Gündem

‘Ankara adayımız, olayı artık sağ-sol kavgası olarak görmediğimizin örneği’

CHP ABD Temsilcisi Yurter Özcan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD gezisinin birçok konuda dönüm noktası olduğunu söyledi

22 Ocak 2014 13:44

Işıl Öz

CHP ABD Temsilcisi Yurter Özcan, parti politikalarını anlatmak üzere son bir haftadır Kaliforniya’daydı. San Diego’yu da ziyaret eden Özcan, burada bir panelde konuştu ve CHP ile ilgili soruları cevapladı. Konuşmasında CHP’nin son dönemdeki vizyonuna değinen Özcan, “Olayı artık sağ ,sol kavgası olarak görmediğimizin en önemli örneklerinden biri Ankara adayımızdır” dedi.

Önümüzdeki 18 ayın Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderini değiştireceğine inandığını söyleyen Yurter Özcan, CHP’de gönüllü olarak çalıştığını belirtti. Özcan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD’ye ziyareti için finans sektöründeki işini bıraktığını ve CHP için çalışmalara başladığını da ekledi.

ABD gezisinin birçok konuda dönüm noktası olduğunu düşündüğü aktaran Özcan, “Burada, CHP olarak iktidara geldiğimizde ne yapacağız onu anlattık. Üç ana hedef belirledik: güçlü demokrasi, güçlü ekonomi, sorumlu dış politika” dedi.

Yeni Anayasa yazılması gerektiğini de belirten Özcan, “Anayasa’nın ilk üç maddesi kırmızı çizgimizdir. Onun dışında herşeyi tartışmaya açarız” ifadesini kullandı.

 

‘Siyasette muhattap almama lüksü yok’

 

Panelde Yurter Özcan’ın konuşmasının ardından katılımcıların soru ve yorumları dinlendi. Bir katılımcı, Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretini eleştirdi. Kılıçdaroğlu’nun ABD’li bürokratlara rapor verdiğini savunan katılımcı, bu durumu ve CHP liderinin Fethullah Gülen cemaatinin düzenlediği kahvaltıya katılmasını eleştirdi. Katılımcı, CHP’nin iktidara gelmek için her yolu denemesinin kabul edilemeyeceğini sözlerine ekledi.

Özcan bu eleştiriye şöyle cevap verdi:

“Bizim bütün gemileri yakalım, ne olursa olsun iktidara gelelim diye bir derdimiz yok. ABD’de yaşayan insanlar olarak, devletler arası seyahatin bu kadar negatiflikle algılanmaması gerektiğini düşünüyorum. Buradaki gezi, buraya rapor vermek için değildi. Uluslararası siyaset böyle yapılıyor. Peki T.C. Büyükelçiliği ne için var? Sadece vatandaşlara pasaport işlemi için mi? Hayır. Büyükelçimiz de her daim Amerikalı bürokratlarla iletişim halinde, bu bir ilişki. Bir devletin nasıl ilişkisi var ise, partilerin de var. Sonuçta devletleri partiler yürütüyor. Amerika Gezisi sırasında Sayın Kılıçdaroğlu gelen her kurumsal davete icabet etti. Gülen cemaatinden kişisel olarak değil, kurumsal olarak davet geldi. Siyaset bunu gerektirir.

Ergenekon davasında yazılmasına vesile olduğum bir rapor nedeniyle adım Ergenekoncu’ya çıkarıldı. Raporda ‘Ergenekon diye bir rapora rastlanmamıştır’ denildiği için iktidarın saldırısına uğradım. Yıllarca bu kesimin hedefi olmuşum, ama o kahvaltıda buluşuldu. Siyasetçi olunca muhattap olmama gibi bir lüksünüz yok. Kahvaltıda Kılıçdaroğlu’nun altını çizdiği konulardan biri laiklikti. Genel başkan, ‘cemaatler, çok eskiden beri Türk tarihinin bir gerçeğidir’ dedi. Bizim sosyal demokrat bir parti olarak, insanlara ‘illa şu tema etrafında toplanın, örgütlenin’ deme lüksümüz yok. Ama kim olursa olsun her hangi bir cemaatin devlet içinde yapılanması ve kadrolaşması yanlıştır. Bu milli güvenlik konusunda bir risktir.”

