler ve demokrasi içerisinde bize ne kadar aykırı gelse de şiddetin, silahın olmadığı bir yöntemle yola devam etsinler diyoruz. Gelinen nokta bize göre olumlu noktadır."
Bu durumu kabul etmenin hem kendileri hem de başkaları için çok zor olduğunu, insanların hep silaha alıştığını, şehit cenazelerinin başında ağladığını, askere giden çocuğu olan anne babaların her gün ölüm haberi gelecek diye korku içinde yaşadığını ifade eden Arınç, herkesin bu işin sonunun ne olacağı yönünde bir beklenti içerisinde olduğunu dile getirdi.
"Bu iş eskisi gibi devam etsin" diyenlerin olabileceğini ancak "Bu iş bir şekilde çözülsün diyenlerin çok büyük çoğunluk" olduğunu vurgulayan Arınç, şunları söyledi:
"Yıllarca şehitlerin acısını paylaşmış bir insanım. Birileri başka türlü gösterebilir. Bir sürü laf ebesi var, bir sürü ciyak ciyak bağıran adam var, sadece bağırıyorlar. Onların hiçbir ciddiyeti yok. Bütün şehit cenazelerinde iki şeyi duydum. Birincisi 'Bunu yapan hainlere cezalarını verin', ikincisi 'Ne yapın ne yapın bundan sonra kan dökülmesin, anneler ağlamasın, başka acılar olmasın'. Ama şunu duymadım. 'Benim oğlum öldü, bütün askerler ölsün, bütün gençler ölsün, herkes yok olsun, benim başıma düşen ateş herkesin başına düşsün.' Hiçbir şehit yakını bunu söylemedi. Bu Türk milletinin asaletindendir. Hiçbir gazi, ayağı kopmuş, gözü çıkmış, mayına basmış hiçbirisi 'Benim kolum gitti, bacağım gitti' diye dua etmedi. 'Cezalarını verin ve çözün ki başkaları kurtulsun.' Cezalarını verme konusunda hükümet, devlet, emniyet, kolluk kuvvetleri her şeyi yaptı. Kimisi etkisiz hale getirildi, kimi yakalandı, kimi teslim oldu. Yapılabilen yapıldı ama iş bitmedi. İkincisini yapmamız lazım. Bu iş nasıl çözülecekse o yolda da hepimizin gayretli olması lazım. Hükümete güvenmek ama onu olumlu konularda yönlendirmek hepimize görevdir."
Çözüm sürecine bazılarının peşinen karşı çıktığını, 'Siz kim bilir ne aldınız, ne sattınız, vatan hainliği yaptınız' gibi "boş laflar" serdedildiğini ifade eden Arınç, "Dört aydan beri bir cinayet haberi duymuyorsunuz diye üzülenler mi var bu ülkede. Sevinmemiz gerekmez mi? Herkeste memnuniyet var. Siz bundan niye uzaksınız, siyasi sebeplerle veya başka şeylerle? 'Peki ama bu gerçekten olacak mı ' Başka şansımız yok. Biz olacaktır diye gidiyoruz ama bir yerden kırıldı diyelim tekrar başa döneceğiz. Her şeyi dört dörtlük yapmak, her şeye dört dörtlük tarih, saat vermek noktasında değiliz ki. Yaptığımız iş asimetrik bir iş. Savaş tabirini kullanmayacağım. Çünkü savaş halini onlar istiyorlar bu bizim terminolojimiz değil. Asimetrik dediğimiz şey, usullere uygun olmayan bir mücadelenin içindeyiz veya konvansiyonel silahlarla bu işi yapmıyoruz biz. Onların avantajları farklı, bizimkisi farklı. Onların elindeki aktörler argümanlar farklı bizim elimizdekiler farklı."
