Gündem

Arap büyükelçiden oğluna mektup: İnsanlar sana nefret etmen gerektiğini söylediklerinde senin için seçim yaptıklarını anlamalısın

“Okula gidip öğretmenlerini yumruklamak ve sana böyle şeyler öğretmeye hakları olmadığını söylemek istedim...”

04 Ocak 2017 21:08

Çeviri: Gonca Tokyol

Birleşik Arap Emirlikleri’nin Rusya Büyükelçisi Omar Saif Ghobash, oğluna yazdığı mektupta “genç Müslümanların nasıl nefret dolu düşüncelerle doldurulabildiği” konusunda uyarılarda bulundu, kendisini bu etkilerden nasıl koruyabileceğini öğütledi.

BAE’nin ilk Dışişleri Bakanı olan babası Saif Ghobash’ı, 1977’de Abu Dhabi Havalimanı’nda meydana gelen terör saldırısında kaybeden Büyükelçi, oğlu Saif’e “Çevrendeki dünyaya nefretle bakmak için bir sebep yok” dediği mektubunda, Müslümanlık adına nefret aşılayan öğretmenleri “okula gidip yumruklamak istediğini” anlatıyor. Ghobash, oğluna, “İnsanlar sana nefret etmen gerektiğini söylediklerinde senin için seçim yaptıklarını anlamalısın... Hayattaki en büyük dersleri, seni benim kadar sevmeyen insanlardan öğrenmeni istemiyorum” sözleriyle sesleniyor.

Time’ın, Ghobash’ın “Letters to a Young Muslim / Genç Müslümana Mektuplar” adlı kitabından alarak yayımladığı mektup şöyle:

“Sevgili Saif,

Müslüman olduğunu fark ettiğin günü hatırlıyorum. Çok ufaktın. Tatlı, atik ve arkadaş canlısıydın. Okulda bir etkinlikti. İngilizce eğitim veren ve öğrencileri 100 farklı ulustan gelen bir okuldaydınız. Bir gün öğrencilerin kendi dinlerini söylemesi gerekiyordu ve sen de dini kimliğinin ‘farkına’ varmıştın. Bu kimliği çok ciddiye aldın. Bana, Müslüman olmak için ‘ne yapmak zorunda olduğunu’ sordun. Sana, gökyüzünde dünyayı yaratan ve aslında adı ‘Allah’ olan büyük bir adamın varlığını ve yüzlerce yıl önce bize Kuran’la birlikte Elçi Muhammet’i yolladığını bilmenin basit adımlarını elimden geldiğince açıkladım. Sana günde 5 kez dua ettiğimizi söyledim ve akşama kadar gün içinde yemek yemediğimiz Ramazan’ı hatırlattım.

 

‘Öğretmenlerini yumruklamak istedim’

 

Bir süre sonra okuldan geldiğinde, ‘iyi bir Müslüman’ olmak için neler yapmam gerektiğini söylemeye başladın. Görünüşe göre Arapça öğretmenin ve onun arkadaşı olan dini çalışmalar öğretmeninin, Müslüman olmanın ne anlama geldiği konusunda daha iyi fikirleri vardı. Biraz agresifleştin ve seni tek büyütenlerin annenle ben olmadığımızı anlamaya başladım. Senin ilgini çekmek için bir çekişme olduğunu gördüm.

Biraz panikledim. İnsanların senin iyi doğanı suiistimal edecekleri Suriye’deki savaşa katılmak için evden kaçtığına dair görüntüler gözümün önüne geldi. Sözde öğretmenlerinden öğrendiğin bilgiler ışığında bizi yeterince ‘katı Müslümanlar’ olarak görmediğin için kendini bizden, ailenden uzaklaştırdığını hayal ettim. Okula gidip onları yumruklamak ve sana böyle şeyler öğretmeye hakları olmadığını söylemek istedim. 

 

‘Biz de benzer deneyimlerden geçtik’

 

Bunun yerine tekrar tekrar ve uzun uzun annenle konuştum. Benden 7 yaş küçük ve benim kardeşlerimle yaşadığım evden 3 sokak ötede büyüdü. Benim aksime onun iki ebeveyni de Emirlikler’in Al Ain kentindendi. Benim annemin Rus olduğu ve Ortodoks din adamlarının soyundan geldiği düşünüldüğünde, onun yetiştirilişi benimkine göre daha Arap ve Müslüman’dı. Annen de benzer deneyimlerden geçmişti. Biliyorum çünkü aynı okula gittik. Bize resmi olarak bazı insanlardan nefret etmemiz öğretilmemişti. Sorun, öğretmenlerden birinin rastgele yaptığı bir yorum ya da oyun alanında Yahudiler ya da İslam’ın Şii mezhebinden insanlarla ilgili bir dedikoduydu. Buradaki varsayım, senin hiç tanımadığın ve herhangi kötü bir şey yapmamış insanları kınayabileceğindi. Annen çocuklarımıza nefret etmenin öğretilmesine izin vermeyeceği konusunda benim kadar katıydı, hâlâ da öyle.

 

‘İnsanlar sana nefret etmen gerektiğini...’

 

Birer birer seninle ‘nefret etmen gereken’ insanlar hakkında konuştuk. Kimseden nefret etmek için bir sebep yoktu. Çevrendeki dünyaya nefretle bakmak için bir sebep yoktu. İnsanlar sana nefret etmen gerektiğini söylediklerinde senin için seçim yaptıklarını anlamalısın. Seçim senin ve dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmenin tek yolu nefret etmenin tam tersini yapmak. Bu, sevgiyle yapılır. Düşüncelerini değiştirmek kolay olmadı. Öğretmenlerin güzel bir iş yapmıştı. Bu, seni geri kazanmak konusunda bizi daha kararlı yaptı. En sonunda bize geldin, nefretin gereksiz ve adaletsiz olduğuna karar verdiğini söyledin. Aslında, nefret bundan çok daha fazlasıdır.

Geçenlerde 43. yaş günümü kutladım. Bu doğum gününü uzun zamandır bekliyordum. 19 yaşımdan beri. Bu iki tarih de büyüdüğüm ve olgunlaştığım dönem için büyük öneme sahipti. Bildiğin gibi, büyükbaba Saif, benim babam, 1977’deki terör saldırısında öldürüldü. Benim babam öldüğünde 43 yaşındaydı. Senin yaşındayken, 43’ün büyük bir rakam olduğunu düşünürdüm. Şimdi, 43’ü geçtiğim bugünlerde, bunun benim için sadece bir başlangıç olduğunu hissediyorum.

Devam etmeden önce sana neden 19. doğum günümün benim için neden bu kadar önemli olduğunu da anlatayım. 12 yaşımdayken, babamı öldüren kişinin bunu yaptığında 19 yaşında olduğunu öğrendim. On dokuz. 12 yaşımdayken kendime 19 olduğumda birini öldürüp öldüremeyeceğimi sordum. O güne kadar bekledim ve soruyu bir kez daha sordum. Cevap, hayırdı. Bunun herhangi bir yolu yoktu. Milyonlarca yıl geçse de bir silahı ya da tüfeği kaldırıp başka birini öldüremezdim. Hâlâ 12 yaşındaymışım gibi hissediyorum.

 

‘Hayattaki en büyük dersleri, seni benim kadar
sevmeyen insanlardan öğrenmeni istemiyorum’

 

43. yaşımı dört gözle bekliyordum ve kendime bu yaşta ölmeyi hayal edip edemeyeceğimi soracağımı biliyordum. Doğum günüm geldiğinde hayatın neredeyse başında olmanın dehşetini yaşadım. Seninle ne kadar az vakit geçirdiğimi düşündüğümü hatırlıyorum. Babamın, hayatının ellerinden kayıp gittiğini fark ettiğinde yaşadığı dehşeti hayal ettim. Büyükbaban öldüğünde amcaların, teyzen ve ben, hepimiz 10 yaşından küçüktük. Sana bakıyorum ve bu korku sebebiyle seninle daha fazla vakit geçirdiğimi biliyorum ama bu bile yeterli değil. 

Sana, ben senin yaşındayken babamın bana verebilmesini umduğum sevgi ve rehberliğin bir kısmını vermek istiyorum. Hayattaki en büyük dersleri, seni benim kadar sevmeyen insanlardan öğrenmeni istemiyorum. Senin, hayatla ilgili dersleri seni bu dünyada en çok seven insanlardan öğrenmeni istiyorum. Eğer senin için çok endişelendiğimi düşünüyorsan, endişelendiğim tek kişinin sen olduğunu bil.

Babamın ölümünden sonraki 30 yıl boyunca düşündükten sonra inandığım şeyleri senin de bilmeni istiyorum. Onun ölümü, beni birçok zor soruya cevap aramaya yöneltti ve bunlar şu andaki dünya görüşümü şekillendirdi.

Karşılaştığın ve cevabını bulduğun ya da cevapla birlikte sana sorulanlar, birçoğumuzun da karşılaştığı çözümler.”