 

‘Cemaat devletin içinde mi bilemeyiz’

 

Özcan’ın bu söylemi sonrası, T24 adına söz aldık ve “Sizce cemaat herhangi bir örgüt müdür? Poliste, yargıda cemaat yapılanması olduğunu kabul etmiyor musunuz?” diye sorduk.

Yurter Özcan şunları söyledi:

“Yapılanma olarak devletin içinde varlar mı yoklar mı bilemeyiz. Harekete sempatisi olduğunu kabul eden birçok insan var bürokraside. Haklarında ard arda soruşturma çıkan isimlere dair bir şey söylemem doğru olmaz, soruşturmanın sonucuna göre anlayabileceğiz. O harekete bağlılıklarından dolayı görevlerinde suistimal yapıp yapmadıkları soruşturmalar sonucunda çıkacak. Bir harekete sempati duymak suç teşkil edemez. Ama Türkiye’yi kötü yere götüren, görevini suistimal eden herkesin adil bir şekilde yargılanmasını sağlayacağız. AKP iktidarının bize yaptığı zulmü, biz onlara yapmayacağız. İnsan ayırmayacağız, hukuk ne diyorsa onu yapacağız. Biz demokrasiye inanıyoruz.”

 

‘Adayın popülaritesi CHP’den üstün olmalı’

 

Seçimde adayların nasıl belirlendiğini anlatan Yurter Özcan şunları söyledi:“Bazı üyelerimiz otuz senedir üye, ama bir yerde uzun süre üye olmanız, o yerde sizin daha fazla söz hakkınız olduğunu göstermiyor. Bizim için en genç üye de en kıdemli üye de eşittir. Evet, bir komisyon var ama aday adayların seçilmesi bilimsel yollarla, anket şirketlerinin gösterdiği eğilimlerle oluyor.

Genel başkanın kişisel görüşü de şu: Herhangi bir adayın popüleritesi, CHP’den üstün olmalı. Amaç partili olmayanların da gönlünü kazanmak diyebiliriz. Partinin desteğini yukarı çekmesi lazım.”

Özcan, Bergama ilçe örgütünden toplu istifalar olduğunun hatırlatmamız ve “Bu, merkezden dayatmacı zihniyetin hala devam ettiğini göstermiyor mu?” sorumuz üzerine şunları dile getirdi:

“Şu an sizden duyuyorum, üzüldüm açıkçası. Şu an birlik zamanı, kişisel tercihlerin ön plana çıkmaması gerekiyor diyoruz, 30 Mart seçimleri Türkiye Cumhuriyeti için çok kritik geçecek. Böyle bir süreçte, istifa yanlış hareket olur. Hem örgüt için hem de kişisel olarak. İstediğim kişi aday olmadı diye mücadeleye devam etmemek çok yanlış. Bu misyondan ve davadan uzak olunmasının da işaretidir. Umarım Bergama’daki arkadaşlar da bunu anlarlar.”

Ama merkezden dayatma olduğunu düşündükleri için, toptan böyle bir oluşuma rest çekmiş olamazlar mı?

Biz partiler arasında en demokrat partilerden biriyiz. Tabii ki daha da iyi olabiliriz, onun da farkındayım. Ama insanlar böyle şeyler yapınca gönül koyuyorum. Çünkü, demek ki onlar davayı bir şekilde kenara itebiliyorlar. Nedeni ne olursa olsun 30 Mart seçimlerinden sonra istifa etmelilerdi. Mücadeleyi verip sonra istifa etmeliler. Bir kişinin dahi gitmesini istemem bu davada. Tek yol olarak istifayı gördüler ise bence yanlış.

