Gündem

Amasra maden faciası davası | "Denetimler gelmeden önce haber verilirmiş, maden ona göre hazırlanırmış"

Duruşmaya yarın saat 09:30'dan itibaren devam etmek üzere ara verildi

24 Temmuz 2023 10:30

Güncelleme: 25 Temmuz 2023 09:11

Bartın'ın Amasra ilçesinde 43 işçinin hayatını kaybettiği maden faciasıyla ilgili yedisi tutuklu 23 kişinin Bartın Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın ikinci duruşması bugün görüldü. Duruşmada madenci ailelerinin yakınları dinlendi. Yargılamaya, salı devam etmek üzere ara verildi.

Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait müessesede 43 madencinin ölümüyle sonuçlanan 14 Ekim 2022 tarihli faciaya ilişkin 7’si tutuklu 23 sanığın Bartın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın 24 Temmuz'daki duruşmasında, “bankamatik memuru” olduğu ortaya çıkan ve geçen duruşma tahliye edilen TTK Amasra Müessese Müdür Yardımcısı Salih Atmaca’nın durumu gündeme geldi. Mağdur aileler neden görevini yapmadığını sordu. Atmaca yerinden söz alarak, “Görev yaptırılmadım. Görev yapmamak diye bir şey söz konusu olamaz. Beni yönetim kurulu üyesi olarak istihdam etti. Bana görev yaptırılmadı, iki sene” diye kendini savundu.

Yargılamaya, 25 Temmuz'da saat 09.30'dan itibaren devam etmek üzere ara verildi. Önceki duruşmada bulunmayan müştekiler ile tamamlanmasını müteakiben hazır bulunan tanıklar dinlenecek.

Davada, sanıklardan, madenin müessese müdürü Cihat Özdemir, işletme müdürü Selçuk Ekmekçi, iş güvenliği şube müdür vekili Volkan Soylu, işletme baş mühendisi Mehmet Tural "olası kastla öldürme" suçundan bin 80 yıla kadar hapis istemiyle tutuklu yargılanıyor. Davanın 3'ü tutuklu diğer 19 sanığın ise, 'bilinçli taksirle öldürme' suçunu işledikleri iddiasıyla 18 yıla kadar hapsi isteniyor.

Duruşmada neler yaşandı? 

Davanın üçüncü duruşması madenci ailelerinin ifadeleriyle sürdü. Madenci Orhan Altun’un eşi Aylin Altun, “Eşim rahatsızdı. Baş ağrısından kalkamıyordu. İşyeri aynı çiftlik gibi derdi, giren çıkan belli değil. 40 gün izne ayrılacağız dedi ama ayrılamadılar” dedi. Altun’un annesi Cemile Altun, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, “Bizim canlarımızı yaşatmadılar Allah onları da yaşatmasın. Benim 9 aydan beri ne yaşadığımı kimseler bilmez” diye konuştu.

Ölen madencilerin yakınları 

"Eşim ve arkadaşlarını ölüme yolladılar"

Hayatını kaybeden madenci Ercan Saraç’ın eşi Gülserin Saraç, “Eşim katledilmeseydi, evli ve 2 çocuk babasıydı” diyerek, havalandırma pervanesindeki arızasının “ciddiye” alınmadığını dile getirdi. Saraç, “Sanıklar bile, isteye eşim ve arkadaşlarını ölüme yollamışlardır” diye vurguladı.

"Denetlemeye geldiklerinde haber verirlerdi"

Ölen madenci Deniz Baykal’ın eşi Meltem Baykal, “Eşim son zamanlarda gözleri kırmızı ve baş ağrısı ile gelirdi. Ara ara olurdu. Eve geldiğinde ‘Neden bu kadar başın ağrıyor?’ dediğimde, bilmiyorum diyordu. Denetlemeye geldiklerinde 3-4 gün önceden haber verilirdi. Her yer yıkanır, temizlenir ondan sonra denetlemeye gelinirdi ocağı… Olay günü oradaydım. Belediyeden yangın tüpleri istendi. Yangın tüpleri yeterli değildi. Oradaki insanların bu arkadakilerin yaptığı baskıdan dolayı böyleydi. Üretim baskısı vardı. Bunları sık sık yaşıyorduk. Ocak bakıma alınacaktı, yıllık izni verilmedi. Ocak bakıma alınsaydı, eşim şu anda yanımda olacaktı. 3 çocuk babası” diye konuştu.

