Söyleşi

AMED DİCLE: KAMUOYU BİLİNCİNİ EN ÇOK GÜLEN MEDYASI KİRLETİYOR

Amed Dicle’in T24’ün sorularına yazılı olarak verdiği yanıtlara kaldığımız yerden devam ediyoruz.

10 Kasım 2010 02:00

T24 -  Roj TV Genel Yayın Yönetmeni Amed Dicle ile yazılı olarak gerçekleştirdiğimiz söyleşinin ilk bölümünde Taksim’deki canlı bomba saldırısını, PKK şiddetini ve örgüt içi infazları, Roj TV-Kandil ilişkisini konuşmuştuk. Amed Dicle’in T24’ün sorularına yazılı olarak verdiği yanıtlara kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 Dicle: PKK'de örgüt içi infazları belgesi varsa yayınlarız!

‘Yıllık gelir giderimiz 4-5 milyon Euro arasında’

 

 

- Roj TV'nin aylık / yıllık bütçesi ne kadar? Gelir kaynaklarınızı açıklayabilir misiniz?

 

Roj TV alternatif yayıncılığı ile farklıdır. Türkiye’deki gibi sermaye ve siyaset ilişkisi yoktur. Halkın desteğini hiç ama hiç küçümsemeyiniz. Ve Türk medyasındaki yapılanma gibi değildir. Yıllık olarak 4-5 milyon Euro arasında gelir giderimiz var. Gelirlerimiz bireysel ve vakıfların yaptığı yardımlar ile reklamlardan ibaret. Yasalarına tabi olduğumuz ülkelerin maliye bakanlıklarına bu konuda en ince ayrıntısına kadar bildirimde bulunuyor, vergimizi ödüyoruz. Türk hükümetinin şikâyetleri sonucu defalarca defterlerimizi maliye müfettişlerine açtık. Mevcut durumda vergi borcu, soruşturma, mahkeme gibi hiçbir durum söz konusu değil. Tabii ki bazı medya organları gibi ihaleye falan da girmediğimiz için kafamız rahat!

 

- Gelirlerinizin ne kadarını reklamlardan elde ediyorsunuz?

 

Bunu muhasebeye sormam gerek, ama yarısına yakınını diyebilirim.

 

- Kanalda kaç kişi çalışıyor?

 

Bizimle çalışan prodüksiyon şirketleri ile beraber 100 civarında çalışanımız var.

 

 

‘Yönetim kurulu başkanımız Danimarkalı avukat Henrik Winkel’

 

 

- Kanalın sahibi görünen Metin Yüce'yi tanıyabilir miyiz?

 

Bir kere Sayın Yüce televizyonun sahibi değil. Daha önce bize program yapan prodüksiyon şirketinde müdürlük yapıyordu, sanırım şimdi ayrıldı. Bizim kanalın birkaç ortağı var, yönetim kurulu var ve yönetim kurulu başkanımız Sayın Henrik Winkel’dir. Sayın Winkel, Danimarkalı bir avukat. Asıl mesleği avukatlık, ancak daha çok medya alanında çalışıyor. Roj TV, Mezopotamya Yayıncılığa ait bir televizyon kanalı. Mezopotamya Yayıncılık Copenhagen merkezli çalışıyor. Bu tür detaylı bilgileri oradan temin edebilirsiniz. Genel müdürümüz Sayın İmdat Yılmaz’dır. Yani tahmin ettiğiniz gibi kocaman Avrupa’da bir televizyon kanalı gizli saklı iş çevirmiyor. Toplu bilgileri Danimarka Medya Sekreterliği’nden temin edebilirsiniz. Künyemiz orada.

 

- Roj TV'nin 1 Mart 2004'te kurulmasından bu yana Belçika hükümetine ne kadar vergi ödediniz?

 

Roj TV Belçika lisanslı bir televizyon kanalı değil. Bundan dolayı vergilerimizi Danimarka’ya ödüyoruz. Belçika’da bizim için prodüksiyon yapan şirketler var bunların muhasebesini bilemiyorum, bilmem de mümkün değil. Ancak vergi borçlarının olmadığını biliyorum. Sağ olsunlar büyükelçiliklerin kışkırtması ile vergi müfettişleri bizim için yoğun çalışıyor. Onlar durumun ne olduğunu gayet iyi biliyor ve Türk hükümetine de bildiriyorlardır.

