Gürsel Köksal bildiriyor...>> Schröder 65 yaşında; Erdoğan da davetli Federal Almanya Cumhuriyeti'nin 7'nci başbakanı (1998-2005) Gerhard Schröder 65'nci yaşgünününü kutluyor. Bild gazetesinde yer alan yazıya göre doğum gününü (7 Nisan 1944) önce eşi, çocukları ve diğer “aile üyeleri” (ailenin kedisi Schnurri ve köpeği Holly) birlikte kutlayan Schröder, bir dönem başarıdan başarıya koşturduğu partisi SPD'nin resmi bir yaşgünü partisi vermesine karşı çıkmış.
2005'teki seçim yenilgisinin ardından siyaseti bırakan ve parti politikasından uzak kalan Schröder, buna karşılık cumartesi günü Hannover'in kuzeyinde, bir göl kenarındaki “Seefugium Oteli”nde, yaklaşık 150 misafirin katılacağı özel bir yaşgünü partisi düzenliyor. Bild gazetesi, davete katılacağını bildiren misafirler arasında Başbakan Erdoğan'ın da yer aldığını yazdı.
Fransa eski Cumhurbaşkanı Chirac, “yakın arkadaşı” Rusya Başbakanı Putin, SPD'nin önümüzdeki seçimlerdeki şansölye adayı, Federal Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier'le çok sayıda işadamı ve büyük şirket yöneticisi de davetliler arasında yer alıyor. Görevde olduğu sürede ve halen Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğini hep savunan Schröder'in Başbakan Erdoğan'ın özel yaşgününe davet etmesi, iki politikacı arasındaki dostluğun sürdüğünü gösteriyor.
Hatırlanacağı gibi Erdoğan Schröder'in desteğiyle Berlin'de “Yılın Avrupalısı” seçilmiş ve böylece Almanya'nın önemli ödüllerinden “Quadriga”nın 2004'teki sahiplerinden biri olmuştu. Ödülünü de bizzat Schröder'in elinden almıştı. Schröder, bir yıl sonra da İstanbul'da Başbakan Erdoğan'ın iftar davetine (12 Ekim 2005) katılarak, bu jesti yapan ilk Hıristiyan ülke başbakanı olmuştu. Schröder'le ilgili biyografilerde, onun bu iftar jestiyle, Almanya'nın Irak savaşına katılmasına açık bir biçimde karşı çıkması nedeniye Arap ve Müslüman dünyasında sevilen bir batılı olduğu vurgulanıyor.
Nitekim Schöder, son olarak kısa bir süre önce İran'ı ziyaret etmiş ve devletinin zirvesindeki devlet adamlarının hepsiyle biraraya gelip, görüşmelerde bulunmuştu. 7 Nisan 1944'te Hannover yakınlarındaki Mossenberg'de dünyaya gelen, o sırada asker olan babası birkaç ay sonra cephede ölen Schröder, çok yoksul koşullarda geçen çocukluk yıllarının ardından, önce gençlik kolları lideri, daha sonra da milletvekili, eyalet başbakanı ve federal başbakan, genel başkan olarak Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) tarihinde, Willy Brandt'tan sonra partiye en çok oy kazandıran lider olarak yer alıyor. Ancak iktidarda olduğu dönemde kararlaştırdığı ve tavizsiz bir biçimde uyguladığı, dar gelirli kesimleri “kemer sıkmaya” zorlayan reform politikalarıyla SPD'nin sol kanadından çok sayıda üyenin ve özellikle sendikacıların partiden ayrılıp, daha sonra Sol Parti'yle birleşen yeni bir parti kurmasına yol açtığı için, onu partiyi zayıflatmakla suçlayanlar da var.
Siyaseti bıraktıktan sonra çeşitli uluslararası holdinglerde, denetleme kurulu başkanlığından, danışmanlığa çeşitli işler üstlenen Schröder, son olarak geleneksel Çin tıbbını Avrupa'da tanıtmak üzere Çin Dışişleri Bakanlığı'nca “danışman” olarak atanmıştı. Schröder'in SPD'nin şimdiki şansölye adayı Steinmeier'e destek vermek üzere seçim sürecinde yeni politik insiyatifler üstlenmesi bekleniyor. Schröder, 4'ncü eşi Doris, eşinin ilk evliliğinden 18 yaşındaki kızı ve Rusya'dan evlat edindikleri diğer iki çocuğuyla (7 ve 3 yaşlarında) birlikte Hannover'de yaşıyor.