"3 yetim bıraktı arkasında" 

Baykal, “İşyerinde insan kayırma da vardı. Üst makamlara para verip çalışmayanlar da vardı” diye ekledi. Baykal sanıklara “Bir bakın bakalım, 3 yetim bıraktı arkasında. Şerefli, haysiyetliydi. Haram lokma geçirmedi boğazından” diye seslendi.

Madenci Şaban Yıldırım’ın babası Kemal Yıldırım, sendika seçimlerinden dolayı havalandırma sisteminin değişiminin ertelendiğini aktararak, “Ocağa girmiş gibi yapıp çalışmayanlar vardı” diye maden ocağında torpil olduğunu ifade etti.

"Baret ve kıyafet verilmişti ziyaret bittiğinde geri alınmıştı"

Madenci Okan Akgül’ün eşi Tuğçe Akgül, şunları söyledi:

“2 kız çocuk babası, işine düşkün ve hayalleri olan insandı. Erken emeklilik ve 2 kızına güzel gelecek için madende işe başladı. Son zamanlarda yoğun baş ağrıları vardı. Sürekli gözleri kanlanmış haldeydi. Eşim madende kömür üretim baskısı olduğundan sürekli söz ederdi. Bazen geç çıkardı, kömür çıkana kadar madenden çıkarmadıklarını söylerdi. Kolları mosmordu. İşe gelmeyen işçilerin de görev ve işlerini yüklendiklerini de anlatırdı… Eşim Okan’dan şeflere, mühendislere rüşvet ile kişilerin ocağı girmediklerini defalarca duydum. Madene bakanlıktan ziyarete gelindiğinde eşime kıyafet ve baret verilmişti. Ziyaret bittiğinde geri alınmıştı. Eşim iş kıyafetlerini dışarıdan kendisi alırdı.”

Madenci Mustafa Çelik’in eşi Meryem Çelik, “Kazanın meydana geldiği kotta kaç işçinin çalıştığını dahi bilmiyorlardı. Bazı torpilli çalışanlar, izinli çalıştırılıyorlardı. Çok fazla üretim yapmaları konusunda baskı yapıldığını, 20 kişinin yapması gereken işi 10 kişi yapmak zorunda kaldıklarını bana söylerlerdi” dedi.

Şef "bize kömür lazım" dedi

Madenci Soner Ak’ın eşi Özge Ak, 3 çocuğunun olduğunu aktararak, “Şef bunlara demiş ki ‘Bize kömür lazım, sizin keyfiniz lazım değil’. Ben 3 yetimin hakkını aramak istiyorum. Onlar adına şikayetçiyim” diyerek, eşine üretim baskısı yapıldığını ifade etti.

Madenci Öner Yıldız’ın eşi Tuğba Yıldız, “İş güvenliğinin olmadığını, metan sondajlarının gerektiği gibi yapılmadığından bahsederdi… Dilerim Allah’tan benim yaşadığım acının bin mislini yaşarlar. Onları sevdikleriyle imtihan eder” dedi.

Madenci Yusuf Özerkan’ın eşi Nurgül Özerkan, “2009 yılından beri çalışırdı. Sanıklar işe girmezdi, madene inmezdi. Gaz maskesini ufak bir olayda takarlarsa iki yevmiye kesilirdi. Eşim zehirlendiğinde sormuştum” diye konuştu. Madenci Serkan Nakaş’ın babası Mustafa Nakaş ise “Ben de eski madenciyim. Zonguldak'ta çalıştım. Kağıt üzerinde anlattıkları şeylerin uygulamaya geçip geçmediği sorulduğunda kimse cevap vermiyor” diye faciadaki ihmallere dikkat çekti.

Madenci Aziz Köse’nin annesi Hava Köse, madende alınmayan önlemlere tepki göstererek, “Müslüman diye geçinenler Müslümanlığın kuyusunu kazmışlar. Şikayetçiyim” dedi.

