Gündem

Altan Öymen: Kavga isteyen varsa pişman olur

Öymen, bugünkü kurultay için önemli uyarılarda bulundu: ‘Kavga ortamı isteyen varsa onlar pişman olur’ dedi...

18 Aralık 2010 02:00

T24 - CHP eski lideri Altan Öymen, bugünkü kurultay için önemli uyarılarda bulundu: ‘Kavga ortamı isteyen varsa onlar pişman olur’ dedi...

CHP eski Genel Başkanı Altay Öymen, çarşaf liste-blok liste tartışmaları gölgesinde bugün 15. Olağanüstü Kurultay’a gidecek olan CHP ile ilgili çarpıcı analizler yaptı. CHP’de geçmişte yaşanan ‘Genel Başkan kuşatmaları’nın dikkate alınması gerektiğini söyleyen Öymen, “Şakası yok” dedi. Vatan gazetesinde yer alan röportaj şöyle:

Gazetecilikte 60’ncı yılını dolduran, basının duayen isimlerinden Altan Öymen, CHP’li oluşunun da 60’ncı yılını kutluyor. Tam 11 yıl önce, Kılıçdaroğlu gibi 22 Mayıs’ta CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturan Öymen, bugün bile tartışılan 2000 kurultayının kararını vermişti. CHP’nin baraj altı kalması nedeniyle istifa eden eski Genel Başkan Deniz Baykal da o kurultayda geri dönmüştü. Öymen, “O kararı verdiğinize pişman mısınız?” sorusuna net yanıt vermemekle beraber, “PM’de azınlığa düşmüştük. Kurultay kararını almak zorunda kaldım” diye yanıtlıyor. Basının duayen ismi hem gazetedeki yazısı hem de CHP Kurultayı için Ankara’daydı. Yaptığımız anlaşma gereği önce TBMM’yi birlikte gezdik, sonra CHP’yi masaya yatırdık: 


* CHP’de çarşaf - blok liste tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hangisi olmalı?

Aslında çarşaf nedir, blok nedir herkes anlamıyor. Tarihçesine bakmak lazım. CHP’de evvelden beri çarşaf liste uygulanırdı. Yani ne kadar aday varsa alfabetik sıraya göre sıralanır. Mesela PM’ye 500 kişi aday olabilir. Bunu alt alta koyarlar ve seçmen istediğini işaretler. “38 numaradaki Ahmet beyi, 70’teki Fatma hanımı seçiyorum” der. Ama elbette genel başkan adayı veya adayları var ve onların da listesinin olması lazım. Bunun için de ‘anahtar liste’ yapılırdı. Delege de, ‘Oy verdiğim genel başkan adayı şu isimleri istiyor’ deyip bunu işaretlerdi. Tabii, eğer isterse genel başkanın istediği isimlerin bazılarını da değiştirebilirdi. 

* Ama epeydir bu uygulamanın yerini blok liste aldı? 

Çünkü 2001’de CHP tüzüğü değişikliğe uğradı. Daha sonra 2003 ve 2005’te tekrar değişti. Son kurultayda yani Aralık 2008’de de değişikliğe uğradı. Bu değişikliklerin hepsi bence partinin yönetimindeki demokratik yapının zedelenmesi sonucunu doğurdu. 

* Son tüzük değişikliğini de anti-demokratik buluyor musunuz?

Son değişlikle, Genel Başkan’ın 14 kişilik MYK’yı kendisinin doğrudan doğruya ataması kararı alındı. Ama birkaç kişi hariç, buna itiraz eden de olmadı. Ben o birkaç kişiden biriydim. Kurultayda söz alıp, ‘Bu, dünyanın neresinde var?’ diye sordum. ABD sistemi dediler, uymadığını anlattım. Baykal eleştirilere cevap verirken bu eleştirilerimizi, ‘AKP tüzüğünde var’ diye yanıtladı. Bu AKP’nin tüzüğü, CHP tüzüğü için örnek olur mu? Blok liste uygulaması kendisinin isteğidir.

* Ancak Sayın Baykal şimdi çarşafta ısrarcı görünüyor...