Sırı Süreyya Önder dedi ki; “Biz kentsel izlenimlerimizi HDP olarak CHP ile paylaşmak istedik, ama CHP’den “Sizinle anılmak istemiyoruz” yanıtı geldi.” Bu doğru ise, Ankara ve Hatay Belediye Başkan adayları ile anılmayı CHP nasıl kabul edebiliyor?

Başkan söyledi, CHP olarak kimse ile pazarlık yapmayacağını belirtti. Ne Önder olsun ne başka bir isimle el sıkışmadık. Mesajımız şu: Eskiden hangi partiye oy vermiş olursa olsun, şu an Türkiye Cumhuriyeti’nin kritik bir süreçten geçtiğine inanan ve bu yönde mücadele etmek isteyen herkese bizim kapımız açık.

Peki Önder’in bahsettiği, “sizinle anılmak istemiyoruz” sözü?

O konuşmada orada değildim. Doğruluğunu, Önder’in samimi olup olmadığını bilemem. Böyle bir durum varsa bunun muhattabı Sayın Genel başkandır. Kim öyle bir görüşme yapmış merak ettim doğrusu. Yaptıysa da onun cevabını verecek o görüşmeyi yapmış kişidir. Herkesin fikri çok değerli ama kurumsal olarak, bağlayıcı yanıt Sayın Genel başkandan veya kendisinin yetkilendirdiği parti sözcüsünden çıkar.

Bizim bu olayı artık sol, sağ kavgası olarak görmediğimizin en önemli örneklerinden biri Ankara adayımızdır. Mansur Yavaş çok değerli bir isim, avukat. Çok ciddi projeleri var. Ankara’nın çehresini, ranttan dolayı çirkinleşen kentin kaderini değiştirebilecek bir insan. Temiz bir insan. Sağ cenahtan gelse bile Türkiye’nin kötü bir yöne gittiğini görüyor. Bu uğurda partisini değiştirmiş bir insan. Mansur Bey gibi insanlara ihtiyacımız var. Olaylara değerler üzerinden bakmamız gerekiyor.

Deniz Gezmiş, Yılmaz Güney gibi isimlerin de Türkiye’de bazı kesimlerce değer görüldüğü ortada. Bu isimleri Yavaş’ın vaktiyle nasıl algıladığını bilen sol kesim bu söylediklerinize ne der?

Doğrudur, vaktiyle bazı sözler söylemiş olabilir. Mansur Bey böyle bir soruya ne yanıt verir bilemiyorum açıkçası. İnsan geçmişte bazı sözler söylemiş, yanlışlıklar yapmış olabilir. Bu, o insanın kötü bir insan olduğu anlamına gelmez. Hepimiz insanız, hepimiz hata yapabiliriz. Gezmiş’e veya Güney’e söylemiş olabileceği olumsuz ithamlardan dolayı o insanı görmezden gelemeyiz. O insanın Türkiye Cumhuriyeti için, bakın sadece Ankara da demiyorum, neler yapacağını görmezden gelemeyiz.

 

‘CHP bir merkez partisidir’

 

“Biz fırsatçı, koltuk sevdası olan insanlar olsak AKP’de siyaset yapardık. CHP’nin bütün hatalarına, eksikliklerine rağmen davamızdan vazgeçmemiz mümkün değil. CHP sağ bir parti mi, sol bir parti mi sorusuna kendi görüşümü belirteyim: CHP, Cumhuriyeti kurduğunda bir merkez partisiydi. Ben kendimi Atatürkçü olarak tanımlıyorum; sol ya da sağ olarak değil. Cumhuriyeti kuran, kurucu iradenin mirasına sahip bir partinin olması gereken yer merkezdir.

