T24 - Bayrampaşa Cezaevi’nde, ölüm oruçlarına son vermek için 2000 yılında düzenlenen ve 12 tutuklu ile hükümlünün öldüğü “Hayata Dönüş Operasyonu” davasının ilk duruşması yapıldı. Operasyonda ağır şekilde yanan Hacer Arıkan “Vücudumda 3. ve 4. derece yanıklar oluştu. Son bir sene içinde 8 operasyon geçirdim, öncekileri ise sayamadım” dedi.
Bayrampaşa Cezaevi’ne 19 Aralık 2000’de düzenlenen ve 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan “Hayata Dönüş Operasyonu”nun ilk duruşması dün yapıldı. Milliyet gazetesinde yayımlanan haber şöyle:
Operasyon sırasında görev sınırlarını aşarak 12 kişinin ölümüne sebep oldukları, 29 kişiyi öldürmeye teşebbüs ettikleri öne sürülen dönemin 39 jandarma görevlisinin yargılandığı davada, ölenlerin yakınları ile 33 müştekinin davaya müdahil olma istekleri kabul edildi. Mahkeme heyeti, BDP ile 6 sivil toplum kuruluşunun aynı yöndeki istemlerini reddetti.
Operasyonunu devletin bilgisi dahilinde yapıldığını söyleyen mağdur avukatları, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ile Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun’un da yargılanması gerektiğini savundu. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya 39 jandarma görevlisinden 27 “er” katıldı.
Savcı mağdur saymamış
Müşteki avukatları, operasyondan ağır yaralı kurtulan Hacer Arıkan’ın iddianamede mağdur olarak yer almamasına itiraz ederek, savcı hakkında suç duyurusunda bulundu. Bunun üzerine Arıkan’ın duruşmada tanık olarak dinlenmesine karar verildi. Hacer Arıkan, duruşmada tanık olarak verdiği ifadede, dehşet dolu saatleri şöyle anlattı:
“Operasyon sırasında yatakhanede bulunuyordum. İçerden çıkış saati 03.30 civarıydı. Ben koridorda ağabeyimle birlikteydim. Koğuşuma döndüm. Uzandım ve sonrasında operasyon sesi ile uyandım. O saate kadar içeride ne bir eylemlilik ne bir karşı gelme ne de rehin alma herhangi bir şey yoktu. Aksine o günkü koşullarda hayatımıza devam ediyorduk.
İçerde görüşmeler sürüyordu. Silah sesiyle uyandık. Sonradan öğrendim ki ilk silah sesleri sırasında ağabeyim Erol Arıkan vurulmuş. Koğuştan dahi çıkamadık çünkü askerler koğuşun kapısının önündeydi. Arkasından atılan bir bombalama oldu. Yaşamak için onların attığı, biber gazı, gaz bombaları gibi şeyleri camdan havalandırmaya attık. İkinci katta yatakhanedeydik. Artık iyice nefes alamaz hale geldik.
Bilincimiz kapandı. Gidebileceğimiz iki yer vardı. Yemekhane ve havalandırma. Çıktığımız anda içeriye bir madde bırakıldı. Operasyon sırasında aynı yerden bomba atıldı. Ölümle yaşam arasında gidip geliyordum. Arkadaşlarımın derilerinin eridiğini gördüm. Yumuşak bir şeyin üstüne bastım. Gülser Tuzcu’nun cesedine bastığımı sonradan anladım.”
‘Ne hale geldim, görün’
Ne hale getirildiğini göstermek için başındaki bandanayı çıkararak, konuşmasına devam eden Arıkan şunları söyledi:
“Beni yakan maddenin ne olduğunu çok merak ediyorum. Elbiselerim ve avuç içlerim yanmadı. Sırtım belime kadar yandı. Yandığımı hissettim ama alev görmedim. Ortada isyan yoktu. Ben ölüm orucunda bile değildim. Operasyonun adının Hayata Dönüş olduğunu üç ay sonra öğrendim. Bana çok komik geldi. Hayata dönmek için önce ölümü yaşamak gerekiyor ki 3 ay boyunca ailemden kimseyi göremedim.