Türkiye'den çıkma sürecinin tamamlanması için gereken tedbirlerin alındığına vurgu yapan Arınç, şunları kaydetti:
"Bu işten zarar göreceğini düşünen terör örgütü, destekçileri olabilir ve onlar bir yerde bu işi sabote edebilirler ama biz sabote edilecektir diye yoldan dönmüyoruz, kendi yolumuza doğru bildiğimiz yola devam ediyoruz. Şimdilik çözüm süreci konusunda ikinci aşama daha tamamlanmadı. Silahlı unsurların çekilmesi yeni başlamış olabilir. Bir süre daha devam edecek. Türkiye'de 1800-2000 civarında bunların bulunduğu biliniyor. Bunların şüphesiz her şey göz önünde tutularak dışarıya çıkışları bir kontrol mekanizması içerisinde gidiyor ama 1993-1995-2000'lerde yaşanan olayların yaşanmaması için ve bu çekilme sürecinin, Türkiye'den çıkma sürecinin tamamlanması için gereken tedbirler alınıyor. Bundan sonra tamamen silahlardan arındırılmak ve fikir siyaset yolunun açılmasıyla Türkiye'nin tekrar huzura kavuşması gelebilir."
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çözüm sürecinde AKP'nin PKK'ya hiçbir şey vermediğini vurgulayarak, "Hiçbir şey vermedik, onlardan da bir şey almadık. Zamanı geldi terörü bitirmek üzere bir iş yapıyoruz. Çok şükür hiçbir şey vermedik" dedi.
Arınç, MÜSİAD İzmir Şubesi'nin Hilton Oteli'nde düzenlediği "2023 Yolunda Engellerin Hoşgörü ve Diyalog Zemininde Çözümleri-Çözüm Süreci" konulu toplantısında yaptığı konuşmada, Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde iki güçlü patlayıcının şehrin en işlek yerinde patlatıldığını, 46 kişinin hayatını kaybettiğini, kimlikleri tespit edilenlerin gömülmesine başlandığını anlattı.
Binalar, araçlar, çevredeki işyerlerinde tahribatın oluştuğunu dile getiren Arınç, şöyle konuştu:
"Feci bir olaydır. İki tana güçlü patlayıcı alçakça, kahpece bir aracın içinde olduğunu tahmin ediyoruz patlatılmıştır. Şu ana kadar 46 vefat eden kişi vardır. Yurttaşımız demem gerekir ama 3 veya 4'ünün Suriye vatandaşı olduğu tespit edilmiştir. Onlar da insandır, bizim için çok değerlidir. Masum bir şekilde olaydan hiçbir şekilde haberleri olmaksızın hayatlarını kaybetmişlerdir, kimlikleri tespit edilenlerin de gömülmesine başlanmıştır. Ağır yaralılar var,
Allah onlara şifa versin inşallah kurtulurlar. Çok tahribat var. Binalar, araçlar, çevredeki işyerleri tahrip olmuştur."
Daha önce de Cilvegözü kapısında yine bir patlayıcıyla 14 kişinin öldüğünü hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:
"Onların failleri tespit edildi. 5 kişi şu anda cezaevinde tutuklu, davaları da bugünlerde başlayacak. Reyhanlı'nın seçilmiş olmasının çok önemli sebebi var. Reyhanlı daha çok Sünni Arapların bulunduğu bir kasabadır. Bugüne kadar huzur içinde yaşamıştır. Suriye'de yaşanan olaylar sebebiyle Reyhanlı'ya hem sığınmacı gelmiştir, hem de hali vakti yerinde olup bu tarafa sığınarak kendi tuttukları evlerde yaşayanlar vardır. Reyhanlılar onlara kucaklarını açtılar.
