Gündem
BBC Türkçe

Ankara'da yakınları kaçırılanlar anlatıyor

Başkentte Ocak ayından beri kaçırıldığı ve haber alınamadığı iddia edilen 11 kişi bulunuyor. Bu kişilerden bazılarının aileleri BBC Türkçe'ye konuştu. Ankara Valiliği ve İçişleri Bakanlığı, konuyla ilgili sorularımıza yanıt vermedi. TBMM İnsan Hakları Kom

29 Nisan 2018 20:30

Ankara'da Ocak ayından beri kaçırıldığı ve haber alınamadığı iddia edilen 11 kişi bulunuyor. Kaçırılma anları görgü tanıkları tarafından doğrulanan bazı kişilerin aileleri, BBC Türkçe'ye konuştu.

31 Mart'ta ortadan kaybolan Turgut Çapan, 1 Nisan'da kaçırılan Önder Asan ve 9 Mayıs'ta kaçırılan Mustafa Özben, 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Turgut Özal Üniversitesi'nde çalışıyordu.

Ankara Şentepe Mahallesi'nde kaybolan ya da kaçırılan 3 kişi hakkında da farklı tarihlerde açılan "FETÖ/PDY (Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması) soruşturmaları" kapsamında arama kararı bulunuyordu.

Önder Asan ve Mustafa Özben'in kaçırılmasına şahit olan görgü tanıklarına göre, bu iki kişi siyah bir Transporter model araçla kaçırıldı.

Turgut Çapan'ın kaybolduğu bölgedeki kamera kayıtlarında ise siyah Transporter model aracın Çapan'ın hemen ardından harekete geçtiği ve onu izlediği görüldü.

Ankara Valiliği ve İçişleri Bakanlığı, konuyla ilgili sorularımıza yanıt vermedi.

BBC Türkçe'nin konuştuğu diğer resmi kaynaklar bu konuda yürütülen bir araştırma olduğunu ancak elde edilen bulguların resmi bir açıklama için yeterli olmadığını söyledi.

TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu ise BBC Türkçe'ye yaptığı açıklamada, kaçırılma iddialarının takipçisi olacaklarını ancak elde edilen verilerin şimdilik yetersiz olduğunu söyledi.

Mustafa Yeneroğlu, "Yakınının kaçırıldığını düşünen kişilerin önümüzdeki günlerde Meclis İnsan Hakları Komisyonu'na resmi başvuruda bulunmalarını istiyoruz" dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu 25 Nisan'da, CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan da 29 Mayıs'ta konuya ilişkin olarak Başbakan Binali Yıldırım'ın yanıtlaması istemiyle TBMM'de soru önergeleri verdi.

Ancak bu önergelere de yanıt gelmedi.

BBC Türkçe'ye konuşan Fatma Asan, eşi Önder Asan'ın hakkındaki yakalama kararı nedeniyle bir süredir evinde yaşamadığını ve saklandığını anlatıyor:

"Eşim, 'OHAL bittikten sonra ifade vermeye gideceğim' dedi. Biz de evde sürekli tedirgin olmayalım diye eşyalarını alıp evden ayrıldı. Ama kendisiyle zaman zaman görüşüyorduk. 31 Mart'ta görüştük ve Etimesgut'ta buluştuk. 1 Nisan Cumartesi tekrar buluşmak için sözleştik ama gelmedi. Pazar da gelmedi."

Fatma Asan, eşinin bulunması için hem resmi makamlara başvurmuş, hem de kendisi araştırma yapmış:

"İlk önce emniyete gidip kayıp başvurusunda bulundum ancak, 'Eşiniz zaten aranıyor, o nedenle kayıp başvurusu yapamazsınız' diyerek beni adliyeye yönlendirdiler. Sıhhiye'de adliyeye gittim. 1 Nisan'dan beri eşimin kayıp olduğunu, aranan biri olduğunu fakat ara ara görüştüğümüzü söyledim. Savcı soruşturma başlattı. Bu olay 3 Nisan'da oldu.

"Bir keresinde eşim arkadaşlarıyla beraber Şentepe'de büyük bir sitede kaldıklarını söylemişti. Avukatları da yanıma aldım ve Şentepe'ye gittim. Elimde eşimin fotoğrafıyla onu en son bıraktığım yerde insanlara göstermeye başladım. Bir site görevlisi eşimi tanıdı. Site kameralarından Cumartesi günü eşimin 13.48'de siteden çıktığını gördüm."

