Son dönemde olumsuz bir seyir izleyen Türkiye-ABD ilişkileri, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilk kez biraraya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Obama görüşmesi ile yeni bir dönemece girdi. Çin'deki G20 Zirvesi'nde buluşan iki lider, yaklaşık 45 dakika süren görüşme sonrasında yaptıkları açıklamalarla, gerek Suriye gerekse Fethullah Gülen'in iadesi konusunda işbirliğini artırmaya dönük olumlu mesajlar verdi.
Peki Obama ve Erdoğan'ın verdiği sıcak mesajlar, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında tarihinin en gerilimli dönemine giren Ankara - Washington ilişkilerini rayına sokabilecek mi?
ABD'nin Türkiye'nin terör örgütü saydığı PYD-YPG'ye Suriye'de verdiği destek ve özellikle Saray'a yakın kesimlerin ısrarla ABD'nin 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki güç olduğuna dair iddiaları iki müttefik güç arasındaki diplomatik yakınlığı kopma noktasına getirecek kadar ağır bir krize yol açmış durumda.
Masada PYD ve Gülen var
Erdoğan yönetimi, Gülen'in Türkiye'ye iadesi konusunda ABD'den hızlı bir destek beklediğini her fırsatta dile getiriyor. Obama yönetimi ise konunun ABD hukuk sistemindeki teamüllere uygun olarak ele alındığını ve dolayısıyla bu konudaki karar merciinin Amerikan adalet sistemi olduğuna vurgu yapıyor. Öte yandan Türkiye, son dönemde artan PKK saldırılarına da işaret ederek ABD'nin PKK'nin Suriye'deki kolu olarak gösterilen PYD-YPG'nin ABD tarafından desteklenmesine şiddetle karşı çıkıyor.
Çin'deki görüşme ise şimdilik iyi niyet beyanlarının ötesinde, önümüzdeki dönemde stratejik işbirliğinin tesis edilmesine dönük umutları arttırmış durumda. Görüşme sonrasında liderler tarafından ayrıntılı açıklama yapılmasa da Obama'nın görüşmeye ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel ve Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice ile birlikte katılmasını ABD yönetiminin Türkiye ile ilişkileri olumlu bir yola sokma isteğinin göstergesi olarak yorumlamak mümkün. Obama'nın darbe girişimini sokaklara çıkarak püskürten Türk halkını öven sözleri ve Türkiye'nin mültecilere yaptığı ev sahipliğinden büyük bir takdirle söz etmesi de bunun işareti.
Görüşme sonrası 'Sınır temizlendi" açıklaması
Erdoğan ise MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve küresel piyasaların çok önem verdiği bir isim olan Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile katıldığı toplantıda, ABD'ye Suriye ve Gülen ile beklentilerini ayrıntılı şekilde anlatma fırsatı bulmuş oldu. Erdoğan'ın görüşme sonrasında yaptığı "Temennimiz güneyimizde bir terör koridoru oluşmasın" açıklaması ve Gülen'in iadesi konusunda ABD ile işbirliğinin artırılacağını söylemesi de Türkiye'nin hem içeride hem de dışarıda ABD'nin açık desteğine hala ciddi şekilde ihtiyaç duyduğunun ispatı niteliğinde.
Görüşmeden yalnızca bir kaç saat sonra TSK'dan gelen ve ÖSO'nun IŞİD'in Türkiye sınırıyla temasını keserek Azez-Cerablus hattını birleştirdiğine ilişkin açıklama da Türkiye'nin IŞİD ile mücadelede daha fazla insiyatif almaya hazır olduğuna dair güçlü bir mesaj oldu. Böylelikle 24 Ağustos'ta TSK ve Özgür Suriye Ordusu tarafından başlatılan Fırat Kalkanı operasyonunun IŞİD yerine YPG güçlerini hedef alacağına ilişkin endişeler de bir nebze hafiflemiş oldu.
"İki ülke arasındaki en zor zirve"
Erdoğan-Obama zirvesinden çıkan tüm bu olumlu tabloya karşın, ilişkileri düze çıkaracak yol haritası konusunda tam bir netlik oluşmuş değil. Bir dönem Türkiye'nin Washington Büyükelçiliğinde müsteşarlık görevi de yürüten İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim görevlisi emekli büyükelçi Yalım Eralp'a göre, pazar günkü Obama-Erdoğan görüşmesi bugüne kadar iki ülke liderleri arasında geçen en zor zirve olmuş olabilir. Eralp, bunun en önemli nedeninin ise Türk kamuyounda hiç olmadığı kadar artan ABD ve batı düşmanlığı olduğunu söylüyor. 15 Temmuz sonrasında gerek bazı hükümet yetkililerinin ağından gerekse hükümete yakın medyada çıkan haber ve yorumlarda ABD'nin Türkiye'nin düşmanlarına destek verdiği iddiaları açık bir şekilde dile getirilmeye başlandı.
Obama, Türkiye'deki ABD karşıtlığından rahatsız
Görüşmede Obama'nın ABD'ye yönelik bu olumsuz tavrı mutlaka gündeme getirmiş olduğunu düşündüğünü ifade eden Eralp, "İki müttefik şu an birbirine karşı hiç güven duymuyor. Yumuşak söylemler olsa da henüz tam bir anlaşma sağlanabilmiş değil" diye konuşuyor.
Bu hafta Türkiye'nin İçişleri, Adalet ve Dışişleri Bakanları ABD'ye giderek Fetullah Gülen'in 15 Temmuz darbe girişiminin lideri olduğuna dair kanıtları ABD'li yetkililere sunacak. Ancak ABD hukuk sisteminin Gülen'in iadesini yıllara yayabileceği ihtimali, Ankara-Washington hattında yeni sinir uçlarını diri tutuyor.
Buzlar çözülecek mi?
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı emekli büyükelçi Özdem Sanberk'e göre, şimdiden iki ülke arasındaki buzların çözüleceğini söylemek 'falcılık' ile eşdeğer bir durum. Suriye'deki gelişmelerin gün be gün yeni bir boyut kazandığını, buna karşın ABD başkanlık seçimine 2 ay kaldığı için Washington'un bu aşamada kendini bağlayıcı adımlar atmayacağını düşündüğünü dile getiren Sanberk, "Bölgede barış için ABD-Türkiye işbirliği olmazsa olmaz bir şart. Her iki tarafın da ilişkileri bugüne getiren politikalarından geri adım atması gerekiyor" diyor.
Görünen ki, şimdilik iki ülke arasındaki sular tam olarak durulmamış olsa da diplomaside daha sakin ve soğukkanlı adımların atılacağı bir dönem başlayacak. Türkiye-ABD ilişkilerinin yeniden 'stratejik ortaklık' olarak anılıp anılmayacağını ise Suriye'de yaşanan gelişmeler ve Gülen'in durumu belirleyecek.