Evet. Kendisinin ifadesi. Ortadaki çelişkiyi izah için de şöyle diyor: “Blok listeyi sen getirmedin mi diyecekler. Ama yeni bir durum var. Tüzük değişti, 14 kişiyi Genel Başkan doğrudan tayin ediyor. Bu olduğuna göre PM’nin karma çıkması iyi olur“ diyor. Ben bunu tam anlayamadım açıkçası.

* Deniz beyin düzenlemesini Kemal bey uygulayacak, ama itiraz ondan geliyor.

Deniz beyin söylediklerinden çıkan sonuç şu: “Ben genel başkansam bunlar doğru. Karşıma aday çıkmaması normal. PM’yi blok listeyle benim belirlemem de, 14 kişilik MYK’yı benim seçmem normal. Ama genel başkan başkası olursa, Kılıçdaroğlu olursa, bu normal değil.” Bu, tam bir çifte standart değil mi? Aslında mesele şudur: Bu tüzük maddelerinin hiçbiri demokrasi ile bağdaşır değil. Bunların tümünün değişmesi gerekir. Tüzüğün tümünün yenilenmesi, demokratikleşmesi gerekir. 

* Bu kurultayda çarşaf liste olmalı mı?

Kılıçdaroğlu isterse olabilir. Ama onun lafına itibar etmek lazım. Kendisini genel başkan seçmişsiniz. Benim aldığım mesaj şu: Diyor ki: “Seçime gidiyoruz. Zaten tüzüğün değişmesi gerektiğini söylüyorum. Seçimden sonra hemen bir tüzük kurultayı yapar, düzenleriz.” Kılıçdaroğlu’nun bunu yapacağına güvenmek gerekir.


KILIÇDAROĞLU’NA BİR AVANS VERİLMELİ

* Çarşaf liste başlangıç olabilir mi?

Çarşaf listeyle parti demokratikleşmiş olmuyor ki. 14 kişiyi genel başkanın seçmesi, illeri, ilçeleri görevden alma imkânları, üye yazımı meselesi eskisi gibi duruyor. Tüm adaylar genel merkezden belirleniyor. Ön seçim ortadan kalkmış neredeyse. Bu tüzüğün kesinlikle demokratikleştirilmesi lazım. 

* Sayın Kılıçdaroğlu kendi istediği isimlerle çalışmazsa nasıl başarılı olacak?

Çarşaf listeyle gitse bile, delegelerin Kılıçdaroğlu’nun istediği kimselere daha fazla yönelmesi, ona bir avans vermesi gerekir. Eskiden yapılan kuşatma girişimleri hatırlanmalı ve şöyle bir manzara ortaya çıkmamalı: Genel Başkan Kılıçdaroğlu ama, PM kendisine karşı olan kimselerden oluşmuş veya kendi istediği insanların büyük çoğunluğu girememiş Parti Meclisi’ne. Bu onun için çok güç bir durum olur. Seçim öncesi bunun şakası falan olmaz. Üstelik Kılıçdaroğlu’nun demokratikleşmekten yana olduğu belli... 

*“Kemal Beye ekibini kurma hakkı verilsin” diyorsunuz yani...

Kemal beyin söyledikleri dinlensin ve o istikamette bir uzlaşmaya varılsın diyorum. Kılıçdaroğlu, “Çarşaf liste daha demokratik” derse bu yapılabilir. Ama, “Yapamıyorum, seçim öncesinde bu şekilde devam etmek istiyorum’ derse bunun üzerinde de anlaşılabilir. Öte yandan bir genel başkanı böyle sık boğaz etmeye, bu kadar sıkıştırmaya hem gerek yok, hem de bu doğru değil. Sayın Baykal da kendi tecrübelerini yaşamıştır. Madem desteklediğini söylüyor, en azından bugünkü genel başkana empati duysun. 

* Önder Sav’ın tavrı ilginç değil mi? Deniz Beyi eleştirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben de biraz eleştirmiş gibi oldum. Ama bu eleştirileri kim yaparsa yapsın, haklı olduğunu zannediyorum. Seçime gidiyoruz, kolay değil. iktidar bütün hareketlerini seçime göre düzenlemiş, CHP ise kurultay meselesini tartışıyor. 

