T24- BDP milletvekili Altan Tan, "iktidarın sahibi olan Müslüman Türkler ümmetçi kalabilselerdi,Kürt sorunu çözülürdü" dedi. Tan, ümmetçilik zihniyetiyle "Alevi sorunundan Ruhban Okulu’na kadar her şey çözülürdü. Üstüne anti-kapitalist bir dünya da beraberinde gelirdi" yorumunu yaptı.
Tan'la görüşen Ezgi Başaran'ın Radikal'de yayımlanan (11 Temmuz 2011) haberi şöyle:
Şeyh Sait’i anma töreninde ilginç bir olay yaşanmış… Neler oldu?
Bütün törenlerde anılan kişiler ve hareketlerle ilgili bir saygı ifadesinde bulunulur.
Nasıl bir ifade oluyor genelde?
Laik seküler birisi saygı duruşunda bulunur, Hıristiyan olan istavroz çıkarır, Müslüman da Fatiha okur. Bu konuda herkes serbesttir. Fakat Şeyh Sait ve idam edilen 46 arkadaşıyla ilgili törendeki tavrımız o insanların inancına göre şekillenmeliydi. Ölen bu 47 kişinin tamamı Nakşibendi tarikatına üye İslamcı kişilerdi. Yani Müslüman şahsiyetler, din âlimleri… Sadece fotoğraflarına baksanız bunu açıkça görürsünüz. Sakallı, sarıklı, cüppeli insanlar bunlar. İkinci konu; bu anma törenine katılanların da yüzde 90’ı Müslüman dindar insanlar.
Nereden biliyorsunuz?
E tanıyorum. Aralarında laikler de vardır ama çoğu mütedeyyindi. Dolayısıyla bana göre o yüzde 90’ın törende Fatiha okuması gerekirdi.
Siz öyle mi dediniz o sırada?
Saygı duruşu yapalım çağrısında bulunuldu. Ben de “Fatiha okunmalı” dedim ve okumaya başladım. Bunun üstüne insanlar benimle birlikte dua etti. Kimse de yadırgamadı. Yani bir insan Müslümansa, Müslüman şahsiyetlere saygısını Fatiha okuyarak göstermelidir. Bu kadar basit.
PKK’nin çok sekter olması, Kürt siyasi hareketini nasıl etkiliyor?
Kürt siyasi hareketi dediğin kim? Tarih boyunca Kürt milli haklarıyla ilgili mücadele edenleri kastediyorsak ayrı bir tanım, PKK’yi kastediyorsak ayrı bir tanım var. PKK, başlangıcı sosyal Marksizm olan, laik bir harekettir. Kendi tercihi. Ama Şeyh Ubeydullah Nehri’den Şeyh Sait’ten ve Şeyh Abdülselam Barzani’den bugüne kadar bir Kürt siyasal hareketinden söz ediyorsak laik çizgiden daha yoğun bir İslami, hatta Nakşibendi çizgi var.
Kürt siyasal hareketinin iki ana damarı vardır diyorsunuz?
Evet, birisi seküler çizgi, diğeri de İslami hatta tarikatlara bağlı bir çizgidir. Kadiri olanlar da var ama ağırlık Nakşibendi’lerdedir.
Son 30 yılda PKK dışında kalan Kürt siyasal hareketinin İslam’la münasebetinde ne gibi değişiklikler oldu?
Son 50-60 yılı değerlendirmek daha doğru olur. Dönüm noktası Demokrat Parti’dir (DP). DP, ABD politikalarının Türkiye üzerindeki etkisi, Türkiye’nin NATO’ya girmesi ve yeşil kuşak projelerinden sonra rejime muhalif olan Müslüman Türkler nasıl sağcılığa, milliyetçiliğe, kapitalizme doğru evrildiyse dindar Kürt siyasal hareketleri de büyük oranda sağa kaydı. Rejime dini inanç ve etnik Kürt kimliklerinden dolayı muhalif olan Müslüman Kürt ana gövde bir müddet sonra, sağa kaymakla kalmadı devlete doğru evrildi. Bu ana bir yol ayrımıdır ve başlangıcı 1950 yılı, DP dönemidir.
Sonra ne oldu?
O tarihlerden sonra Kürt siyasal hareketinin etnik kimlikle ilgili taleplerini daha çok sosyalist, üniversiteli Kürt gençleri üstlenmeye başladı. Bu durumun bir ana cadde haline gelmesi 1960’tan sonradır. İlerleyen dönemde medrese kökenli, Kürt meselesini savunan, Molla Mustafa Barzani ve KDP çizgisine yakın duranlar iyice sağa kayınca sol sosyalist Marksist Kürt kimlik mücadelesi belirginleşti. PKK onun içinden çıktı. O nedenle de son 30 yılda ana Kürt kimliği mücadelesi bu sol sosyalist çizgide hareket etti.
Sosyalist Kürt çizgisinin başka tali yolları yok mu?
Olmaz mı… Aynı Kemalistlerde olduğu gibi o çizgide İslam düşmanı bir kesim de oluştu.
Niye sizce?
Kürt din karşıtlığı Kemalizmin, Baas partisinin taklididir. Ve yine Kürtlerdeki din karşıtlığı ile Cemal Abdülnasır’ın Arap sosyalizmi de kardeştir. Bunların hepsinin kökü kurusun diyelim.
Genç Kürtlerin günlük hayatında din ne kadar var?