"Sonrasında savcıdan aldığımız izinle etraftaki kameralardan, eşimin ASKİ'nin önünden bir ticari taksiye bindiğini gördük. Polisler görüntüyü büyüterek taksinin plakasını tespit etti. Taksinin sahibi buldum ve bizi olayın yaşandığı Vatan Caddesi üzerindeki Sarıtaş Sitesi önüne götürdü. Daha sonra olayı yaşayan şöför bey geldi ve tüm kaçırma anını anlattı."

Asan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturmada dosyaya gizlilik kararı konduğu için taksi şöförünün emniyetteki ifadesine ulaşamadı.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan ve güvenlik kaygısı nedeniyle ismini vermek istemeyen taksi şöförü, Fatma Asan'ın anlattıklarını teyit etti ve şunları söyledi:

"Araçlardan bir tanesi siyah Transporter marka araçtı, fakat diğer iki aracın modellerini hatırlamıyorum. Adamı götüren silahlı kişiler, 'Biz polisiz koçum, sen işine bak' dediler. Panik olduğum için kimliklerini sormak ya da plakalarına bakmak aklıma gelmedi. Daha sonra emniyete gidip 18 Nisan'da ifademi verdim."

"Seyir halindeyken siyah transporter aracın içindeki kişi silahını gösterdi ve sağa çekmemi işaret etti. Ben sağ şeride geçtim ve seyrime devam ettim, ancak aracı önüme kırdılar. Bir araç yanımda, diğer araç da arkamdaydı. Anında 9-10 silahlı kişi indi ve şahsı 30 saniye içinde Siyah Transporter'a bindirdiler."

Fatma Asan, ifadenin alındığını teyit etmek için tekrar Şentepe Emniyet Müdürlüğü'ne gittiğini söylüyor. Emniyette bir memurla arasında geçen diyaloğu ise şöyle anlatıyor:

"Benimle avukatım olmadan konuşmak isteyen bir polis, 'Fatma Hanım siz TEM'i (Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü) aramışsınız, eşimi 3-4 araba çevirip silahlı 8-9 kişi aldı demişsiniz. Bu bilgiyi nereden öğrendiniz?' diye sordu. Ben de taksiciden öğrendiğimi ve Valilik'e verdiğim dilekçemden ötürü olduğunu tahmin ederek TEM'den arandığımı söyledim. Şaşkınlıkla, 'Valiye de mi gittiniz?' diye sordu. 'Fatma Hanım siz eşinizi bulmak istemiyor musunuz. Orayı burayı arayarak eşinizin hayatınızı tehlikeye atıyorsunuz' dedi."

Fatma Asan, kaçırılan eşi Önder Asan'dan ilk kez 42 gün sonra 12 Mayıs'ta polisin kayınpederini araması üzerine haber almış. Önder Asan'ın teslim olduğu bilgisi verilmiş.

Emniyette Önder Asan ile görüşen ailenin avukatı Burak Çolak, yapılan ilk görüşmeyi şöyle anlatıyor:

"Gözleri bağlı bir şekilde Eymir Gölü tarafında bir yere bırakılmış. Bırakılırken de emniyet arattırılmış ve teslim olmak istediği söylettirilmiş. Kendisini kaçıran kişiler sonrasında yanından ayrılmışlar. Psikolojik yardım almak istediğini söyledi. Duvara yaslanarak ancak yürüyebiliyordu ama belirgin bir sağlık sorunu yoktu."

Çolak, Asan'ın savcılıkta ve hakimlikte kaçırıldığına ilişkin ifadesinin olduğunu ama emniyette alınan ifadesine kaçırıldığı bilgisinin eklenmediğini söylüyor.

Fatma Asan ise eşi ile önce 16 Mayıs'ta Ankara Adliyesi'nde, daha sonra da Sincan Cezaevi'nde görüşmüş:

"Kendisi de oradan çıktığına inanamıyor. Sakalları uzamış, müthiş zayıflamış ve korkmuştu. Elini tuttum ve bir anda ürkek bir şekilde elini çekti. O gün mahkemesi oldu ve 'İnşallah tutuklu yargılanırım' dedi. Eşim tutuksuz yargılanmak istemedi çünkü dışarda olmaktan korkuyordu.