‘Sorumlular nerede?’
Asıl sorumlular buraya gelen erler değil. Yargılanması gerekenler bu emri verenlerdir. Yani askerde emir komuta geçerlidir. Sorumlular kimse bu emir komuta zincirinde onların yargılanması gerekir. Ameliyatlarım hala sürüyor. Vücudumda yüzde 40, 3. ve 4. derece yanıklar oluştu. Bacağımdan alınan deriyle yüzüm ve kafatasım kapatıldı. Son bir senede 8 operasyon geçirdim, ondan öncekileri sayamadım.”
‘İhtiyat ekibiydik’
Olay tarihinde Elazığ Komando Taburu’undan operasyon için getirilen birlikte tim komutanı olarak görev yapan sanık Astsubay Kıdemli Başçavuş Vedat Ceylan, operasyondan 3 ay önce uçakla bütün taburun İstanbul’a geldiğini anlattı. Hasdal Kışlası’nda konuşlandıklarını ve eğitim yaptıklarını anlatan Ceylan “Belediyeye ait otobüslerle cezaevine getirildik. Silahsızdık ve toplumsal olaylara müdahale etmek için cop, kalkan ve robokop kıyafetleydik. İhtiyat ekibiydik. Sağlam ve sağlıklı tutukluları bize teslim ettiler. Biz de onları cezaevinin sevk ekiplerine teslim ettik.”
Sanıklar arasında bulunan Jandarma Komando er Tuncay Köken de “Biz de Vedat Ceylan ile aynı bölük aynı timdeydik. ‘Göreve gidiyorsunuz’ dediler. Silahlarımızı bıraktırdılar. Daha sonra Bayrampaşa’ya götürüldük. Biz de ihtiyat ekibindeydik. Olaya müdahale etmedik. Sadece tutukluları alarak diğer görevlilere teslim ettik” dedi.
Jandarma isim valilik soruşturma izni vermedi
F tipi cezaevlerine nakledilmeyi reddeden terör suçluları 2000 yılı aralık ayında 20 cezaevinde ölüm orucu eylemi başlattı. Ölüm oruçlarına son vermek için yapılan girişimlerden sonuç alınamayınca jandarma birlikleri 19 Aralık’ta sabaha karşı cezaevlerine müdahale etti. Direnişle karşılaşan jandarma ekipleri, ateşli silah ve göz yaşartıcı gazlar kullandı. İsyanlar bastırıldığında 2’si asker olmak üzere 32 kişi öldü, 237 tutuklu ve hükümlü yaralandı. Olaylardan sonra raporlar hazırlandı ve “görev sınırının aşıldığı” iddiaları gündeme geldi. Savcılık, 2002’de jandarmadan operasyonlara katılan personelin listesini istedi. Bu isteğe “(Kayıtlarda) Operasyona katılanlarla ilgili bilgi ve belgeye rastlanmamıştır” cevabı verildi. Savcılık 2003’te İstanbul Valiliği’nden ön inceleme ve görevliler hakkında soruşturma izni istedi. Fakat Valilik izni vermedi. Operasyonların üzerinden 10 yıl geçtikten sonra 20 Nisan 2010’da Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı iddianame hazırladı. İddianame Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Sayılarla operasyon
- Operasyon düzenlenen cezaevi sayısı: 20
- Ölen tutuklu ve hükümlü Sayısı: 30
- Hastaneye kaldırılan yaralı tutuklu-hükümlü: 237
- Yaşamını yitiren asker sayısı: 2
- Yaralanan asker sayısı: 6
Rapor farklı tutanak farklı
F tipi cezaevlerini protesto etmek ve bu cezaevlerine yapılacak nakilleri engellemek için 20 cezaevinde terör suçlarından tutuklu ve hükümlü bulunanlar tarafından başlatılan isyanlar şiddet kullanılarak bastırıldı. 2’si asker olmak üzere 32 kişinin öldüğü operasyonlar sonucunda yaklaşık 1100 mahkum yeni açılan F tipi cezaevlerine nakledildi. Operasyonlarla ilgili olarak soruşturmalar açıldı, raporlar hazırlandı. Bu raporlardan en dikkat çekici olanı ise Adli Tıp uzmanlarının Bayrampaşa Kapalı Cezaeviyle ilgili raporu oldu. Jandarmanın tuttuğu tutanaklarda mahkum ve tutukluların jandarmaya şişeler içinde “zehir” ve “yanar vaziyette piknik tüpleri” fırlattığı belirtiliyor. Adli Tıp raporunda ise bu yönde bir tespit yer almıyor.