"Tamamı hakkında şikayetçiyim"

Şuayip Okul’un babası Necati Okul, Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasını isteyerek, sanıklara “Adaletli olacaksa, bunların idamla yargılanmasını istiyorum” dedi. Baba Okul, modernize edilmeyen havalandırma sistemine de dikkat çekerek, “Bakımı iki sebepten ertelediler. Yılbaşında fakir fukaraya kömür dağıtacaklardı, onu yetiştirmek için bakım yapmadılar. Diğer sebebi ise bunların tamamı ehliyetsiz, liyakatsizdir. Tamamı hakkında şikayetçiyim” diye vurguladı.

Baba Okul, sanık avukatlarına ise “Avukatlarda da bir sorun var. Herkes ana ve babadır. Hiçbir şahıs evlat acısı çekmeden ben acı çektim demesin. Acıyı anlayamaz, yaşayamaz. Evladın yerini kimse dolduramaz. Bu katliamı gerçekleştiren şahıslar. Bunları savunan, tahliyesini isteyen avukat kardeşlerim. Eğer 43 kişiden biri bunların eşi, kardeşi ve evladı olsaydı, bunları savunurlar mıydı?” diye sordu.

"Ustalar ve şeflere içki al"

Madenci Rasim Bulut’un eşi Mehtap Bulut, “5 araba kömür alınması lazımken, 10 araba aldırıyorlardı. Eşime iş veriyorlardı, şu işi yapın erken çıkarsınız diyorlardı. İşleri erken bittiğinde başka bir iş daha veriyorlardı, erken çıkmasınlar diye. Ustalar ve şeflere içki al, onu o gün iyi yere koysunlar. Eşimin eli mosmor geldi, ‘Direkleri tek kaldırdım’ dedi. Ben de eşime ‘Sen de içki al’ dedim. ‘Ben evime haram getirmem’ dedi” diye konuştu. Bulut, "Benim oğlum gece yıldızlara 'Baba bay bay' diyor" sözleriyle küçük oğlunun babasını özlediğini ifade etti. 

Yargılamaya, 25 Temmuz'da tanık ve mağdur ailelerin beyanları ile devam edilecek. 


Duruşma öncesi açıklama yaptılar: "Kamuoyunun vicdanı rahat değil"

CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, ​duruşmanın görüldüğü Bartın Adliyesi'nde mağdur aileler ve avukatlar ile basın açıklaması yaptı.

Maden faciasının ardından 282 gün geçtiğini söyleyen Bankoğlu, şunları söyledi:

"Maden faciasının sonrasında adalet arayışımız devam ediyor. Bizler de maden şehidi ailelerimizin adalet arayışının yanındayız. Ama hala acımız yüreğimizde, 43 canımızı kaybettik. Geriye acılı aileler kaldı. Yıllardır Amasra Müessesi'nde süregelen liyakatsızlıkların, disiplinsizliklerin, ihmallerin bir sonucu olarak 43 canımızı yitirdik. İhmalleri denetlemekle yükümlü olan TTK Genel Müdürlüğü yetkilileri, bu ihmalleri denetlemekle yükümlü Enerji Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve denetmenler, şu anda buradaki davada yok. Bu ihmalleri denetlemekle yükümlü sorumluları korumayı bırakın. Enerji Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı'na savcılık tarafından soruşturma talebi iletildi, ama onlar bu talebi reddetti. O yüzden iktidar yetkilileri, 'Adalet yerini bulacak' masallarını bize anlatmasın. Gerçekten havalandırmadaki gerçek aksaklıkları denetlemeyen, bu eksik işçileri meselesini gidermeyen TTK Genel Müdürlüğü ile bu eksiklikleri gidermeyen Enerji ve Çalışma Bakanlığı, bu davaya dahil edilsin. Kamuoyunun vicdanı rahat değildir." 

Daha sonra Bankoğlu, avukatlar ve şehit madenci yakınları duruşma salonuna girdi. (DHA)

TIKLAYIN | Amasra maden faciası sanığını, MHP Kocaeli İl Başkan Yardımcısı savunacak