* Bu kadar sıkışık bir dönemde kurultay kararı doğru oldu mu?

Ama “Kurultaya gitsin” diye de ısrar ettiler. Baykal, ‘İki şey söyledim, ikisini de yaptı’ diyor. Üçüncüsünü de yapsın istiyor. Ama artık biraz insaf edilsin. Bu defa da onun istediğine kulak verilsin. Dediğim gibi bir uzlaşmaya da varılabilir. Ama bir genel başkanın bu kadar üstüne gidilmez. Geleli zaten 6 ay oldu. Bunun büyük kısmı da referandum kampanyasıyla geçti. Herkesten fazla çalıştı Kılıçdaroğlu... Ülkenin büyük bir kısmına ulaştı. Aldığı sonuç da bence hiç fena değildi. Bu seçimde çok daha iyi sonuçlar alacağını gösteren işaretler de artıyor. Herkesin onun işini kolaylaştırması lazım. 

* Bugün parçalanma görüntüsü çıkarsa seçim öncesi felaket olur mu?

Olmaz. CHP yine toparlanır. CHP’nin halk içindeki taraftarları kuvvetlidir. Bütün bunlar bir araya geldiği zaman bu kavga gürültü eğilimi fazla taraftar bulamaz. Bu eğilimi hâlâ muhafaza edenler varsa siyaseten kendileri kaybederler. Siyaset bir takım taktiklerden ibaret bir şey değildir. Siyasetçilerin inandırıcı, samimi olmaları gerekir. Bu seçimde AKP’nin bu gidişine dur dememiz lazım. AKP sadece kendi taraftarlarını millet gibi görüyor. Kendisinden olmayanlara düşman muamelesi yapıyor. Buna ayırımcılık, bölücülük denilir. 


GENEL BAŞKANA PM SÜREKLİ MUHALEFET EDERSE İŞİ GÜÇLEŞİR

* Kılıçdaroğlu ile kendi yaşadıklarınızı benzetiyor musunuz?

Ben de Kılıçdaroğlu gibi bir 22 Mayıs günü seçildim. 1999’un 22 Mayıs’ında. 1999’da biliyorsunuz, CHP 8.7 oy oranı ile barajın altında kaldı. Baykal o zaman istifa etti. Benim beklentim yoktu açıkçası. O dönem Murat Karayalçın, Ertuğrul Günay, Hasan Fehmi Güneş gibi isimlerle birlikte benim ismim de genel başkan adayları arasında geçmeye başladı. Aday sayısı sekize çıktı. Ve kurultayda üç turlu bir seçim sonrasında ben seçildim.

* Ama siz de PM’de Kılıçdaroğlu gibi muhalif bir ekiple çalıştınız

Ben genel başkan seçildiğim gün PM seçilemedi. Çünkü seçilmek için yeterli oyu bulamadılar. Ancak 45 gün sonra seçim yapabildik. Seçim çarşaf listeyle yapıldı. Ben karma bir liste yaptım. Baykal’ın grubundaki arkadaşlarla birlikte, bana karşı aday olan arkadaşlarımı da listeye aldım. Hasan Fehmi Güneş’i, Murat Karayalçın’ı, Ertuğrul Günay’ı, onların gruplarındaki diğer arkadaşları... Parti içindeki tüm akımları kapsayan bir listeydi bu. Ama öteki gruplar da ayrı ayrı listeler yaptılar... PM’de yönetime karşı ittifaklar yapıldı. Azınlığa düştük. Kurultay kararı aldık. 

* O kurultay kararına hiç pişman oldunuz mu?

