Gündem

Ankara Barosu: MİT milli olmayacak, siyasi iktidarın emrinde bir yapıya dönüşecek

Ankara Barosu, MİT Kanunu için, 'Anayasa ile koruma altına alınan temel hak ve özgürlüklere doğrudan aykırıdır' dedi

21 Şubat 2014 21:57

Hülya Karabağlı / Ankara

Ankara Barosu, demokrasi ve özgürlük alanlarını giderek daraltan İnternet, HSYK ve yarın İçişleri Komisyonu’nda görüşülecek MİT düzenlemesiyle ilgili yazılı bir açıklama yaptı. TBMM’den peş peye çıkarılan bu yasaların birbirinin devamı olduğuna dikkat çeken Baro, MİT Kanunu için, “Anayasa ile koruma altına alınan temel hak ve özgürlüklere doğrudan aykırıdır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi zedelenmekte, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, çalışma özgürlüğü, kişisel verilerin korunması ilkesine, özel hayatın gizliliği ilkesine, mesleki, şahsi ve ticari sırların korunmasına aykırıdır” dedi.

 

‘Olağanüstü hal döneminde’

 

Ankara Barosu açıklamasında, “Demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin bu denli ayaklar altına alındığı, yasama faaliyetinin işlevsizleştirilerek itibarsızlaştırıldığı, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri başta olmak üzere kişi hak ve özgürlüklerinin yok sayıldığı, yalan, tehdit ve hakaretlerle korku ve baskı ortamı yaratılarak oto sansür uygulamalarının yaygınlaştırıldığı, bütün yönetimin tek bir kişinin inisiyatif ve iradesine bırakıldığı böylesi bir olağan üstü hal döneminde, Ankara Barosu, doğruyu ve söylenmesi gerekeni söylemeye devam edecektir “dedi.

Baro’dan yapılan yazılı açıklama şöyle:

Ardı ardına TBMM’ye sunulan tasarı ve tekliflere bir yenisi daha eklendi. İki dönem Çankırı Barosu Başkanlığı yapmış Avukat İdris Naim Şahin ile Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu Alpaslan Kavaklıoğlu tarafından sunulan teklifle 2937 sayılı “Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu”ndan önemli değişiklikler yapılması hedefleniyor.

 

'MİT devlet dışı-devlet üstü kuruma dönüşecek' 

 

MİT Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikleri, bu genel çerçeve içerisinde, bir kaç alt başlık ile değerlendirmek yerinde olacaktır.

-Teklifin 3.maddesi ile, Kanunun 6.ncı maddesi değiştirilmektedir. Buna göre; MİT, sadece kamu kurum ve kuruluşları değil kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, Bankacılık Kanunu kapsamındaki kurum ve kuruluşlar, diğer tüzel kişiler, tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlardan bilgi, belge, veri, kayıt alabilecek, bu kurumların elektronik bilgi işlem merkezilerine bağlanabilecektir. Kanunun mevcut halinde, sadece kamu kurum ve kuruluşlarından, YAZILI TALEP hakkı olarak düzenlenmiş bilgi/belgeye erişimin neredeyse tüm kurumları kapsayacak ölçüde ve doğrudan ALMA hakkında dönüşmesi, MİT’in devlet dışı/üstü bir kuruma dönüşmesi anlamına gelecektir.

 

‘Devletin MİT üzerinden yurttaşların profilini çıkarma’

 

-MİT’in Barolar ve bankalar dahil tüm kurumlardan bilgi, belge alma hakkına sahip olmasının, Anayasa ve hukuk sistemi karşısında, hukuki bir temeli yoktur. Barolar başta olmak üzere, tüm diğer kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları Anayasa çerçevesinde faaliyette bulunmakta olup, Anayasa hükümlerine aykırı olarak, MİT’e sınırı belirsiz, keyfi bir yetki verilmesi ve bu yetkinin kullanılabileceğinin hayal edilmesi, düşündürücüdür.

 

‘Tüm yurttaşları ‘analizden geçirerek profilleme’

 

Keza, ekonomik düzenin sürdürülebilmesi açısından son derece önemli olan Bankacılık Kanununa tabi kurumların da aynı statüde ele alınması, devletin, MİT üzerinden, yurttaşlarının profilini çıkarma eğiliminde olduğunu, kişisel ve ticari her tür veriyi, anayasal bir temeli olmadan toplayıp işlemek istediği anlamına gelmektedir. İnternet Kanunu ile getirilen yasaklarda da olduğu gibi, gelişen teknoloji nedeniyle en temel insan haklarından birisi haline gelen “kişisel verilerin korunması” konusunda siyasi iktidarın bir anlayışa sahip olmadığı, bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Kişisel veriler, çok sıkı hukuki düzenlemeler çerçevesinde işlenebilecek iken, yıllardan beri bu konuda Kanun çıkarmaktan kaçınan mevcut siyasi iktidar, bu tür düzenlemeler ile tüm yurttaşlarını “analizden geçirerek profilleme” yapma uğraşındadır.