Suriye'de 100 bin kişi öldü. 1 milyon kişi mülteci durumunda. Sadece Türkiye'de 350 bin kişi var. 200 bini sığınmacı olarak, 150 bini de Hatay, Kilis, Gaziantep'te kiracı olarak kendi gelirleriyle ev tutup yaşayanlar. Son katliamlar artık çocukların da alçakça öldürüldüğünü gösteriyor. Suriye'deki olaylar 3. yılına girdi. Elindeki silahlı gücü, uçakları, helikopterleri barındıran yönetim, halkını öldürmekten tereddüt etmiyor. Reyhanlı'nın seçilmiş olmasının siyasi, jeopolitik sebepleri var. Yaraları en kısa sürede saracağız ve ölenlerin şüphesiz acısını üzerimizde taşıyacağız ve Suriye'deki bu olayların bir an evvel silahların susması, şiddetin durması, arkasından da demokratik rejime geçiş yolunun açılmasının hep beraber bekleyeceğiz.
Türkiye'nin yıllardır uğraştığı terör sorununu bitirmek için başlatılan çözüm süreciyle birlikte herkesin umutlandığını belirten Arınç, geçmişte yaşanan pek çok ideolojik olayın perde arkasından bir şekilde elde edilmiş, yönlendirilmiş, zihinleri bulandırılmış ve kullanılmış insanların olduğunu anlattı.
Arınç, şöyle dedi:
"Yıllar önce Maltepe Tapu Kadastro Meslek Lisesi'nde okuyan 3 öğrenci vardı ve bunlar okulun yurdunda kalıyorlardı. Birisinin adı Abdullah, birisinin adı Durmuş, öbürü de Yakup İnce'ydi. Üçü de dindar, namaz kılıyordu, hatta zaman zaman Maltepe Camisi'ne gidiyorlardı. Anadolu'dan gelmişlerdi, sonra birbirlerinden ayrıldılar, koptular. Durmuş, Uşaklı Durmuş Yılmaz'dı ve Merkez Bankası Başkanı oldu. Yakup İnce, Konyalı mühendisti ve Medine'nin su işlerini yaptı. Abdullah da Abdullah Öcalan'dı. Şimdi üçü bir araya gelmiş, insanların kader çizgisinde nerelere ayrıldıklarına bakın. Bunu söylerken Öcalan'ı methetmek, kahraman ilan etmek, dindarlığını filan söyleme niyetinde değilim.
Türkiye bunları yaşadı. Ama buradan çıkıp bu tarafa gelmiş bir insanın seyrini de bazı kitaplar çok şeyler yazıyor onlardan okuyabiliriz."
AKP’nin terörle mücadelede konusunda yaptığı çalışmaları aktaran Arınç, "Şemdinli işgal edilmeye çalışıldı muvaffak olamadılar, 2011 final yılıydı olmadı, 2012'yi final yılı yaptılar, 2012 onlar için aslında final yılı oldu.
Hiçbir hedeflerine varamadılar ama kan döktüler" dedi."Terör var ve devam ediyor" diyen Arınç, son 1 yılda bin 200 teröristin yakalandığını veya etkisiz hale getirildiğini, çok başarılı operasyonlar yapıldığını, bugüne kadar girilemeyen pek çok yere girildiğini ifade etti.
Meclis başkanıyken dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner'in kendisine bazı bilgiler vermek için geldiğini, Tunceli'de Aliboğazı denilen bölgeye girilemediğini anlattığını ifade eden Arınç, şunları söyledi:
"'Buraya giremeyiz, asker de polis de helikopter de giremedi' dedi. Nedenini sordum ama cevabını burada anlatmayacağım. Maalesef Türkiye'de girilemeyen boğazlar, dereler, kamplar vardı. Son 3 yılda emin olun ki girilemeyen hiçbir yer kalmadı. Didik didik arandı. Ne mağara kaldı ne boğaz kaldı ne kamp kaldı ne bilmem ne kaldı. Çok büyük fedakârlık yaptılar. Bugünkü komuta kademesine ne kadar teşekkür etsem azdır en azından kendi adıma. Bizzat askerinin başında, günlerce dağ başında kalarak, onlara güven vererek, ümit, destek vererek operasyonlar yaptılar. Geçmişte böyle bir şey olmamıştı. Geçmişte her şey Ankara'da masa başındaydı. Orgeneraller dahi 10-15-20 gün arazide kaldılar ve çok şükür olumlu sonuçlarla döndüler. Ama dağa çıkmalar devam ediyor.