 

 

‘Rasmussen, Roj TV’den dolayı çok zorlandığını bize iletti’

 

 

- NATO Genel Sekreteri, eski Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen ile tanışıyor musunuz?

 

Sayın Rasmussen, Roj TV’den dolayı çok zorlandığını bir şekilde bize iletti. Ancak bir hukuk devleti olarak konunun tamamen mahkemeyi ilgilendirdiğini zaten açıkladı. Rasmussen adına İtalya Başbakanı ve Tayyip Erdoğan’ın yakın dostu Berlusconi’nin Erdoğan’a söz verdiğini ve Sayın Rasmussen’in bu durumdan rahatsız olduğunu biliyorum. Zaten kendisi şimdi Nato Genel Sekreteri ve görevleri arasında Danimarka’da görülen bir davayla ilgilenmek yoktur. Konunun incelenmesi için hükümet içinde bazı üyelere telkinde bulunduğunu biliyorum. Biz Danimarka hukukuna ve mahkemelerine inanıyor ve güveniyoruz.

 

- Danimarka, Roj TV ve PKK arasındaki mali bağlantılar nedeniyle kanalın banka hesaplarına el koymuştu. Siz de karşı dava açmıştınız. O dava ne aşamada?

 

Türk hükümetinin hazırladığı 26 dosya Danimarka makamlarına ulaştırıldı. Savcılık bunları inceledi, birkaç defa Türkiye’ye gitti, orada yetkililerle görüştü. Aynı dosyalar Danimarka Medya Sekreterliği’ne sunuldu, Medya Sekreterliği yayınlarımızın yasal olduğunu ve olup bitenlerden ibaret olduğunu karar altına aldı. Ancak hükümet diplomatik baskılara dayanamadı, savcılık dava açtı ve hesaplara el koydu. İtiraz ettik, mahkeme bizi haklı gördü. Duruşmada Mahkeme Başkanı savcıdan belge istedi.  Savcı belge sunamadı çünkü yoktu. Ama biz gelirlerimizin nereden ve nasıl geldiğini belgeleri ile beraber mahkemeye sunduk ve mahkeme kararı ile hesaplarımız üzerindeki blokaj kaldırıldı. Televizyonumuzun kapatılması için açılan dava ise önümüzdeki yıl 15 Ağustos’ta başlayacak. Davayı kazanacağımıza eminiz.

 

 

Ölüm tehditleri alan kanalın eski yöneticisi Manuçehr Zonoozi

 

 

- Danimarka basınında, PKK ve Roj TV arasındaki mali bağlantıların ortaya çıkmasında rol oynayan televizyonun eski yöneticisi Manuçehr Zonoozi'nin ölüm tehditleri aldığı haberleri yer almıştı. Siz, Zonoozi ile aynı dönemde çalıştınız mı?

 

Zanoozi bir süreliğine daha önce yöneticilik yaptı, kendisini yakından tanıyorum. Azeri kökenli İran asıllı ve yıllardır Danimarka’da yaşıyor. Kendisi ile bazı sorunlarımız oldu, zimmetine para geçirdi biz dava açtık. Mahkeme kendisini mahkûm etti ve 500 bin Danimarka Kronu borcu var şimdi. Paramızı ödemeyince biz de haciz koyduk. Bu durumdan rahatsız oldu. Bu arada İran’da ailesi devlet tarafından tehdit edildi. Sanırım korktu ve bize de kızmıştı polise gidip bazı iddialarda bulundu. Savcılık inceleme yaptı, bir belge bulunamadı. Kendisini tanıyorum; bize gönderdiği haberde çok mahcup olduğunu bu ifadeleri baskı altında verdiğini söyledi. Hatta benimle görüşmek istediğini ancak utandığını söyledi. Kendisi ile bir sorunumuz yok. Zaten şimdi açılan davada Zanoozi’nin iddialarına yer verilmiyor, dava onunla ilgili değil.

 

 

‘Türk dizilerinin Kuzey Irak'ta çok izlendiği iddiası abartı'’

 

- Bildiğimiz kadarıyla yayınınız 78 ülkeyi kapsıyor. En çok izlendiğiniz 10 ülke hangileri?