 

‘MİT, milli olmaktan çıkıp’

 

MİT müsteşarının Başkanlığında faaliyetini sürdüren Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulunun başına bu değişiklik ile Başbakan geçmekte ve Kurul üyelerini Bakanlar ve üst düzey kamu görevlileri arasından bizzat oluşturmaktadır. Kurul kararları tartışılamamakta ve bağlayıcı bulunmaktadır. Bu düzenleme ile MİT, Milli olma özelliğinden çıkarak siyasi iktidarın emrinde, doğrudan bağlı bir yapı haline gelmektedir.

Bu tür istek ve niyetlerin ne anlama gelebileceğini, yine MİT Kanunu değişiklikleri üzerinden örneklendirmek mümkündür. Teklifin 3’üncü maddesiyle mevcut Kanunun 6’ıncı maddesine eklenen hükümler ile, “yerli yabancı her türlü kurum ve kuruluş ile tüm örgüt veya oluşumlar ile kişilerle doğrudan ilişki kurabilir, uygun koordinasyon yöntemlerini uygulayabilir” ve MİT görevlilerinin “görevinin gereği terör örgütleri dahil olmak üzere milli güvenliği tehdit eden bütün yapılarla irtibat kurabileceği” ifade edilmiştir.

 

‘Hepimize ait bilgilere erişim’

 

Yani, kamu ve diğer kurumlar olmak üzere, tür tür veriyi elde eden MİT,  her türlü iç ve dış terör örgütleriyle görüşebilecek, bilgi alış verişinde bulunabilecektir. Bu düzenleme, bir yandan, mevcut siyasi iktidar temsilcilerinin kendilerini hukuki ve cezai sorumluluktan kurtarma niyetini açık ederken, diğer yandan da hepimize ait bilgilerin terör örgütleri dahil “herkesin” erişimine açılabilmesi ile sonuçlanabilecek bir süreci inşa edecektir.

 

‘Basın özgürlüğüne aykırı’

 

Basın özgürlüğüne aykırı olarak haber alma ve haber verme özgürlüğünü kısıtlayan ve ağır cezalar getiren TCK’da açıkça düzenlenen basın suçlarına ilişkin sorumluluğu değiştirerek süreli veya süreniz yayın sahiplerinin de sorumluluğunu getiren düzenleme de Anayasa'ya aykırıdır.

Teklifin bir diğer dikkat çekici yönü; Türk Ceza Kanunu’nun “Millete ve Devlete Karşı Suçlar” başlıklı kısmında yer alan; devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk bölümlerinde yazılı suçlarla ilgili yargı sürecine MİT’in de dahil olması anlamına gelen “…suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda ifade tutanaklarına, her türlü bilgi ve belgeye erişebilir, bunlardan örnek alabilir” hükmüdür.

 

‘Sonsuz yetkiyle donatılan MİT’

 

Soruşturma ve kovuşturma aşaması yargıç ve savcı gözetimindedir. Yargılama faaliyetinin bir aşaması olan bu süreçte, bağlı yetki ile MİT’in belge, bilgi alabilmesinin düzenlenmesi, yargıç ve savcının adeta bir memur konumuna indirgenmesi demektir. Nasıl olur da, yürütmenin içinde yer alan MİT, yargılama faaliyetine eşlik edecektir?

Sonsuz bir yetki ile donatılan MİT görevlilerinin sorumlulukları, daha doğrusu sorumsuzlukları da teklifte vardır. MİT çalışanları, yöneticileri düzenleme ile hemen hemen yargılama dışı/üstü tutulmuşlardır. Siyasi iktidar temsilcilerinin takdirine bırakılan hukuki sorumluluk, yukarıda aktarılan geniş yetki ve her tür bilgi, belgeye erişim hakkı ile birlikte değerlendirildiğinde, demokratik hukuk devletinde varlığı öngörülmemiş bir organizmanın doğumunun hedeflendiğini göstermektedir.

Bu düzenleme Anayasa ile koruma altına alınan temel hak ve özgürlüklere doğrudan aykırıdır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi zedelenmekte, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü,  çalışma özgürlüğü, kişisel verilerin korunması ilkesine, özel hayatın gizliliği ilkesine, mesleki, şahsi ve ticari sırların korunmasına aykırıdır.

Ankara Barosu, son dönemde yoğunluk kazanan bu tür yasal düzenlemelere özel bir önem verilmesi gerektiğini düşünmektedir. Demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin bu denli ayaklar altına alındığı, yasama faaliyetinin işlevsizleştirilerek itibarsızlaştırıldığı, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri başta olmak üzere kişi hak ve özgürlüklerinin yok sayıldığı, yalan, tehdit ve hakaretlerle korku ve baskı ortamı yaratılarak oto sansür uygulamalarının yaygınlaştırıldığı, bütün yönetimin tek bir kişinin inisiyatif ve iradesine bırakıldığı böylesi bir olağan üstü hal döneminde, Ankara Barosu, doğruyu ve söylenmesi gerekeni söylemeye devam edecektir.