Merkel'in “gizli” Afganistan ziyareti
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in gizlice Afganistan'ı ziyareti hükümet içindeki çatlakları ortaya çıkardı. Başbakan'ın ziyaretinin gizli tutulması güvenlik önlemleriyle açıklanıyor. Ancak medyaya sızan haberlere bakılırsa Dışişleri Bakanlığı ziyareti Merkel'in Afganistan'a doğru yola çıkışından birkaç saat önce tesadüfen öğrenmiş. Frankfurter Rundschau'nun haberine göre sosyal demokrat Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, cumartesi akşamı Prag'daki Avrupa Birliği zirvesinden birlikte Berlin'e dönerken Merkel'e “Duyduğum kadarıyla, yarın Afganistan'a gidiyormuşsunuz” demiş ve karşılık olarak da “Aa, evet. Ben de size onu söylecektim” yanıtını almış.
Merkel, kendisi gibi Hıristiyan demokrat Savunma Bakanı Franz Josef Jung'la birlikte Afganistan'ın kuzeyindeki, Alman askerleri tarafından kontrol edilen Kunduz ve Masar-ı Şerif bölgelerine gitti. Buradaki Alman askeri birliklerini, yerel yöneticileri, Almanya tarafından kurulan okul, hastane ve polis eğitim merkezini ziyaret etti. Yakın çevresine dayandırılan haberlere göre Başbakan, haftasonunda NATO'nun yeni Afganistan stratejisinin belirlenmesinin ardından, son gelişmeleri buradaki askerlere anlatmak üzere bu ziyareti kararlaştırmış. Ancak, hükümetin SPD kanadı, özellikle de Federal Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Steinmeier bu konuda bilgilendirilmezken, daha doğrusu çok geç bilgilendirilirken, geziye katılacak gazetecilerin ise gerekli hazırlıklarını yapabilecek kadar erkeden haberdar olduklarına dikkat çekiliyor. Ancak daha önemlisi, Merkel'in yardımcısından bile sakındığı ziyaretin Taliban tarafından bilinmesi ve bu amaçla bölgedeki Alman askeri üssüne, Başbakan'ın ziyaretinden kısa bir süre sonra bombalı saldırıda bulunmuş, örgütün bir sözcüsünün bu saldırının doğrudan Merkel'e yönelik olduğunu açıklamış olması.
Merkel'in habersiz Afganistan ziyareti, büyük koalisyonun kanatlarının tüm aksi yönde açıklamalara rağmen kendilerini seçim kampanyası sürecinde gördükleri, hükümet görevi olarak gerçekleştirilenlerin faaliyetleri de eylül ayındaki genel seçime odakladıklarını gösteriyor. Bu arada ABD Başkanı Obama'nın “daha fazla asker” talebi üzerine Merkel'in 600 askerin daha gönderilmesini kabul ettiği öğrenildi. Şu anda Afganistan'daki Alman askeri sayısı 3.800'i buluyor.
Kitap tanıtarak, ittifak politikası!
Almanya'da eylül ayında gerçekleştirilecek genel seçimlere sosyal demokratların başbakan adayı olarak girecek olan Dışişleri Bakanı Steinmeier, partisi SPD'nin seçimlerdeki potansiyel ortağı Yeşillerin liderlerinden Renate Künast'ın yeni çıkan kitabı “Traeume sind mir nicht genug”u (Benim için hayeller yeterli değil) tanıttı. Steinmeier, bir süre önce de diğer potansiyel ortakları liberallerin (FDP) lideri Westerwelle'nin kitabını tanıtmıştı. Steinmeier'in kitabı “Mein Deutschland”ın (Benim Almanyam) tanıtımını ise Yeşiller'in Eşbaşkanı Özdemir üstlenmişti. Almanya'daki siyasal dengeler, 1998'deki seçimlerde olduğu gibi sosyal demokratlarla yeşillerin o dönem Schröder – Fischer liderliğinde gerçekleştirdikleri başarıya izin vermediği için Steinmeier'in kitap tanıtımı yoluyla, kendi partisiyle Yeşiller ve liberallerin katıldığı bir koalisyonu hedeflediğinin mesajını verdiği sanılıyor.