 

Evet, televizyonumuz epey yaygın izleniyor. Kürtçenin farklı lehçeleri olan Kurmanci, Dımılki, Sorani yayın yapıyor. Arapça, Türkçe, İngilizce yayınlarımız da söz konusu. Çok dilli ve çok kültürlü yayınlarımız son bir senedir 83 ülkede izleniyor; Türkiye, İran, Irak, Suriye, Kafkas ülkeleri, Almanya, Fransa vs.

 

- Kuzey Irak'taki KürtlerinTürk kanallarında yayınlanan yerli dizileri, Roj TV’deki tartışma programlarından daha büyük bir ilgi ile izlenmesini nasıl yorumluyorsunuz?

 

Böyle bir etkilenme var ama orada Türk medyasına olan ilginin fazla olduğu bir abartı. Bir kere Süleymaniye’de, Erbil’de, Zaho’da Türkçe konuşursanız insanlar cevap vermiyor! Kürt televizyonları özellikle Roj TV, Mezopotamya müzik kanalı çok fazla izleniyor. Gidip gezin, lokantalarda, iş yerlerinde bu televizyonların açık olduğunu görürsünüz. Çünkü Kürdistan TV ya da KürtSat gibi kanallar Roj TV yayını yanında birkaç kentte yerel televizyon olarak kalıyor. Türk dizilerinin orada çok izlendiğine dair söylenenler abartıdan ibaret. Hangi araştırma sonucu böyle veriler sunuyor? Ayrıca bizim yayınlarımızda tartışma programlarının oranı yüzde 18’dir. Haber programları ise yüzde 16’dır. Geri kalan kısımda kültürel, sosyal, eğlence, kadın, gençlik, çocuk programları mevcut. Yayınlarımızı izlemeyip yorum yapan o kadar çok insan var ki. Yorum yapmadan önce bunun bir araştırmasını yapmaları daha makul olur.

 

 

‘Yeni yetişen Kürt dinamizmi Gülen cemaatine karşı öfke içerisinde’

 

 

- Gülen cemaati PKK çekişmesine dair tartışmalar Kürt diasporasında nasıl yankı buluyor?

 

Türkiye kamuoyunun bilincini en çok kirletenin Gülen cemaatinin medyası olduğunu

rahatlıkla görebilirsiniz. Her şeyi kendilerine göre haber yapıyorlar. Bugün Ergenekon’a, darbelere karşı olduklarını söyleyenler bir zamanlar darbelerin ve çetelerin mağdurlarına kapılarını kapatıyorlardı. Gülen cemaatinin diasporadaki Kürtler arasında bir karşılığı yok. Çünkü Kürtler örgütlü ve bilinçli bir topluluk. Zaten yeni yetişen Kürt dinamizmi bu cemaate karşı öfke içerisinde. Bu öfkenin kaynağı ise cemaatin yayın organlarındaki Kürt kurumlarına yönelik seviyesiz yaklaşımlar. Bu çevreden her gün bir yalan haber kurgulamak alışkanlık haline gelmiş. Yalan ve iftiranın dinimizdeki karşılığını bilmeyenlerin nasıl dini eğilimleri güçlü olan bir cemaat içinde yer aldıklarına şaşıyorum.

 

 

‘Yayına başladığımız 2004 yılından beri inanç programlarımız var’

 

 

- Roj TV’de inanç programları yayınlanmaya başlanmasına neden sonra karar verildi? Tabandan gelen bir istek üzerine mi, söylendiği gibi Öcalan ve Kandil inisiyatifi ile mi?

