Ankara kulisleri Cumhurbaşkanlığı seçimi ve sonrasına yoğunlaşırken, güvenlik bürokrasisi ve yabancı elçilikler IŞİD’in detaylı analizinin yapıldığı ve hafta başında Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nda ilk kez paylaşılan raporu konuşuyor. Radikal’den Ahu Özyurt’un haberine göre, raporda, IŞİD bir örgüt ve siyasi bir yapı olarak detaylı şekilde masaya yatırılıyor ve “El Kaide’nin devamı gibi görmek büyük bir hata olur. Çok organize ve askeri komuta yapısı da olan bir yapı” değerlendirmesi yapılıyor.
Raporda özellikle vurgulanan bazı başlıklar şöyle:
- IŞİD’in siyasi amacı Irak ve Suriye başta olmak üzere bölgedeki ülkelerde devlet yapısını çökerterek, iç savaş yoluyla siyasi haritayı değiştirmek. Orta vadeli hedef Emirlik benzeri bir yapı kurarak Sünni cemaati bir araya toplamak. Bir “ümmet devleti” yaratmak.
- IŞİD’in Suriye ve Irak’ta 10.000 savaşçısı bulunuyor. Bunların yaklaşık üçte biri eğitimli savaşçılar ya da eski askerler. 800 kadarının Avrupa kökenli olduğu tahmin ediliyor.
- Bir geniş yapı olarak IŞİD’in 15.000’i silahlı 25.000 kişiye sahip olduğu öngörülüyor. Akışkan bir görüntü vermesine rağmen çok etkili ve hızlı bir komuta yapısı var. Bu haliyle terör örgütü değil neredeyse düzenli ordu ve ona destek veren milis güçleri tanımı yapılabilir.
- Savaş taktiği ağırlıklı olarak Bağdat’ın çevresindeki çemberde yoğunlaşmak ve o çemberi parçalara bölerek kenti düşürmek.
- IŞİD devleti yok ediyor ama şehirleri koruyan bir yapı kuruyor. Musul gibi bir şehrin düşmesi ama yıkılmaması da bundan. Şehirler bu şekilde neredeyse kendi kendine bağımsız hale geliyor.
- Askeri taktik olarak ABD ’nin Afganistan’da ve Irak’ın bir bölümünde uyguladığı taktiği uyguluyor. Beklenmedik ani bir saldırı ile ortama korku ve dehşet saçıyor. Ardından oradaki devlet güvenlik güçleri ortamı terk ediyor. Bölge böylece steril hale getiriliyor. IŞİD, ABD’den öğrendiğini Irak halkına karşı uyguluyor.
- ABD bölgeden çekildiği ve onların inşa ettiği “Uyanış” hareketleri de darmadağın olduğu için bölgenin boşluğu, İran dahil pekçok gücün etkisini belirgin hale getiriyor. İran açıkça müdahil olursa bu Sünnileri yeniden El Kaide ve IŞİD’in yanına itecektir.
- IŞİD Bağdat’ı Musul kadar kolay alamayacaktır çünkü kentin girişleri kuvvetli korunuyor ve zayıf koridor bulmaları pek mümkün değil. Ama IŞİD şehri dışarıdan vurmayı tercih edebilir, yerden havaya atılan füzelerle Balad Hava üssü, Bağdat Havaalanı ve Taji Üssü gibi stratejik noktalar düşürülebilir.
- IŞİD eninde sonunda ele geçirdiği noktaları kontrol etmek ile daha da ilerlemek arasında bir tercih yapmak zorunda kalacak. Tahminimizce ilerlemek yerine mevcudu kontrol etmeyi seçecektir. Kürtlerle bir çatışmayı göze alması halinde muhtemelen elindeki başka yerleri kaybedebilir.
Ankara’nın bu strateji raporunun satır aralarında Batı’nın atmayı deneyebileceği adımlar da var. Ama temel açmaz şu cümlelerde yatıyor:
“Maliki yönetimi ile oyunun eski kurallarına dönmek ve Sünni çoğunluğun da dahil olduğu bir politik sistem kurmak ve İran’lı Şiilerin de bu sistemden dışlanmamasını garanti etmek en büyük açmaz gibi görünüyor”
Eski NATO Komutanı: Özel kuvvetler girmeli
Bütün bu tartışmalar arasında Atlantic Council’in internet sitesi için bir makale kaleme alan NATO Müttefik Kuvvetler Eski Komutanı Emekli Oramiral James Stavridis, NATO üyelerinin Özel Kuvvetleri’nin Türkiye sınırından bölgeye girmesi gerektiğini belirtti.
Stavridis şöyle yazdı:
“IŞİD gibi gruplar bir noktada gözlerini Batı başkentlerine çevirecekler. Bu durumda bu tehdidi yok etmek için NATO elinden geleni yapmalı. Burada en kritik nokta Türkiye’nin güney sınırıdır. NATO’nun Mons’daki Özel Kuvvetler Komutanlığı bir operasyon için devreye girebilir. ABD 300 tane Özel Kuvvetler Askeri’ni bölgeye gönderiyorsa 100 tane de diğer müttefiklerden gelmeli. Yazık ki NATO’daki müttefiklerimiz bu konuda çok da istekli görünmüyor.”
Stavridis, yazıda özellikle NATO Özel Kuvvetleri’nin Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırından sızmalarla bölgedeki durumu daha net görmesi gerektiğini yazdı ve şu ifadeleri kullandı:
“Özel Kuvvetler sınırı geçerek içeriden tam ve gerçek bilgi alabilir, olası bir NATO müdahalesi için hazırlık yapabilirler. Türkiye sınırı içinde halen görev yapan ve Türkiye’ye özellikle Kürt ayrılıkçı hareketine karşı yardım eden ABD ve NATO güçleri de izleme ve istihbarat anlamında destek verebilir. Bu, çok tartışma yaratacak ve yükseğe konmuş bir çıta ama bence ittifakın liderlik kadrosu tarafından değerlendirilmeli. Bölge kontrolden çıkıyor ve 'NATO müdahil olmasın' demek büyük bir hatayı Avrupa ve ABD sınırlarına kadar taşımak anlamına gelebilir. Unutmayalım ki, İttifakın güney kanadı açık ve yakın tehlike altındadır”