Önemli olan terörün kökünü kazıma noktasında örgütün eleman kazanmasının önüne geçmek. Dağa çıkmalar devam eder de dağdakileri siz indiremezseniz onlar eylemlerine devam ediyorlar. Onların desteklerini kesmemiz gerekiyor."
Terör örgütünün son zamanlarda kayıp vermesi, iç ve dış desteklerini büyük ölçüde kaybetmesinin böyle bir sürece razı olmasında büyük bir payı olduğunu düşündüğünü vurgulayan Arınç, "Biz kendi açımızdan zamanı iyi değerlendirmek durumundayız. 'Zamanı gelmeden çiçek bile açmaz' diye söz vardır. İki tarafın da konjonktürünün uygun olması lazım" dedi.
Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Arınç, üniversitelerin çözüm sürecine katkıda bulunabileceğini ifade etti.
Terör örgütü mensuplarının Türkiye dışına silahlarıyla birlikte çıkmalarıyla ilgili bir soru üzerine Arınç, şu yanıtı verdi:
"Silahsız çıkacaklarını zannediyorduk, silahlar bizde kalabilirdi, onlar gittikleri yerde yeni silah alırlardı ne farkı vardı onu da bilmiyorum. Önemli olan çıkmalarıdır. Geçen bir vecize çıktı ağzımdan. 'Şuraya kadar gitsinler, çıksınlar' dedim. Öncelikle ikinci aşama bu. Çıkacaklar. Silah satın almak dünyada en kolay şey. Paran varsa piyasası hazır. Bunlar doçkaları nasıl getirdiler, uçaksavarları, nasıl elde ettiler, füzeleri nasıl buldular. Sadece yurt dışından 60 milyon avro hemen hemen birkaç ayda bir geliyor. Bunların kaynaklarını kurutmaya çalışıyoruz. Bir yerlerden sular kesilince böyle bir sürecin başlaması da onlar için vacip oldu."
Çözüm sürecinde AKP'nin PKK'ya bir şey verip vermediğiyle ilgili soru üzerine ise Arınç, "Hiçbir şey vermedik, onlardan da bir şey almadık. Zamanı geldi terörü bitirmek üzere bir iş yapıyoruz. Çok şükür hiçbir şey vermedik" dedi.
Sınır güvenliği konusunda yeni tedbirlerinin olduğunu açıklayan Arınç, "Kuzey Irak yerel hükümetiyle bir destek içerisindeyiz. Onlar Türkiye'deki bu süreci destekliyorlar" diye konuştu.
İyi niyetle yola çıktıklarını vurgulayan Arınç, "Biz vatanseveriz, milletimizi severiz. İhanet içinde değiliz. Çözüm süreci için yaptıklarımız 75 milyonun selameti için" ifadelerini kullandı.
Hükümetin 2023 hedeflerinden de bahseden Arınç, Cumhuriyetin 100. yılının çok önemli olduğunu belirterek, "10. yılı hep marşlarla söyleriz, hep marşları söylenir. Özellikle 10. Yıl Marşı'nı çok sevenlerimiz vardır. Ama artık Cumhuriyetin 100. yılına gidiyoruz. Cumhuriyetin 100. yılına giderken 10. Yıl Marşı'yla iktifa etmek mümkün değil" değerlendirmesinde bulundu.
Göztepe'nin PTT 1. Lig'den Spor Toto 2. Ligi'ne düşmesini de değerlendiren Arınç, "Üzücü bir haberi Valimizden duydum. Biz Manisalılar olarak Göztepe'yi geçmişten bu yana takip ederdik. Düşmez kalkmaz bir Allah. Ümit ederiz ki bundan sonraki çabalarında daha başarılı olurlar. Bütün ümidim Süper Lig'de bir İzmir takımının olmasıdır" diye konuştu.
© Tüm hakları saklıdır.