 

Bu konuda Roj TV müthiştir. Her inanç kendisini ifade edebiliyor. Sünniler, Aleviler, Ezidiler, Süryaniler kendi inançlarını yansıtıyorlar. Bizim yayıncılığımızdaki inanç zenginliği, ülkemiz Kürdistan’ın zenginliğidir. Biz bu topraklarda unutulan renkleri ve inançların kendilerini ifade etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun sorumluluğunu yayınlarımızda gösteriyoruz. Keşke Türkiye medyası da böyle yapsa. Roj TV, 1 Mart 2004 yılından itibaren yayın hayatına başlamıştır ve başından itibaren yayınlarımızda dini programlar vardır. Sadece İslami içerikli programlar değil, değişik mezhepler de kendilerini ifade ediyorlar. Alevilere ilişkin, Ezidilere ilişkin periyodik programlarımız var. Asuri, Suryani toplumunun haftalık periyodik olarak programları var. Biz kendimizi Mezopotamyalı renklerin ve seslerin bahçesi olarak görüyoruz. Yayınlarımızı düzenli izleyenler bunu rahatlıkla fark ediyor. Onun için hiçbir televizyon izleyicisi bizim izleyicimiz kadar sürekli ve sadık değildir. Roj TV, insanlarda izleme bağımlılığı yaratıyor.

 

- Roj TV adına Başbakan Tayyip Erdoğan'dan hiç söyleşi talebinde bulunuz mu?

 

Hayır. Sayın Erdoğan televizyonumuzun kapanması için yaptığı diplomatik girişimlerden vazgeçerse, demokratik bir Türkiye’nin Başbakanı olsa belki biz de Kürt halkına vereceği bir mesaj varsa, buna aracılık edebiliriz. Bu anlamda söyleşi talebinde bulunabiliriz. Zaten şimdi açıklamalarını veriyoruz.

 

- Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ya da Başbakan ile söyleşi yapma fırsatınız olsa neler sorardınız?

 

Yüzlerce sonuçsuz operasyona rağmen neden hâlâ Türk ve Kürt gençlerini ölüme gönderiyorsunuz? Bu savaşın bitmesi için neden çaba sahibi değilsiniz? Soruları yanında hiç şüphesiz, Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin gelişmesi, demokratikleşmesi için ne tür projelerinin olduğunu sorarız.

 

 

‘Abdullah Gül makul adam, Tayyip Erdoğan kendine güvensiz’

 

- Aşağıdaki isimlerin sizdeki karşılığını söyler misiniz?

 

Abdullah Gül: Bu sorunlar denkleminde: Makul adam! Ama siyaseten etkisiz.

 

Tayyip Erdoğan: Pragmatizm, belirsizlik! Kendine güvensizlik.

 

Kemal Kılıçdaroğlu: Yolunu arayan hevesli bir siyasetçi. Son çıkışı ilginç.

 

Devlet Bahçeli: Kendisine ve partisine yazık! Kör milliyetçilik, hezeyan.

 

Ahmet Türk: Mücadelesindeki istikrar saygı uyandırıyor. Kürt asaleti.

 

Selahattin Demirtaş: Dinamik, sade ve demokratikleşen yeni Kürt toplumunu sembolize eden model bir şahsiyet.

 

-Türk basınından en çok hangi gazetecilerin Roj TV yayınına katılmasını istersiniz?

 

Çok sayıda demokrat ve cesur insan var. Çoğu katılıyor. Diyarbakır ve Ankara’da yayınımız olsa çok daha etkili katılanlar olur. Türk basınına yönelik eleştirilerimin yanı sıra, çok saygı duyduğumuz insanlar var. Ve Kürt sorunu, demokrasi, barış adına söyleyecek sözü olan herkese kapımız açık. Ki yayınlarımıza çok değerli insan katıldı, katılıyor. Sayın Hrant Dink öldürülmeden iki gün önce son görsel demecini bize vermişti. Arşivde bulunuyor her yıl ölüm yıldönümünde yayınlıyoruz. Kürt sorunu konusundaki görüşleri hâlen aktüel.

 

 

‘Hasan Cemal ve Cengiz Çandar Roj TV'de devam edebilir'

 

 

-Türkiye'den hangi gazeteleri okuyarak güne başlıyorsunuz? En çok takip ettiğiniz köşe yazarları kimler?

 

Türkiye’deki bütün gazeteleri, televizyonları, uluslararası ajansları izliyoruz. Bizim çalışan bileşimimiz çok nitelikli. Kürtçenin yanı sıra Türkçe, Arapça, İngilizce, Almanca, Fransızca, Flamanca ve Farsça’yı anadili gibi bilen çok sayıda arkadaşımız var.  İnternet üzerinden okuyoruz. Hemen hemen tüm basını okuyoruz. Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Ertuğrul Özkök, Murat Yetkin, Oral Çalışlar, Fikret Bila düzenli takip ettiğimiz yazarlar.

