Gündem

Anayasa hukukçusu Prof. Kaboğlu, 6. yılında OHAL Komisyonu’nu değerlendirdi: Hak arama yolunu kilitledi, Anayasa’yı tümden reddetti

15 Temmuz darbe girişiminin ardından KHK ile görevlerinden ihraç edilenlerin işlerine iade edilip edilmeme kararını vermek üzere kurulan OHALİİK 6. yılına giriyor

22 Ocak 2022 07:06

15 Temmuz darbe girişiminin ardından KHK ile görevlerinden ihraç edilenlerin işlerine iade edilip edilmeme kararını vermek üzere kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu (OHALİİK) 6. yılına giriyor. Komisyon hakkında değerlendirmelerde bulunan CHP İstanbul Milletvekili ve Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu “Komisyon, 6 yıldır hak arama yolunu kilitlemenin ötesinde adeta Anayasa’yı sürekli olarak reddeden bir kuruma dönüştü” dedi.

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrası 20 Temmuz’da üç ay için ilan edilen OHAL, 19 Temmuz 2018’de sona erdi. Bu süreçte 37 OHAL KHK’si yürürlüğe konuldu. Evrensel gazetesinden Şerif Karataş’ın haberine göre, Anayasal olarak konu, zaman ve amaç bakımından “olağanüstü hali gerektiren durumlar” ile ilgili olması gereken OHAL’in, kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) amacı dışında uygulandığını belirten Kaboğlu, “OHAL ile ilgili olmayan alanlarda, olağan hukuk düzenine ilişkin köklü değişiklikler için de araç olarak kullanıldı” dedi.

Kaboğlu yaşanan mağduriyetle ilgili, “OHAL KHK’leri ile; 125 bin 678’i kamu görevinden çıkarma, toplam 131 bin 922 tedbir işlemi gerçekleştirildi. KHK’zedelerin pasaportlarına da el konuldu, başka işlerde çalışmaları engellendi. Hak ihlallerini sürekli kılacak şekilde, mahkemeye erişim ve savunma hakları ellerinden alındı. Mağdurların isimleri OHAL KHK ek listelerine eklenerek Resmi Gazete’de yayımlandı ve yasalaştı. Adeta bir vesika gibi gelecek kuşaklar nezdinde insanların şeref ve itibarı hiçe sayılarak; hakkında mahkumiyet kurulamamasına rağmen lekelenmişler ve haksız isnatlara maruz kalmışlardır” ifadelerini kullandı.

Çift maaş garantili bürokrat üyeler

Kaboğlu, OHALİİK'nin yapısına dair ise şunları söyledi:

“OHALİİK faaliyet raporunu incelediğimizde, komisyon üyelerinin kimler olduğunu da görmekteyiz. Mahkeme kararlarını ve Anayasa Mahkemesini yok sayan komisyon üyelerinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığından atanan üyelerinin olduğu görülmektedir. Adeta bir mahkeme gibi çalışan kurumun üyelerinin kimler olacağı konusunda bir standart olmadığı gibi atanan üyelerin nitelikleri de göz ardı edilmiştir. Ayrıca bu üyelere çifte maaş garantisi sağlanmış ve verdikleri kararlara ilişkin sorumluluktan muaf tutulmuşlardır.”

Komisyona yapılan başvuruların yaklaşık yüzde 87’si gibi büyük bir oranda olumsuz neticelendiğine dikkati çeken Kaboğlu, uygulamaya bakıldığında, Komisyonun, bir süzgeç olma görevinin tam tersine; bir kilitleme ve yargı yolunu kapatma aracına, dahası, fiili bir cezalandırma merciine dönüştüğüne dikkat çekti.

Kaboğlu, “Komisyon aracılığıyla mağdurlar, mahkemeye erişim hakkından mahrum bırakıldığı gibi, onlarla yüzleşmekten de kaçınılmaktadır. Mağdurlar, memnu kılındığı haklarına ilişkin karar verecek olan Komisyon önünde tek bir söz dahi söyleyememektedirler. Komisyon kararında, iltisakta bulunulduğu iddiasıyla iade talebi reddedilebilmektedir. Doğal hakim ilkesine aykırı şekilde kurulmuş olan ve hukuki olmayan bir tanım üzerinden karar veren Komisyon, yargıya başvuruyu engellemektedir” diye konuştu.