Gürsel Köksal bildiriyor...
Hürriyet Avrupa baskıları 40 yaşında
Hürriyet gazetesinin Avrupa baskıları 16 Nisan 1969 tarihinde başladı ve 17 Nisan 1969 Perşembe gününden itibaren Almanya, Belçika ve Hollanda'da dağıtıma verildi. Almanya'da Türklerin en yoğun olduğu kentlerden Münih'teki „Münchner Buchgewerbehaus“ başlayan Avrupa baskıları, 1971 yılında itibaren de Frankfurt'a taşındı. İlk yıllarda gazetenin İstanbul'da basılan sayfalarının kalıpları (matrisleri) uçakla Almanya'ya gönderiliyor ve oradaki matbaada yeniden basılıyordu. Sayfa sayısı 10 olan ve Almanya'da 60 pfennig'ten (şimdi 1 euro) satışa sunulan gazete, büyük ölçüde Türkiye'de bir gün önce dağıtılan gazetenin aynısıydı. Böylece Avrupa'daki Türkler, Türkiye'deki Hürriyet okurlarının okuduklarının büyük kısmını bir gün sonra da olsa okuma şansı buluyorlardı. Gazetenin Avrupa baskısında Münih bürosunun (daha sonra Frankfurt) gönderdiği haberler de yer alıyordu.
Aslında Hürriyet'in ve Türk medyasının Almanya'daki, dolayısıyla Avrupa'daki varlığı daha da gerilere gidiyor. İstanbul'da basılan gazeteler, 1960'ların başından itibaren çalışmak üzere Batı Avrupa ülkelerine göç eden Türklerin gazete ihtiyacını karşılamak üzere, 69'lı yılların ortalarından itibaren hergün uçakla Almanya'ya getirilip dağıtıma veriliyordu. Hürriyet'in bu yolla Avrupa'da dağıtımı 1965'te başlamıştı. Ancak bu yöntem hem pahalıydı, hem de mevcut dağıtım sistemi içinde gelen gazetelerin bir gün sonra okura ulaşması her zaman mümkün olmuyordu. Bu yüzden Almanya'da basılıp, dağıtıma verilmesi okurlara daha güncel gazete ulaştırmak açısından çok önemli bir adımdı.
Dolayısıyla 1969, Avrupa'daki Türk medyası açısından çok önemli bir tarih. Nitekim Avrupa'da yayınlanan ilk günlük Türk gazetesi Akşam da yine aynı yıl, Hürriyet'ten kısa bir süre önce Hannover'de yayına başlamıştı. Ancak Akşam'ın baskısı için Hannover'in seçilmesinin yanlış bir karar olduğu kısa bir süre içinde ortaya çıkmış ve kısa bir süre sonra durdurulmuştu. Gerek Türkiye'den gelen kalıpların matbaaya ulaşmasındaki, gerekse basılan gazetelerin dağıtımındaki zorluklar, okura daha güncel gazete ulaştırma şansı vermemişti.
Önce Akşam, kısa bir süre sonra Hürriyet'le, 1969 yılında Türkiye gazetelerinin Avrupa baskıları dönemi başladı. Hürriyet'i Tercüman takip etti. Daha sonra diğer gazeteler geldi. Şu anda hepsi de Frankfurt çevresindeki matbaalarda basılıp, Avrupa'ya dağıtılan günlük Türkçe gazete sayısı 10'u buluyor.
Türk gazeteleri başlangıçta diğer Alman gazetelerinin basıldığı matbaalarda basılıyorlardı. Sonra kendi matbaalarında basılmaya başladılar. Güncellik sorunu iletişim ve baskı teknolojisindeki gelişmelerin uygulamasıyla çözüldü. Gazetelerin Türkiye'de hazırlanan sayfaları çok kısa bir süre içinde Almanya'ya geçiliyor.
Gazeteler, buradaki yazı işleri ve haber merkezlerinin (genellikle Frankfurt ve çevresinde) ürettiği haberler, hazırladığı özel Avrupa sayfalarıyla zenginleşerek, Avrupa'daki okurlarına ulaşıyor. Başlangıçta hem gazeteciler, yani editörler, muhabirler ve hem de teknik elemanlar, grafikerler, Türkiye'den geliyordu. Elbette matbaa elemanları, idareciler ve hatta dağıtım elamanları da. 40 yıllık süre içinde Almanya'ya gelip, gazetelerin Avrupa baskılarında görev alanlar artık emekli olup, yerlerini yeni kuşaklara bıraktılar, bırakıyorlar. Bir bölümü Türkiye döndü, bir bölümü göçmenliği tercih etti, kesin olarak Avrupa'ya yerleşti. Emekli olup, burada kalanlar da var, Türkiye'ye dönenler de. Avrupa'da çalışırken ya da emekliliğini sürdürdürken (ya da gazeteciliği bırakıp, bir başka işte çalışırken) yaşamını yitirenler de...
Türk gazetecilik tarihinin Avrupa baskıları döneminin öncü gazeteleri, kısa aralıkla Akşam ve Hürriyet oldu.
Altan Öymen ve Garbis Keşişoğlu'nun bu dönemi yoğun olarak yaşayarak, bu öncülüğü taşıdılar.