Türkiye’deki Müslüman Türk ana akımında Milli Görüş ve tarikatlar iktidardı. Sonrasında da Nurcular ve Gülen Cemaati buna eklendi. Bu koalisyon 1950’de önce iktidardan yemlenmeye başladı. Adalet Partisi döneminden sonra ortak, AK Parti döneminde ise iktidara sahip oldu. Ortaklık veya işçilik dönemi geçti yani. Keşke ortak olmadan sahip olmaya geçen süre zarfında ümmetçi çizgilerini koruyabilselerdi… Savruldular. Milliyetçileştiler, devletlü oldular. Yani Başbakan’a Turgut Özal ol dediler, Süleyman Demirel oldu. Bu durum Türkiye’nin orta bölgesine oturdu. Tam olarak Nevşehir, Kırşehir, Yozgat, Kayseri, Konya, Maraş, Erzurum, Rize, Gümüşhane, Bayburt hattına…
Kürt gençlerini konuşuyorduk…
Herhalde oraya geliyorum! Türk Müslüman ana akımındaki bu hat Kürt gençlerinde tam bir aksülamel yarattı, yani ters tepti. Çünkü bu yapılanın Kemalizm’e boya vurmak olduğunu fark ediyor gençler. İktidarın sahibi olan Müslüman Türkler ümmetçi kalabilselerdi, her şey farklı olabilirdi.
Ne demek o?
Ümmetçilik; 1- Bütün Müslümanları kendisine eşit görmektir. Mesela Türkçe anadilde eğitim varsa Kürtçe anadilde eğitim de vardır. 2- Müslüman olmayan herkesin de ticaret, eğitim, kendini ifade etme hakkı vardır. ‘Kemalist İslamcılarımız’ bu manada ümmetçi olabilseydi, başta Kürt sorunu olmak üzere bütün sorunları çözülürdü.
Ümmetçilik her şeyin ilacı mı diyorsunuz?
Alevi sorunundan Ruhban Okulu’na kadar her şey ümmetçilik zihniyetiyle çözülürdü. Üstüne anti-kapitalist bir dünya da beraberinde gelirdi.
Dindar orta yaşlı Kürtler kimlik bunalımı yaşıyor
Peki ümmetçi olmayan Türk Müslüman hareketi, Kürt Müslümanları nasıl etkiledi?
Büyük bir sıkışma yaşandı. Kürt gençleri “Bunların Müslümanlığından da bir şey çıkmaz”dan “Müslümanlıktan bir şey çıkmaz” noktasına vardı son 10 yılda. Dindar orta yaşlı Kürtlerde de bir kimlik bunalımı meydana geldi.
Nasıl bir kimlik bunalımı bu?
Şöyle… Batıdaki İslami grup ve cemaatlerin içinde kalarak var olmak istedikleri zaman etnik Kürt kimliklerinin inkâr edildiğini gördüler. Örneğin bir Nurcu cemaatin içindeki Müslüman Kürt, etnik kimliğini öne çıkarmak istediğinde dışlandı. Aynı şekilde; seküler Kürt hareketinin içine girip Müslümanlığından dem vurmaya kalktığı zaman da tepki gördü. Şimdi ben hem Müslüman’ım, hem de ticaretimi, eğitim sistemimi Allah’ın emrettiği şekilde yapmak istiyorum. Böyle istediğim için bana mürteci diyorlar.
Sizin gibi düşünen çok var mı Kürt siyasi hareketinde?
Allah sayımızı arttırsın. Bence Kürtlerin dörtte üçü Müslüman’dır. Ve onlar ne Müslümanlıklarından ne de Kürtlüklerinden vazgeçmek istiyorlar. Ben de o noktadayım.
İkisinden de vazgeçmeyen Kürtler farklı olarak ne istiyor?
Kürtçe anadilde eğitim, demokratik özerklik istiyorum. Kamusal alanlarda dilimi kullanabilmek, kendi kendimi yönetmek istiyorum. Gerekirse ticaret ve hukukumu da Allah’ın emrettiği şekilde uygulamalıyım.
Kürt siyasi hareketinde dinle çatışma dönemi bitti
Peki BDP’de “Dinle derdimiz varmış gibi görünmek, bu topraklarda karşılık bulmaz” gibi pragmatik bir yaklaşım oluşuyor mu?
Bence Kürt siyasal hareketi topyekün, halkın dini inançlarına saygılı bir noktaya geldi. Müslümanlıkla çatışma veya tasfiye etme bitti. Dini toplum hayatından kazıma huyu büyük oranda değişti. Ama şu anda Kürt siyasal hareketi için ‘İslamcı’ denemez, böyle bir iddiası da yok.
Bir ankete göre Saadet Partisi’ne oy veren kadınların yüzde 70’i başörtülü. Aynı dönemde DTP’ye oy veren kadınların ise yüzde 83’ü. Yine oy veren kitlenin yüzde 80’e yakını oruç tutuyor, en az yarıdan fazlası beş vakit namaz kılıyor. Şimdi siz bu halkın inancıyla çatışırsanız mesafe alamazsınız. Bu siyasi pragmatizmin dışında da bir şey var: İnsanlar zaman geçtikçe herkesi aynı düşünce kalıbına sokmanın mümkün olmadığını görüyor. Kürt halkının içinde de sosyal demokratı var, laik olanı var, dindar olanı var. Dolayısıyla bu çoğulcu yapıyı kabul etmek zorunda kalıyorsunuz.
Öyleyse Kürt kimliğini de yeniden mi tanımlayacak BDP?
Bir Kürt milli kimliği oluşacaksa, bunu dini dışarıda tutarak yapamazsınız. Milliyetçiliğin Avrupa’daki gelişiminde de böyle. Tüm Avrupa Hıristiyan olmasına rağmen farklı farklı milli kiliseler var.
Kürt camisi mi olmalı?
Hayır. İslam tarihinde böyle bir geçmiş yok ama Kürtlerin o 1400 yıllık milli kimliği dini inançlarının harcıdır. Kürt edebiyatından, müziğinden, hikâyelerinden dini çıkar, ne kalır?