Dünya

"Ankara yavaş yavaş Esad rejimiyle PYD'ye karşı saf alır mı?"

Verda Özer: PYD’nin bu önlenemez ilerleyişi, Esad'ı Ankara’dan bile daha fazla rahatsız eder

11 Haziran 2016 15:58

Hürriyet gazetesi yazarı Verda Özer, Suriye’de 5 yıl önce başlayan iç savaşta ABD’nin Esad’ı devirme planından IŞİD tehlikesi nedeniyle vazgeçmesi ve PYD’yle işbirliği yapmasının Türkiye’yle ABD arasındaki makası açtığını belirterek, “PYD’nin bu önlenemez ilerleyişi, Esad'ı Ankara’dan bile daha fazla rahatsız eder. Ankara yavaş yavaş Suriye rejimiyle PYD’ye karşı saf alır mı? Dolaylı yollarla koordinasyon sağlar, diyalog kurar mı?” diye sordu.

Verda Özer’in bugün (11 Haziran 2016) yayımlanan “Tam yerine rast geldi manzarayı koyalım” başlıklı yazı şöyle:

Suriye'de 5 yıl önce başlayan savaşta önce asıl dert Esad'dı. Sadece Türkiye değil, ABD de sık sık "Esad düşecek" sözünü tekrarlayıp duruyordu.

*

Sonra zamanla IŞİD aldı başını gitti. Bunun asıl nedeni de, ABD- her ne kadar Eylül 2014’te “IŞİD’e karşı koalisyon” kurmuş olsa da- elini taşın altına koymadı. Ankara’nın bastırdığı “güvenli bölgeler kuralım” teklifine de burun kıvırdı.

Hararetle savunduğumuz eğit-donat programına da başından beri sahip çıkmadı. Türkiye’nin Katar ve Suudi Arabistan’la birlikte desteklediği muhalifler de kendi içlerinde bölündü.

Tüm bunlar IŞİD’in önünü açtı. Ve Washington dikkatini tamamen Esad’dan IŞİD’e çevirdi. “Esad düşerse IŞİD hiç zaptedilemez” diyerek kalmasına da razı oldu. Türkiye ise “Esad gitmeli” demeye devam etti.

Kısacası Türkiye ve ABD arasındaki makas o günlerde açılmaya başladı.

 

İran ve Rusya’yla değişenler

 

ABD, İran’ın Irak ve Suriye’de Şii milisleriyle boy göstermesine de göz yumdu. Ve hatta bu arada İran’la bir de nükleer anlaşma imzaladı.

Ekim 2015’te Rusya’nın da denkleme girmesiyle işin boyutu iyice değişti. İran ve Esad’la aynı eksende hareket eden Rusya, Suriye’nin hava sahasını kontrolü altına aldı. Ülkede 2 askeri üssü de garantiledi. İran-Rusya-Esad ekseni de iyice perçinlendi.

ABD Rusya’yla koordinasyonu da gitgide arttırdı. Cenevre görüşmelerinin geçtiğimiz Ocak ayında hız kazanmasıyla birlikte diyalogları iyice arttı. O kadar ki, geçtiğimiz hafta Kremlin Sözcüsü Washington’la her gün 2 kez konuştuklarını açıkladı.

*

Bugün Suriye’de ABD’nin desteklediği ve YPG’in ağırlıkta olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG), IŞİD’in merkezi Rakka’ya kuzeyden operasyon yapıyor. Eşzamanlı olarak da Rusya-İran-Esad güçleri Rakka’ya güneyden saldırıyor. Bunu “ABD ve Rusya arasında Rakka’yı ele geçirme mücadelesi” olarak yorumlayanlar çok.

Oysaki aksine: Herşeyden önce ABD için öncelik, IŞİD’in Rakka’dan çıkarılması. Dahası gelişmelerin bugüne kadarki seyrine bakarsak, şu anda Rusya-İran-Esad ekseniyle arasındaki dolaylı işbirliği, zamanla daha doğrudan ve şeffaf hale gelecek gibi görünüyor.

 

ABD ile açılan makas

 

Diğer yandan ABD nasıl Irak’ı İran’ın milislerine teslim ettiyse -ki şu anda Irak’taki en büyük operasyonu (Felluce) bu milisler yürütüyor- Suriye’yi de YPG’ye havale etti. O kadar ki, Ankara’nın “PYD Fırat’ın batısına geçemez” uyarılarına pek aldırmıyor. Hatta Türkiye’nin “PYD’den vazgeçin, biz muhaliflerle karada savaşırız” teklifini de reddediyor.

Kısacası ABD’yi bugün Suriye’de temsil eden askeri güç, Türkiye’nin öncelikli düşmanı. Yani gelinen noktada Türkiye ve ABD sarkacın iki ayrı ucuna düşmüş durumdalar.

*

Diğer taraftan, PYD’nin federasyon iddiası gittikçe ete kemiğe bürünüyor. Menbiç’i ABD desteğiyle IŞİD’den almak üzere olan SDG çatısı altındaki PYD, buradan çekilmeyebilir. Ki bu da Afrin ve Kobani kantonlarını birleştirmesinin önünü açar. Yine Rakka’yı da ele geçirdiği takdirde Rojava’yla (kuzey Suriye) birleştirmeye çalışabilir.

Kaldı ki evvelsi gün Başkan Obama’nın “IŞİD’le Mücadele Temsilcisi” Brett Mc Gurk, Irak Kürdistan bölgesi ve Rojava arasındaki sınırın açılacağını açıkladı. Dolayısıyla Türkiye açısından tehdidin boyutu çok daha büyüyor.

 

Stratejik manevralar

 

PYD’nin bu önlenemez ilerleyişi ise, bir başka birini Ankara’dan bile daha fazla rahatsız eder: Esad’ı. Bu da Ankara’yı yakında önemli bir stratejik yol ayırımına getirecek: Ankara yavaş yavaş Suriye rejimiyle PYD’ye karşı saf alır mı? Dolaylı yollarla koordinasyon sağlar, diyalog kurar mı?

2.si, ABD ile yaşanan bu “stratejik kopukluğun” verdiği zararları azaltmak için, Rusya-İran-Esad ekseniyle ortak noktada buluşmaya çalışır mı?

Ve son olarak, ABD ile PYD makasını daraltmanın yolunu arar mı?

*

Kilis’e her gün roketlerin düştüğü, IŞİD’in içimizde bombalar patlattığı, güneyimizde ülkelerin parçalandığı, PKK’nın Rojava’dan beslenip büyüdüğü günlerden geçiyoruz. Bu tehditlerle baş etmenin tek yolu da, yine bu tehditlerin kaynağı olan ülkelerden ortaklar bulmak, yaratmak. Ve çıkarlarımızın çatıştığı aktörleri asgariye indirmek.

Yazının en başına ve sonuna bakınca, ABD’nin başta nerede durduğu, bugün nereye geldiği ortada. Rusya, İran gibi “düşman”larından birer “ortak” yaratmayı başardığı da aşikar. Büyük devletler, sahada değişen dengelere göre stratejik manevralar yapmayı iyi bilenler.