Akşam'ın o dönemki sahibi Malik Yolaç, gazetenin Almanya baskılarının başına da Gazeteci-Yazar Altan Öymen'i getirmişti. Daha önceki yıllarda Almanya'da Türkiye'nin Bonn'daki Büyükelçiliği'nde Basın Ataşesi olarak görev yapmış olan Öymen, gazeteci olarak da da çeşitli kereler bu ülkede bulunmuştu. Hem genel olarak Almanya'yı ve hem de bu ülkedeki Türk göçmenleri yakından takip ediyordu.
Hürriyet'in o dönemki sahibi Erol Simavi ve Genel Yayın Yönetmeni Necati Zincirkıran da Almanya baskılarının başına 1960'lı yılların ortasından itibaren Almanya'da Hürriyet muhabiri olarak görev yapan Garbis Keşişoğlu'nu getirmişlerdi. Hem Münih'in Avrupa'daki Türk medyasının merkezi olduğu ilk yıllarda, hem de Frankfurt ve çevresinin bu rolü üstlendiği daha sonraki dönemde, gazeteci ve yönetici olarak uzun süre aktif görevler üstlenen Keşişoğlu, halen Almanya'da yaşıyor.
Erdoğan, Schröder'in yaşgünü partisine geliyor
Kısa bir süre önce 65 yaşına giren Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder'in Hannover yakınlarındaki bir otelde vereceği yaşgünü partisinin davetlileri arasında yer alan Başbakan Erdoğan'ın Almanya'ya geleceği kesinleşti. Schröder'in 150 civarında misafiriyle kutlayacağı partinin davetlileri arasında Fransa eski Cumhurbaşkanı Chirac ve Rusya Başbakanı Putin de yer alıyor. Bu arada Erdoğan'ın Almanya'da 3 gün kalacağı, bir basın toplantısı düzenleyeceği ve gerçekleştirilecek salon toplantılarında çeşitli Türk dernek temsilcileriyle görüşeceği öğrenildi.
Başbuğ'un konuşması Alman medyasında
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Harp Akademileri'ndeki konuşması bazı Alman gazetelerinde de yer aldı. Die Welt gazetesi, „Türk politikacılar, askerlerin tavsiyelerini dinlemeli / Genelkurmay Başkanı Başbuğ, ilk konuşmasında dini ve Kürtlerin kimliğini tanıdı – Hükümet partisine hafif tehdid“ başlık ve spotlarıyla verdiği haberde, 'yeni Başbuğ doktrini'nden sözediliyor. Başbuğ'un konuşmasının, selefi Yaşar Büyükanıt'ın hükümete karşıt politikasının devamı anlamına gelmediğine işaret edilen haberde, „Çünkü söylediği bazı önemli cümleler, aynı şekilde AKP'den de gelebilirdi. Kürtler için reformlar, dinin özgürce yaşanması... Ama belki orada, kırmızı çizgilerin aşılmasına karşı, gizli bir tehdit de var. Başbuğ orduyu 'anayasının garantisi' olarak tanımlıyor. Burada AKP'nin aslında tamamen değiştirmek istediği 1982 tarihli darbe anayasasını kastediyor. Ancak AKP zamanla bundan uzaklaştı. Belki de askerlerin tavsiylerini dinlemiştir“ denildi. Daha sonra da 'yeni Başbuğ doktrini“ şöyle tanımlıyor: „Eski karşıtlar ordu ve AKP arasında rahatsız bir birleşme.“ Aynı konusudaki Tagesspiegel gazetesinin haberinin başlığı ve spotu ise şöyle: „Kürt sorununda havuç ve kırbaç / Türk ordusu Kürt sorununda beton kafalı imajından kurtulmak istiyor – Ordunun başı Kürtlere yaklaşıyor. Ancak aynı zamanda adli makamlar da Kürt aktivistlere karşı yeni bir tutuklama dalgası başlatıyor.“ Başbuğ'un „teröristler de insandır“ cümlesine dikkat çekilen haberde, „Bağbuğ, PKK üyeleri için bile, Türkiye'de aslında ordu ve politikacılardan pek duyulmayan cümlerler sarfediyor“ deniliyor ve konuşmanın bir gazete tarafından 'küçük bir devrim' olarak tanımladığı belirtiliyor. Öte yandan son PKK operasyonlarında aralarında DPT üyelerinin de yer aldığı yaklaşık 70 kişinin tutuklandığına dikkat çekilerek, „yeni bir başlangıç bulandırıldı“ yorumu yapılıyor.
Alman 'harp okulu'na bombalı saldırı
Almanya'nın Dresden kentindeki kara kuvvetlerine subay yetiştirilen askeri okula hafta başında yapılan saldırının ardında bir sol örgüt olduğu tahmin ediliyor. Paskalya bayramında gerçekleştirilen kundaklamada çok sayıda askeri nakliye aracı tahrip olmuştu. Frankfurter Allgemeine Zeitung'u haberine göre Dresden'deki bazı yayın organlarına gönderilen mektuplarla saldırıyı üstlenen bir grup, tüm askeri operasyonaları durdurulması ve silahsızlanma çağrısında bulunup, „Eğer bunu siz yapmazsanız, biz yaparız“ tehdidinde, okulun mezuniyet törenlerinin de kamuoyundan uzak gerçekleştirilmesi çağrısında bulunuyor.