94 yerel seçimlerini bölünerek kaybettik, bu doğru. Türkiye’deki olay artık sol veya sağ değil. Dünyada sol, sağ kavgası kalmadı. Şu anki bölünme Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in varoluş kavgasıdır. Bu kavgayı kazanmak için unutacaksınız. Geçmişteki kırgınlıkları geride bırakmak gerekiyor. Çünkü eğer onun izdüşümlerinden kurtulamazsak, Türkiye Cumhuriyeti diye bir şey kalmayacak. Toplanmamız lazım, eskiden AKP’ye oy vermiş seçmeni de inandırmamız lazım. Matematiksel olarak yüzde 50’den bahsediliyor, biz o insanları ikna edemezsek Türkiye’yi tekrar yönetemeyeceğiz.”

 

Gezi eylemleri

 

Özcan, Gezi’ye de değindi: “Gezi olayları çıktığında Genel başkanımızın bize ikinci gün duyurduğu şu idi: Gezi’ye gidin ama sakın parti rozetlerinizi takmayın. Gezi’de olmadığımız düşünülüyor ama, kaç milletvekilimizin hastanelik olduğu, ölen gençlerin bazılarının parti üyesi olduğu bilgisini illa reklam olsun diye paylaşacak değildik. Gezi bir CHP olayı değildir. Ne yazık ki öyle bir organizasyon gücümüz yok. Ama bu başkaldırıda vardık. Gezi’nin bir lideri olsa Gezi, Gezi olmazdı. Bir lider sonucu olsaydı, o lider ya ölüydü ya da hapsiteydi şu an. Gezi, bizim Türkiye’yi görmek istediğimiz hal. Farklılıklarımıza rağmen birarada yaşayabilen bir Türkiye hayalimiz var. Tamamen insanın ön plana çıktığı, ideolojiler veya değerler değil, insanın değerini ön planda tutan, insanın önemini kavrayan bir Türkiye. Gezi’nin en büyük dersi budur. Gezi sadece AKP’ye değil her partiye verilmiş bir cevaptır. Gezi’yi okuyamayan siyasi oyuncu ayakta kalamaz.”

 

‘İstanbul ve Ankara’yı kaybetmiş bir Erdoğan’ın siyasi hayatı biter’

 

“Siz iyi niyetle, ilerde iktidara geldiğiniz zaman biz onların yaptığını yapmayacağız diyorsunuz ama ele geçirilmiş bir kolluk kuvveti ile ve adalet sistemi ile bunu nasıl yapacaksınız?” sorusuna Özcan şu yanıtı verdi:

“Biz sadece AKP’yi veya cemaati değil, Türkiye’yi temizleyeceğimizi söylüyoruz. Türkiye’deki sorunların hiçbiri dün başlamadı. 60 küsür sene öncesine gidiyor. Daha öncesine giden kalıtımsal durum da var. Bir gecede, bir senede nasıl temizleyeceğimizin yanıtı zor. Türkiye’de bir köhnelik olduğu doğru, kişisel çıkarlarını öne koyan insanlar var Türkiye’de. Bunu adil bir yargı ve kültür değişikliği ile yapabileceğiz. Bunu yapamasak on sene sonra aynı sorunlar ile yine karşılaşacağız. Türkiye’yi laik, demokratik bir hukuk devleti yapabilmek için vermemiz gereken mücadele çok uzun. Bunu da sabırla ve kararlılıkla sürdürerek başarabiliriz. Ya hep ya hiç kavgası olacak bu.”

“Yerel seçimlerde üç büyük şehri alabilirsek, Türkiye’deki siyasi psikoloji değişecek. İlk defa Erdoğan, sandıkta kaybedecek. Mesela Fatih’ten adayımız Sabri Erbakan, rahmetli Necmettin Erbakan’ın yeğeni. Bu aday doğru mu değil mi tartışırsınız, ama öyle bir çevrede muhafazakar bir adayınız olmalı. Hiçbir insan uzun bir süre kaybeden bir yapının içerisinde olmak istemez. Siyaset bir iddia oyunudur. Ben bayrağı dikeceğim diyebiliyorsan siyasette varsındır ve bu retoriği öne çıkarmamızın yegane rolü yerel seçimler. İstanbul ve Ankara’yı kaybetmiş bir Erdoğan’ın siyasi hayatı bitmiştir.”