 

- Bir varsayım sorusu: Türk televizyonlarından hangi anchormani Roj TV'ye transfer etseniz reytinginiz artardı?

 

Uğur Dündar bizde çalışamaz! Bazılarının da Türk ve Kürt halkından özür dilemesi lazım. Çünkü hem bu savaşın sürmesinde, hem de toplumun yoksul kalmasında yıllardır yapılan yalan haberlerin payı oldukça fazla. Bu nedenle Türk televizyonlarındaki  bu dil, üslup, anlayışla mevcut hiç bir anchormani Roj TV’ye kabul edeceğimizi sanmıyorum. Ancak meslek ahlakı ve toplum vicdanını esas alanların da fazla olduğunu düşünüyoruz. Hasan Cemal ve Cengiz Çandar’ın CNN Türk’te durdurulan programlarını, inisiyatifi tamamen onlara bırakarak yayınlayabiliriz.

 

 

‘Sabah: Cemaatinin liberal yüzü, Milliyet: Yorgun gazetecilik’

 

- Aşağıdaki gazetelerin sizdeki karşılığı nedir?

 

Hürriyet: Devleti kutsayan anlayışın sesi. Devlette de, iktidarlarda da, toplumda da eski itibarı yok. Bu süreçte çözülme sürecinde.

 

Sabah: İlginç. Her SABAH bir yalanla çıkıyor. Eski çizgisinden çok ama çok uzaklaşmış. Cemaatin liberal yüzü.

 

Milliyet: Yorgun gazetecilik.

 

Vatan: Kimlik arayışı, biraz Hürriyet, biraz Sabah, biraz Zafer Mutlu!

 

Radikal: Yeni Radikal gazetecilik hevesi inceltilmiş Taraf gazetesi mi? Bekleyip görmek gerek.

 

Taraf: Yorum yok!

 

Cumhuriyet:  Küskün Kemalistler. Arayış var ama geçmiş ağır bir yük olarak omzunda.

 

Yeni Şafak: İsminin zıttı. Parayla ve iktidara yakın olmakla Hürriyet olunmaz. Bunu artık bilmeleri lazım.

 

Star: AKP’nin, Prof. Mehmet Altan ve Mustafa Karaalioğlu’yla bileşiminde üçüncü sınıf stratejilerle kanaat oluşturma çabası. İşin doğrusu takip etmeye çok değmez diyorum.

 

Zaman: Mizanpaj ve parayla yazar çalıştırmakla gazetecilik ayrı şeyler. Çok satıyor da nerede ve kime çok satıyor! Modern gazeteciliğin derme çatmalığını cilalı ve kaba makyaj ile örten, inceltilmiş faşizmle “yeşil Türkçülüğün” yuvası.

 

Milli Gazete: En azından kendisiyle tutarlı.

 

Vakit-Akit: Komik, komik ve AKP’ci.

 

Yeniçağ: Şovenizm.

 

Ortadoğu: Türk ırkçılığının sesi.

 

 

‘AKP’liler yayınımıza, aman Başbakan duymasın diyerek, çıkıyor’

 

- Canlı yayına bağlanması için aradığınız siyasilerden, örneğin AKP'lilerden “Başbakan kızıyor, olmaz” diyerek, talebinizi reddedenler oluyor mu? Nasıl diyaloglar yaşıyorsunuz?

 

Bize konuşuyorlar, ama konuşmaktan çok korkuyorlar.  “Amman Başbakan duymasın” diyorlar. Çok ilginç yorumlar yapıyorlar. Bazı AKP’li vekillerle çeşitli vesilelerle görüşmelerimiz oldu tabii ki. Ve birçoğu yayınlarımızın bölgedeki gerçeklerin ortaya çıkması için bir şans olduğunu düşünüyor, bunu bize defalarca söylediler. Çünkü kendileri orada ne olup bittiğini biliyor, yaşıyor. Ancak bireysel konumları gereği bir şey diyemiyorlar. Bunların Kürt toplumu karşısında mahcubiyetleri var. Zaten aldığım bilgilere göre önümüzdeki seçimlerde birçoğu değişecek. Bu durumda çoğu küsecek ve bildiklerini açıklayacak.