"1,5-2 metrekare simsiyah bir odanın içerisinde elleri kelepçeli, gözleri bağlı bir şekilde kaldığını söyledi. Alındığı ilk anda başına torba geçirilmiş, gidene kadar dövülmüş. Ve o dayağın etkisiyle böbrek ağrısından ötürü yatamamış. Elleri kelepçeli ve gözleri bağlı bir şekilde tuvalete gidiyormuş, kimseyi görmemiş.

"Ona hep birilerini sormuşlar, bazı kişilerle ilgili bilgi almaya çalışmışlar. Eşimin kaldığı odanın karşısında işkence yapılan bir oda gibi bir şey varmış, orada hep başkalarının sesini de duymuş. Ve orada sürekli kendisini sorguya çekmişler. 'Ne biliyorsun?' diye sormuşlar. Eşim tam anlatmadı o kısımları ama 'Sen söyle, söyleme. Turgut zaten elimizde, biz ağzını burnunu kırdık, ondan her şeyi öğrendik' gibi bir ifade kullanmışlar."

31 Mart'ta kaybolan Turgut Çapan'ın eşi Ülkü Çapan ise 6 Nisan günü sosyal medya hesabından eşinin bir haftadır kayıp olduğunu, hayatından endişe ettiklerini anlattığı bir video paylaştı.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Çapan, eşinin kaçırıldığını düşündüğü güne dair şu bilgileri paylaşıyor:

"Son birkaç aydır evde yoktu. Arkadaşları sürekli içeri alındığı için eve pek uğramıyordu. 31 Mart günüydü. O gün eve gelecekti ve çocukları pikniğe götürecektik. Çocuğu okuldan almaya giderken, evimizin sokağında Önder Bey (Önder Asan) yanıma geldi ve 'Abla, Turgut Bey Şentepe tarafında kaçırıldı' diyerek yanımdan ayrıldı."

Ülkü Çapan, 31 Mart günü eşi eve gelmeyince ertesi gün hastaneleri kontrol ettiğini, karakola gittiğini ve kayıp başvurusunda bulunduğunu söylüyor. BİMER (Başbakanlık İletişim Merkezi), CİMER (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) ve MİT'e (Milli İstihbarat Teşkilatı) yaptığı başvurulardan sonrasını ise şöyle anlatıyor:

"Videoyu yayımladıktan bir gün sonra, Twitter'da Önder Bey'in de kaçırıldığını gördüm. Tabii bizim Fatma Hanım ile çok samimiyetimiz yoktu, bir kere görmüştük birbirimizi daha önce. Ama artık kader arkadaşı olduk. O bölgede kendi imkanlarımızda avukat, ben, Fatma Hanım dükkan dükkan, kamera kamera dolaştıp görüntü bulmaya çalıştık.

"Bir apartmanın ön kamerasından eşimin geçişini gördük, fakat istikametindeki yolu kesen diğer bir kamerada geçişini göremedik. Tam o aralıkta, bölgeyi farklı açıdan gören bir kameradan eşimin olduğu yere siyah bir Transporter minibüsün hızla geldiğini görüyoruz. O siyah minibüs orada 15 saniye kadar oyalanıyor. Eşim ise gidebileceği hiçbir yönden geçmiyor. Sokak ortasında güpegündüz koskoca adam yok oluyor."

Ülkü Çapan ve avukatları 18 Nisan'da Ankara Valisi Ercan Topaca ile görüştü. Çapan o görüşmeyi şöyle anlatıyor:

"Görüşmemiz bir saate yakın sürdü. Vali bey eşimin kendi isteğiyle kaçmış olabileceği yönünde beni ikna etmeye çalıştı. 'Bir yere saklanmış olabilir' dedi. Eşimin bir apartmanın önünden geçtiği ama diğer taraftan geçemediği, o sırada siyah minübüsün yanaştığı görüntüleri olduğunu söyledik. Vali Bey de görüntüleri özel kalemine vermemizi istedi."

Avukat Burak Çolak, Turgut Çapan ve Önder Asan'ın soruşturmalarının birleştirildiğini ve Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından dosyaya gizlilik kararı konduğunu söylüyor.

Ülkü Çapan ise "Bundan sonra bekleme aşamasındayız. Ama eğer canlı bir şekilde sağ salim görebilirsem, ya da ahirette göreceksem eşimin yüzüne bakabilmem lazım" diyor ve cümlelerini ona hitaben söylediği şu sözlerle sürdürüyor:

"Seni bulmak için öyle oturmadım, elimden geleni yaptım diyebilmek için sonuna kadar mücadele edeceğim. Kendi canımdan değil, geride çocuklarımı bırakacağım için korkuyorum. Ama bu benim bir eş ve bir insan olarak vazifem."