Çok teknik bir meseledir. PM karma yapıydı dedim. Toplantılar tartışmalı oluyordu ama herkes temsil ediliyordu. O dönem hazırladığımız demokratik tüzük kabul edildi mesela. Kurultaya götürülecek hale geldi. Sonra bir gün geldi Baykal siyasi gezilere başladı. Muhalefet PM’ye de sirayet etti. Başlangıçta tartışmalı konularda bile 61 kişilik PM’de 36-37 arkadaş bizi destekliyorlardı. Sonra çok önemli bir oylamada 30 oyda kaldık. Bunun anlamı çoğunluğu kaybettik demekti. Böyle devam etmesi güçtü. Genel başkanın PM’de desteğe ihtiyacı vardır. Muhalefet de olmalıdır PM’de, ama PM çoğunluğu yaptığı her işe muhalefet etmeye devam ederse işi güçleşir. 

* CHP’de PM’nin desteğini almayan genel başkan çalışamıyor yani... 

Genel Başkan ile PM çoğunluğu arasında anlaşmazlık olursa işler güçleşiyor. Yoksa biz o zamana kadar gayet iyi gidiyorduk. Bu Erdal İnönü’nün de başına gelen bir olaydır. İnönü’nün PM’sinde mevcudun yarıdan fazlası Erdal Beye muhalifti ve Baykal’ı destekliyorlardı. Şöyle yapalım diyordu, ‘Hayır’ diyorlardı. Erdal Bey bundan epeyce bunalmıştı. Onu genel başkan seçiyorlar ama, PM’ye öyle isimler geliyor ki Genel Başkan kuşatılıyor. Buna kuşatma deniyor. 

* Koltuğu bıraktınız ve CHP yeni bir döneme girdi...

Gittiğimiz kurultay üç tur sürdü. Başka adaylar da vardı. Üçüncü turda Baykal’la iki aday olarak kaldık. Baykal kazandı. Genel Başkanlığı törenle devrettim Baykal’a.. Başarılar diledim. Ama kısa bir süre sonra şöyle bir gelişme oldu: Beni destekleyen tüm il başkanları, ilçe başkanları görevden alındı. Baykal ile telefonla konuşuyorduk, ‘Çalışmıyor ondan alıyoruz’ diyordu. Oysa çok çalışkan isimler vardı. İstifa ettiler, partiden ayrıldılar. Sonra 2001 tüzük değişikliği, arkasından diğerleri geldi. Bunlarla parti içi demokrasi de zedelendi. Delegelerin yüzde 20’sinin imzasının alınması gerekliliği getirildi. Arkasından daha başka anti-demokratik bir düzenlemeler geldi..


CHP TABANINDA HAREKETLİLİK VAR MI?

* CHP tabanında bir hareketlilik görüyor musunuz?

CHP tabanı genellikle çok değerli vasıtaları olan bir tabandır. Bir kültürü var CHP tabanının denir, o kültüre sahip olan insanlar çoktur. Benim dönemimde parti baraj altında kalınca, o taban sayesinde toparlandık biz çok kısa zamanda. Ayrıca, partiye üye olmak için akın başladı. Gittiğimiz her seçimde de oyları katladık. Şimdi şöyle bir şey var. “Eski parti” diye orasından burasından sataşanlar olur. Ama gerçek tam tersinedir. “Eski parti” denilen parti, mevcut partilerin en çağdaşıdır. Demokrasiyi getiren de CHP’dir. Şimdi de demokrasiden uzaklaşma hareketlerini önleyecek, halkın çıkarlarını gözetecek, gelir dağılımını düzeltecek, işsizliği önleyecek ve ülkeye gerçek demokrasiyi getirecek potansiyele sahip olan parti CHP’dir. Bu kurultayda zannediyorum, sonunda bir uzlaşma olur. Sayın Kılıçdaroğlu ve istediği arkadaşlarının etrafında, hep birlikte partinin kuvvetlenmesi sağlanır. 

* Fikri Sağlar gibi isimlerin dönüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tabii iyi karşılıyorum. 2000 yılından sonra parti kan kaybetti. Başka arayışlara girdi birçok parti üyesi. Onların içinde çok değerli insanlar var. 10 Aralık Hareketi mesela. Ayrılanlara CHP’nin kucak açması lazım. Onlar da demokrasi ayıbı olan yüzde 10 barajı realitesini göz önünde tutmalı. Büyük beklentilere girmemeliler.