 

- Kanalınızda yayınlanan Aktüel programının sunucusunun Ertuğrul Özkök'e programa katılması için açık davet yapmasının ardından Özkök bir yazı kaleme almıştı. O dönem Hürriyet'te ilk kez ve en üst düzeyde muhatap alınmış olmak Roj TV'de nasıl bir hava yaratmıştı; zafer, başarı, meşruiyet, sevinç?

 

Özkök o dönemde Kürt meselesi çözümü için iyi birkaç yazı yazdı. Bulunduğu konum gereği Roj TV’de konuşursa çözüm sürecine katkısı olur düşüncesi ile arkadaşımız kendisini aradı. O dönemde birçoğunu aradık, konuşanlar da oldu. Ancak bizim için gazetecilik meşruiyetini en son sağlayacak olan Özkök’tür.

 

 

‘Mevcut durumda beyaz Türklerden ziyade yeşil Türkler zemin buluyor’

 

 

- Siz kime “faşist Kürt”, kime “Beyaz Türk” dersiniz?

 

“Tek devlet, tek bayrak, tek dil, tek millet” söylemini politika haline getiren, 10 yılda bir darbe yapıp, toplumu kırımdan geçiren, kendi geçmişi ile yüzleşmeyen, anadilde eğitimi yasaklayan, farklı inançlara zenginlik olarak bakmayan, kendini diğer halklardan üstün tutan, zindanlar açıp insanlara zulüm eden kimse o faşisttir.

Ben Kürtlerin kültürel ve siyasal haklarını savunan, bunu yaparken diğer halkların kültürlerine saygı gösteren Kürtlere “demokrat Kürt” diyorum. Biz bu anlayıştayız. Bana göre kardeş halkların kültürüne saygı gösteremeyenler kendi kültürlerine de zarar vermiş olurlar. “Beyaz Türk” diye kendini kategorize eden bir eğilim var. Bundan hoşlanarak anlatanlar da var. Toplumsal bir karşılığı yok, bir eliti temsil ediyor, yarı lümpen bir karaktere sahip. Ertuğrul Özkök, Güneri Cıvaoğlu gibi medya mensupları, Deniz Baykal gibi siyaset adamlarını örnek gösterebilirim. Ancak “Beyaz Türk”lerden ziyade mevcut durumda “Yeşil Türkler” zemin buluyor ve toplumsal bir dayanağı da var. Bu anlayış toplumsal ayrışmalara zemin hazırlıyor, oldukça sekter bir üsluba sahip.

 

 

‘Yeşil Türklerin devşirdikleri Kürtler de var; en somut örnek Mehmet Şimşek’

 

 

- (Amed Dicle’nin yazılı olarak ilettiğimiz sorulara verdiği yanıtlardan sonra kendisine şu soruyu yönelttik) “Yeşil Türk” ifadenizi biraz açabilir misiniz; kim bunlar?  “Yeşil Kürtler” var mı?

 

AKP’yi siyaset sahnesine çıkaran sınıf. Mevcut durumda bu anlayışı AKP temsil ediyor. Aslında dış destekli, organizeli ve bol paralı bir yapı haline gelmişler. Kesinlikle sivil hegemonya peşindeler ve önemli bir ivme kazanmış durumdalar. Gülen okulları bu tipten insan yaratma merkezleri haline gelmiş. Zaman gazetesi yaratılmak istenen Yeşil Türkçü hegemonyanın ideolojik aracıdır. Anadolu sermayesinin dış sermaye ile birleşip İstanbul sermayesini ikinci plana çekmesi bunlar için önü kapanamaz bir yol açmıştır. Tabii ki Kürtler arasından da devşirdikleri şahsiyetler var. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bunun en somut örneğidir. Hangi güzergâhlarda dolaştırılıp özellikle Maliye Bakanlığı’na getirildiği kayda değer bir inceleme konusudur. Başbakan Erdoğan bu eğilimin siyasal anlayışını, “Tek Devlet, Tek Millet, Tek Dil, Tek bayrak” dediği tek tekleri ile formüle etmiştir.