Gündem

Anayasa Mahkemesi’nden Gezi Parkı eylemlerindeki polis şiddetini protesto eden 8 memur hakkında karar

26 Mart 2021 11:29

Gezi Parkı eylemlerinde uygulanan polis şiddeti protestosuna katılan 8 memur, haklarında verilen uyarı cezasının iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Yüksek Mahkeme, 6’ya karşı 7 oyla talebi reddetti. Karşı oy kullanan Başkan Zühtü Arslan, “Katılanların bir kısmının şiddete başvurması barışçıl bir şekilde görüşlerini açıklamak için orada bulunanların da cezalandırılmasını asla haklı kılmaz” dedi.

Anayasa Mahkemesi, KESK'in çağrısı üzerine, Gezi Parkı’nda polisin uyguladığı şiddeti protesto etmek amacıyla Adana'da yapılan eyleme katılan biri hemşire, diğerleri öğretmen toplam 8 memurun başvurusunu karara bağladı. Eyleme katıldıkları için 657 sayılı kanuna dayandırılarak “memur vakarına yakışmayan tutum ve davranış”ta bulunmaktan uyarı cezası alan memurların, bu cezanın iptaline ilişkin başvuruları 6'ya karşı 7 oyla reddedildi.

Oyçokluğuyla

AYM hüküm metninde, “Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine, Zühtü Arslan, Hasan Tahsin Gökcan, Engin Yıldırım, Hicabi Dursun, Emin Kuz ve Yusuf Şevki Hakyemez'in karşı oyları ve oy çokluğuyla karar verilmiştir” denildi.

“Demokratik toplumun vazgeçilmezidir”

Karara katılmayan AYM Başkanı Zühtü Arslan, karşıoy gerekçesinde önemli ifadelere yer verdi:

Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarından biridir.

Demokratik toplum şiddet içermemek kaydıyla her türlü görüşün savunulabildiği, serbestçe ifade edilebildiği ve başkalarıyla paylaşabildiği bir ortamın varlığını gerektirir.

Farklı görüşlerin ifade edilemediği bir toplumda çoğulculuktan, çoğulculuğun olmadığı bir toplumda da demokrasiden söz edilemez.

Katılanların bir kısmının hakkı kötüye kullanarak şiddete başvurması barışçıl bir şekilde görüşlerini açıklamak için orada bulunanların da cezalandılmasını asla haklı kılmaz.

Olayda başvurucuların toplantı yürüyüş haklarını barışçıl şekilde kullanmadıklarına dair bir tespitin bulunmadığı görülmektedir.

Bu durumda kamu otoritelerinin şiddete başvuranlarla barışçıl şekilde toplantılara katılanları ayrıştırması ve şiddeti engelleyecek tedbirleri almak suretiyle başkalarının haklarını koruması gerekir.

Demokratik hukuk devletinde, “memur vakarı” kavramı kamu görevlilerini ifade özgürlüğü başta olmak üzere anayasal haklarını kullanmaktan mahrum bırakacak veya caydıracak şekilde geniş yorumlanmamalıdır.