Adli Tıp: Keskin nişancılar ateş etti
Adli Tıp Kurumu’nda görevli dört uzmanın Bayrampaşa Kapalı Cezaevi’ndeki operasyonlara ilişkin olarak hazırladığı 14 Şubat 2001 tarihli rapora göre:
- C1 koğuşunda kalan 6 kadın tutukludan 5’i yanarak, 1’i gazdan zehirlenerek öldü. C1 koğuşunda hayatını kaybeden 5 kişinin elbise parçaları ile saç, doku ve cilt örneklerinde, tinerde bulunan organit solvetlerden Toluen, Xylene ve Metanol saptandı.
- Nilüfer Alcan adlı tutuklunun gaz zehirlenmesi sonucu öldüğü tespit edildi.
- C1 koğuşunda 35 gram bomba maddesi bulundu. Operasyonda kullanılan bombaların etken maddesinin 20 gramı, 38 dakikada insanı öldürebiliyor.
- 5 kişinin uzak atışla yaşamını yitirdiği belirlendi.
Jandarma: Bize tüp ve zehir fırlatıldı
Olaylardan sonra Bayrampaşa Cezaevinde Jandarma tarafından 9 sayfalık bir tutanak hazırlandı. Bu tutanakta operasyon sonrasıyla ilgili olarak ise şu tespitler yer aldı:
- Adının Nilüfer Alcan olduğu öğrenilen kadın teröristin kendini yakmış ve ölmüş olduğu belirlendi.
- Fırat Tavuk adlı teröristin cesedi otopsi için bulunduğu yerde muhafaza edildi.
- Kapının hemen önünde göğüs alt kısmı hariç her yanı yanmış bir ceset ve hemen üst üste bulunan dört yanmış-kömürleşmiş ceset olduğu görüldü. Bunlar adli soruşturma ve otopsi için olduğu şekliyle bırakıldı.
NOTLAR
‘Devlet çok ciddi şiddet uyguladı’
- BDP Hakkari Milletvekili Hamit Geylani ve BDP Parti Meclisi Üyesi Prof. Dr. Büşra Ersanlı, mağdurlara destek vermek için duruşmaya gelenler arasındaydı.
- Üç yabancı avukat davaya müdahil olmak talebinde bulundu. Atina Barosu’ndan Symeonidis Theodoros, Roma Barosu’ndan Simonetta Crisci ve Düsseldorf Barosu’ndan Thomas Schmidt çevirmenleriyle duruşma salonundaydı. Mahkeme heyeti, yabancı avukatların duruşmaya izleyici olarak katılmasına karar verdi.
- Duruşmayı izleyen Prof. Dr. Yalçın Küçük, “Bunun altında insanlık dışı bir hapishane sistemini kabul ettirmek var. Tek hücreye karşı mukavemet ettik. Devlet de bu işi yerleştirmek için çok ciddi şiddet tedbirlerini uyguladı” dedi.
- Duruşma öncesi mahkeme önünde toplanan Halk Cephesi üyesi bir grup, “Biz 19 Aralık’ta Bayrampaşa’daydık”, “Diri diri yakılanlar, kurşunlananlarız”, “Yakanlar 10 yıldır yargılanmadı” pankartları ile sloganlar atarak eylem yaptı.