Turgut Özal Üniversitesi'nde hukuk derslerine giren Ankara Barosu'nun eski avukatlarından Mustafa Özben ise 9 Mayıs günü yine Ankara Şentepe'de, yine siyah bir Transporter ile kaçırıldı.

Mustafa Özben'in kaçırılması, o sırada Güventepe Mahallesi'ndeki evine girmekte olan bir kişinin olaya şahitliği ve Şentepe Polis Merkezi Amirliği'ne verdiği ifadesiyle kesinleşti.

Eşi Emine Özben, kızını okuluna bıraktıktan sonra eve dönmeyen Mustafa Özben ile ilgili süreci şöyle anlatıyor:

"10 Mayıs 2017 günü Ankara Emniyet Müdürlüğü Şentepe Polis Merkezine 2 defa müracaat ettim. Polise yaptığım müracaatta dikkatimi çeken şey şuydu: Polisler eşimin kaçırıldığına ikna olmadıkları gibi onun 'saklanmış-kaçmış olabileceğini' söylediler.

"Emniyette bana, 'Eşin zaten aranıyordu' dediler fakat ben bu durumu ilk defa duydum. Ailemizin bundan haberi yoktu. Peki adli işlem niçin yapılmamış ve bunun için gözaltı uygulanmamıştı? Yani yasal gözaltı yerine kaçırma planı mı yapılmıştı?"

Emine Özben, 11 Mayıs Perşembe günü tanımadığı bir numaradan eşinin kendisini aradığını anlatıyor:

"Eşimin sesi tedirgin geliyordu, ben ve çocuklarımızın durumunu sordu, sonra sesler karıştı ve elinden telefonu alıp kapattılar. Sesi iyi gelmiyordu. Bana kaçırıldığını ve zor durumda olduğunu hissettirdi ve en çok da bize bir şey olup olmadığını anlamak istedi."

Emine Özben, bu olayla ilgilenecek bir avukat bulamadığı için araştırmalarına günlerce geç kaldığını söylüyor:

"24 Mayıs 2017 Çarşamba günü, Eşimin kızımızı okula bıraktığı yerden itibaren bir ipucu aradık. Ankara sokaklarını karış karış ederek, önce eşimin kullandığı aracı Şentepe Güventepe Caddesi-Kıvanç Sokak girişinde terk edilmiş halde buldum. Kaçırma eyleminin, eşimin aracı terk ettiği yerde gerçekleşmiş olabileceğini düşünerek çevrede araştırma yapmaya başladık.

"Eşimin kaçırılması olayına çevredeki insanlar şahit olmuş, engellemek istemişler. Çevredeki kameralarda yaptığımız araştırmada, eşim markete giderken, olayda kullanılan siyah renkli Transporter'ın eşimin aracına 15-20 metre mesafede Güventepe Caddesi üzerindeki Kaşıkcı Eczanesi'nin önünde park halinde durduğu görünüyor. Eşimin marketten çıkmasıyla birlikte Transporter da eşimin bulunduğu yere doğru hareket ediyor.

"Eşim 2 kişi tarafından Siyah Transporter araca doğru zorla götürülmüş, olaya karışan 3. kişinin ise yüzü maskeliymiş. 3 kişi eşimi araca arkadan zorla bindirmiş. Görgü tanıklarından birisi, 'Olay filmlerdeki gibiydi, yüzü maskeli şahıs vardı, hızlıca adamı araca bindirdiler, anlık bir olaydı' dedi."

Emine Özben, olaya şahitlik eden bir kişiyi polise ifade vermesi için ikna etti. Şahit, 25 Mayıs'ta verdiği ifadesinde, Mustafa Özben'in kaybolduğu tarihte ve bölgedeki kaçırma olayına engel olamadan siyah Transporter'ın olay yerinden ayrıldığını söyledi. Ayrıca ifadesine, aynı gün başka bir kişinin polisi aradığını ve kaçırılmayla ilgili bilgi verdiğini de yazdı.

Görgü tanıklarının emniyete verdiği ifadeyle 28 gün önce kesinleşen kaçırma olayındaki siyah Transporter aracın bulunmasını istiyor Emine Özben. Aracın kime ait olduğunun tespit edilmesini ve eşinin hukuki sınırlar içerisinde yargılanmasını talep ediyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir