Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu, dün, Hollandalı parlamenter Ria Oomen-Ruijten tarafından kaleme alınan Türkiye raporunu tartıştı. Söz alan parlamenterlerin birçoğu, Türkiye'ye reformların hızlandırılması çağrısı yaptı.
Hollandalı parlamenter Ria Oomen-Ruijten tarafından kaleme alınan Türkiye raporu, bugün, siyasi grupların sunduğu değişiklik önergeleriyle birlikte genel kurulda oylanacak.
Raporun tartışılması sırasında söz alan parlamenterlerin önemli bir kısmı, tam üyelik müzakerelerini hızlanması için Türkiye'ye reformların hızlandırılması çağrısı yaptı.
İfade özgürlüğü, basın özgürlüğünün geliştirilmesi ve kötü muamelenin tamamen giderilmesi konusunda adımlar atılmasını isteyen parlamenter, Kürtçe televizyon kanalının açılması, Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesinden övgüyle bahsettiler.
Türkiye'nin stratejik önemi ve enerji hatları üzerinde transit ülke konumunda olduğunu belirten parlamenterler, Türkiye'den geçecek Nabucco projesinin AB için de hayati önem taşıdığını vurguladılar.
Tartışma sırasında söz alan Türkiye aleyhtarı küçük azınlıkta bir grup parlamenter ise coğrafi açıdan Avrupalı olmadığı, Müslüman olduğu ve AB ekonomisine büyük yük getireceği gerekçesiyle Türkiye'nin AB üyesi olamayacağına dair konuşmalar yaptılar.
Raporun içeriğinde neler var?
Raporda, Türkiye'nin AB reformlarında son 3 yıldır devam eden yavaşlamadan endişe duyulduğu belirtilerek, Türk hükümetinden ''2005 yılında taahhüt ettiği reform sürecine devam konusunda siyasi iradesini ispatlaması'' isteniyor.
Türk toplumunda ve önde gelen siyasi partiler arasında süren kutuplaşmanın 2008 yılında daha da derinleştiği savunulan raporda, bunun siyasi kurumların işleyişini ve reform sürecinde ilerlemeyi olumsuz etkilediği kaydediliyor.
Siyasi parti liderlerine ''ciddi şekilde diyalog aramaları ve uzlaşma ruhu içinde Türkiye'nin modernleşmesi gündemi üzerinde uzlaşmaları'' çağrısı yapılan taslak raporda, reformların ''hukukun üstünlüğüne dayalı, insan haklarına ve temel özgürlüklere bağlı, istikrarlı, demokratik, çoğulcu ve müreffeh bir toplum'' hedefine yönelik olması gereği vurgulanıyor.
Taslak raporda, ''Daha önceki kapsamlı Anayasa reformu çabalarının başörtüsü tartışmasıyla son bulmasından ve toplumun daha fazla kutuplaşmasına yol açmasından üzüntü duyuyoruz. Temel özgürlükler ve insan haklarının korunmasını merkeze alacak yeni ve sivil anayasa çalışmalarına yeniden başlaması için hükümete çağrı yapıyoruz'' deniliyor.
Yeni anayasa çalışmaları
Yeni anayasa çalışmalarına ''etnik ve dini azınlıklar dahil sivil toplumun ve siyasi partilerin de katkı yapmasının'' talep edildiği taslak belgede, AK Parti ve DTP hakkında açılan kapatma davalarına atıf yapılarak, Siyasi Partiler Kanunu'nun değiştirilmesi isteniyor.
Taslak raporda, ''2008 yılında TBMM'deki iki partinin kapatılması istemiyle açılan davalardan endişe ediyoruz. Siyasi partiler kanununun öncelikli olarak değiştirilerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ve Avrupa Konseyi'nin Venedik Komisyonu önerilerine bütünüyle uyumlu hale getirilmesi gerektiğini vurguluyoruz'' deniliyor.
Belgede, ''Ordu üzerinde tam sistematik sivil gözetim sağlanması konusunda ilerleme kaydedilememesinden'' ve ''TBMM'nin ordu ve savunma politikasını denetlemesinin güçlendirilememesinden'' kaygı duyulduğu ifade ediliyor.
''Yargı mensuplarının siyasi tartışmalara müdahil olmamasını güvence altına alarak yargının tarafsızlığını ve mesleki yetkinliğini güçlendirecek sistematik çabalara acil ihtiyaç duyulduğu'' vurgulanan belgede, hükümetin yargıda reform çabalarını sürdürmesinin önemine işaret ediliyor.
Ergenekon davası
Taslak raporda ''Ergenekon suç örgütü sanıklarının yargılanmaya başlamasından memnuniyet duyuyoruz. Örgütün devlet kurumlarına sızan uzantılarının bütünüyle ortaya çıkarılması için yetkilileri soruşturmayı sürdürmeye teşvik ediyoruz. Sanıklara muameleyle ilgili (olumsuz) haberlerden endişe duyuyor, Türk makamlarından sanıklara adil yargılanma hakkı sunmalarını ve hukukun üstünlüğü ilkelerine sıkıca bağlı kalmalarını istiyoruz'' deniliyor.
Komisyonda kabul edilen bir değişiklik önergesiyle bu bölümün sonuna, ''Hrant Dink'in öldürülmesi gibi çözümlenemeyen davalar değerlendirilirken Ergenekon'un bu tür olaylarda rolü olduğu tezi daha çok ciddiye alınmalıdır'' cümlesi eklendi.
Türkiye raporu taslağında DTP'ye ve tüm seçilmiş parti üyelerine, ''PKK ve terör eylemleriyle aralarına açıkça mesafe koymaları'' çağrısı yapılıyor.
PKK terörü
AP Dış İlişkiler Komitesi üyelerine sunulan taslak belgede, PKK ve diğer terör örgütlerinin Türkiye topraklarındaki terör eylemleri kınanarak, ''terörle mücadelesinde Türkiye ile dayanışma içinde olunduğu'' tekrar ediliyor.
Terör örgütü PKK'nın ''derhal ve ön koşulsuz'' silah bırakması istenilen raporda, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetim dahil Türkiye ile Irak makamları arasında geliştirilen diyalog ve işbirliğinin memnuniyetle karşılandığı belirtiliyor.
Irak makamlarının Türkiye ile işbirliğini yoğunlaştırarak, topraklarından komşu ülkelere terör saldırısı yapılmamasını güvence altına almaları talep edilen belgede, Türkiye'nin de sınır ötesi askeri operasyonlarında ''Irak'ın toprak bütünlüğüne, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygı göstererek sivillere zarar görmemesini garanti altına alması'' isteniyor.
Taslak raporda, ''Demokratik Toplum Partisi ve tüm seçilmiş üyeleri PKK ve terör eylemleriyle aralarına açıkça mesafe koymalıdır. Tüm siyasi partiler, Türk devletinin istikrarı, refahı ve bütünlüğünü güçlendirecek bir çözüme katkı yapmalıdır'' deniliyor.
Belgede hükümete ''Kürt meselesinin nihai çözümü için öncelikli olarak siyasi inisiyatif göstermesi'' çağrısı yapıldı, hükümetten, ''Kürt kökenli vatandaşlar için ekonomik ve sosyal fırsatlar sunarak devlet ve özel okullarında Kürtçe öğrenmeyi gerçekten mümkün kılacak ve Kürtçe yayına izin verecek şekilde kültürel hakları somut şekilde iyileştirmesinin beklendiği'' dile getiriliyor.
Ermenistan ile ilişkiler
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ermenistan ziyaretinin memnuniyetle karşılandığı ifade edilen raporda, bu girişimin iki ülkenin ilişkilerini normalleştirmesine gerçek katkı sunacağı umudu dile getiriliyor.
1915 olaylarına ilişkin Ermeni tezlerine yer verilmeyen belgede Türkiye'nin ''sınırı yeniden açarak Ermenistan ile ekonomik ve siyasi ilişkileri bütünüyle tesis etmesi'' talep ediliyor.
Raporda, bu kapsamda Türk ve Ermeni hükümetlerine yapılan çağrıda, ''bugüne ve geçmişe saygı göstererek, geçmiş olayların açıklıkla ve samimi olarak tartışılmasına izin vererek uzlaşma sürecinin başlatılması ve AB Komisyonunun bu sürece katkı yapması'' isteniyor.
Türkiye'nin Kıbrıs'taki ''müzakere atmosferini kolaylaştırmak için askerlerini çekmesi ve her iki lidere kendi ülkelerinin geleceklerini özgürce müzakere izni vermesi'' gerektiği görüşü de raporda yer alıyor.
Kabul edilen değişiklik önerileri
Türkiye taslak raporuna dahil edilen uzlaşma önerisiyle, Türkiye'nin üyelik müzakerelerinde teknik olarak hazır fasılların müzakerelere açılması için üye ülkelere çağrı yapıldı.
Türk hükümetinden ''Mart 2009 yerel seçimlerine katılan tüm partilerin seçim komisyonlarında temsil edilmelerine izin vermesi'' isteminde bulunan değişiklik önergesi de komitedeki oylamada belgeye girdi.
Kabul edilen bir başka değişiklik önergesiyle, ''demokratik, çoğulcu bir toplumda ifade özgürlüğünün ne sık sık internet sitesi yasaklamakla ne de eleştirel basına baskı yapmakla ve dava açmakla sağlanmayacağı'' belirtildi.
TRT-6'nın Kürtçe yayına başlamasından duyulan memnuniyet de uzlaşma önergesiyle taslak rapora dahil edildi.
Türk iş dünyasında sıkça yakınma konusu yapılan AB'nin üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarına Gümrük Birliği üyesi olmasına karşın Türkiye'nin dahil edilmemesi, verilen uzlaşma önergesiyle rapora girerken, serbest ticaret anlaşmalarıyla ilgili hazırlanan etki raporlarının Türkiye'yi de kapsaması gereği vurgulandı.
Taslak rapora eklenen bir başka değişiklik önergesinde, Türkiye'den öğrenciler, akademisyenler ve iş adamları gibi gruplara AB'nin vize kolaylığı getirmesi çağrısı yapıldı.
Deniz Feneri davası
Bu arada kabul edilen değişiklik önergeleriyle ''Türk hükümetinden ve yargı makamlarından, 'yeşil sermaye' olarak adlandırılan şirketlerce ya da 'Deniz Feneri' davasında olduğu gibi yardım kuruluşlarınca dolandırılan AB vatandaşı ya da AB'de oturumu bulunan mağdurları ilgilendiren davalarda, AB üyesi ülkelerle daha fazla işbirliği yapmaları gerektiği'' cümlesi belgeye eklendi.