FAZ: Açıkça anti semitist propaganda Anadolu'da Vakit gazetesinin Springer Grubu'yla ilgili haberi, Frankfurter Allgemeine Zeitung'da (FAZ) „Springer Grubu'na yönelik bir Türk gazetesinin karalama kampanyası“ olarak duyuruldu. FAZ'da „Springer'e karşı / Türk gazetesinde kampanya“ başlığı altında yayınlanan haberde, şöyle deniyor: „Springer Grubu, Türk basınında ağır bir karalamayla karşı karşıya kaldı. Almanya'da yasaklanmış olan İslamcı milliyetçi gazete Vakit'teki yalan iddialarla dolu haber ortalığı karıştırdı. Doğan Grubu'na ortak olan Springer'in % 100 İsrail devletine ait olduğu ve böylece de Doğan Grubu'nun da % 25'yle İsraillilerin elinde olduğu ileri sürülüyordu. Burada anti semitist propaganda açık bir biçimde görülüyor. Güya, "Yahudi kökenli" Axel Cäsar Springer, ölümünden önce grubu İsrail devletine bağışlamış. Buna ek olarak Springer'in televizyon grubu ProSiebenSat.1'ı Haim Saban'dan satın aldığı, halbuki bilindiği gibi bu gerçekleştirilememişti ve "Bertelsmann Medya Grubu"nun da sahibi olduğu ileri sürülüyor.
Türk gençlerine Hürriyet aracılığıyla polis olun çağrısı
Almanya'nın Hessen eyalet hükümetinin, göçmen kökenli gençleri polis teşkilatına kazanmak üzere Hürriyet gazetesiyle ortak kampanyası, gazetenin Avrupa merkezinde başlatıldı. Hessen İçişleri Bakanı Volker Bouffier'le, eyalet polis teşkilatının üst düzey yöneticileri, halen eyaletin çeşitli kentlerinde görev yapan çeşitli rütbelerde Türk kökenli genç polisler ve polis akademisinde eğitim ve öğrenimleri süren Türk kökenli öğrenciler, bu amaçla Hürriyet'te düzenlenen toplantıya katıldılar.
Alman medyasının da yoğun ilgi gösterdiği toplantıda Bakan Bouffier, "Daha fazla göçmen kökenli genci aramızda görmek istiyoruz. Buna ihtiyacımız var" dedi. Göçmen kökenli gençlerin iki kültürü de tanıdıkları için göçmenler ve polis arasında bir güven köprüsü oluşturduğunu vurgulayan Bakan, şu anda eyalet polis teşkilatında göre yapan göçmen kökenlilerin oranının % 12 olduğunu ve bunu 5 yıl içinde % 20'ye çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Türk gençlerinden polis olmak için Alman vatandaşlığı şartının da aranmadığını vurgulayan Bakan, „Hürriyet ile işbirliği sayesinde daha fazla Türk'ü polis teşkilatına kazandıracağımıza inanıyorum“ dedi.
Doğan Media International Genel Müdürü Sevda Boduroğlu da "Biz yayınlarımızla ulaştığımız insanlarımızı bu konu ile ilgili olarak bilgilendirmeye hazırız" dedi. Çok sayıda Alman medya organı, „Polisin Türklere ihtiyacı var“ (Frankfurter Rundschau), „Bouffier daha fazla Türk polisi arıyor“ (Bild) gibi başlıklar altında kampanyaya ve Hürriyet'le işbirliğine geniş yer verdiler.
gü[email protected] Dogan Media International / Frankfurt
5 Nisan 20092 Nisan 20091 Nisan 200928 Mart 200926 Mart 200925 Mart 200924 Mart 200923 Mart 200921 Mart 200920 Mart 200918 Mart 200917 Mart 200912 Mart 200911 Mart 200910 Mart 20096 Mart 20095 Mart 200927 Şubat 200925 Şubat 200924 Şubat 200920 Şubat 200919 Şubat 200918 Şubat 200917 Şubat 2009