Geçtiğimiz haftalarda Pensilvanya'da Fethullah Gülen ile görüşen gazeteci grubunun içinde olan Mehmet Altan, Gülen ile off the record yapılan görüşmeyle ilgili "Yazılmaması, benim dahil olduğum bir tartışma değildi o. Ben bu işin gazetecilik tarafında değilim, çünkü gazeteci olarak gitmedim. Ama başka bir şey de düşündüm. İstese bu konuşma içeriğini oluşturmayıp yansıtmayabilirdi. Hayat tecrübesi, belki de bu toplantının yazılsaydı bu kadar etkili olmayacağını söylüyor. İlgili yerlere ne mesajları vermek istiyorduysa bu ziyaretin bunu sağladığını düşünebiliriz." dedi.
Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'in sorularını yanıtlayan Altan, Taraf'ta yazmaya başlayacağı iddialarına "Hayır yazmayacağım. Ben bugünkü iktidar tepişmesinin içinde kalmak ve durmak istemiyorum. Hasan Cemal’in, Ahmet Altan’ın yazamadığı bir yerde... Hürriyet’te yazayım. Memnuniyetle yazarım." şeklinde yanıt verdi.
Hükümetin politikasını eleştiren Altan, vesayetin cami-kışla arasında gelip gittini dile getirdi. "Neden bizim referandumda destek verdiğimiz değişikliklerin yasaları çıkmıyor?" diye soran Altan, Kürtlerin de hükümete inanmadığını, pazarlık yaptıklarını ifade etti.
İşte Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'in Mehmet Altan ile yaptığı söyleşiden (13.05.2013) ilgili kısım:
Kürtler neden inanıyor?
Kürtler inanmıyor, pazarlık ediyorlar.
"Referandumda bize söz verilen anayasal değişiklerin hayata geçmesini sağlayan hiçbir uyum yasası çıkartılmadı, HSYK dışında. O zaman bu HSYK’yı ele geçirmekten ibaret bir referandum muydu? Referandumdaki ileri demokrasi yerine vesayeti koyulaşmış bir otoriter anlayış ön plana çıktı. E bugün de söz verip ‘yapacağım’ der, yapmaz. Üstelik de işine gelen her şeyi çok hızlı yapıyor. Kamu ihalesine fesat karıştırmada indirimi anında geçiriyor, şikeyi bir günde geçiriyor. Yüzde 10 barajını, siyasi partiler yasasını, Ruhban Okulu’nun açılmasını, Alevilerin sorunlarını da bir günde halledebilir demek ki."
Öcalan’ın hedefi 2. Lozan dönüşümü
Kürtler neyin pazarlığını yapıyor?
Yönetim pazarlığı yapıyorlar. Onların söyledikleri çok açık; ‘Burası Kürdistan, biz Kürt halkıyız, burayı biz yöneteceğiz’. Bundan taviz vermezler. 2’nci Lozan düzeyinde çok derin, yapısal bir dönüşüm olmadan bu sürecin Kürtler açısından çok sağlıklı bir noktaya geleceğini düşünmüyorum. Kendi aralarındaki özel konuşmalarında ‘Lozan’da kandırıldık, bu sefer 2’nci Lozan olmayacak’ diyorlar. Abdullah Öcalan ilk başta kültürel Hinterland olarak Türkiye’de bu 2’nci Lozan düzeyinde yeniden bir dönüşüm elde edilebilirse geri kalan Kürtler üzerindeki siyasi iktidarını da arttırmayı tahayyül ediyor. Türkiye demokratikleşmek için kendi halkıyla demokratik mutabakat sağlamak zorunda. Buna biz neden Kürt meselesi diye bakıyoruz onu da anlamıyorum. Hiçbir parti var mı ki, temel haklar ve özgürlükler üzerinden Türkiye’yi demokratikleştirmek isteyen. Irk, din, mezhepten bahsetmeyen bir parti ya da siyasetçi var mı?