Dünya

Almanya'dan notlar...

25 Mart 2009 02:00

Gürsel Köksal bildiriyor...

>> Rakel Dink: “Dava Türkiye için büyük bir şans!” Hrant Dink cinayeti dosyası Almanya gündeminde. Türkiye'yi sarsan cinayet, Gazeteci Osman Okkan ve Simone Sitte tarafından hazırlanan "Die Mordakte Hrant Dink" (Hrant Dink Cinayeti Dosyası) filmin Arte kanalında yayınlanması dolayısıyla Almanya gündemine girdi.

Daha önce Nürnberg'deki Türkiye-Almanya Film Festivali'nde (28 Şubat 2009) ile geçen pazar günü Köln'de (22 Mart 2009) "Ludwig Müzesi Film Forum"nda Türkiye'den ve Almanya'dan konunun uzmanlarının katıldığı toplantılar eşliğinde gösterilen film, Arte'de "Türkiye'de Ermeniler" konulu programı çerçevesinde yayınlanacak ve 29 Mart'ta tekrarlanacak.

Türkiye Almanya Kültür Forumu, Kuzey Ren Vestfalya Film Vakfı ve Arte'nin desteğiyle çekilen film, Türkiye'de de geçen cuma günü (20 Mart 2009) Bilgi Üniversitesi'nde ilk kez gösterilmişti. Çok sayıda Alman gazetesi bugünkü kültür ya da televizyon bölümlerinde, ilk çekim çalışmaları Hrant Dink yaşarken başlayan filme geniş yer verildi.

İstanbul'da iki yıl önce öldürülen Hrant Dink'in Türk-Ermeni ilişkilerindeki önemine dikkat çekilen haberlerde, cinayetin ardından yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen İstanbul'da on binlerce kişinin “Hepimiz Hrant Dink'iz, Hepimiz Ermeniyiz” sloganlarıyla yürümesi, özür dileme kampanyası, Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki yumuşamalar, umut verici gelişmeler olarak değerlendirildi. Bu arada Kölner Stadt Anzeiger gazetesi, Rakel Dink'in İstanbul'daki cinayet davasını “büyük bir şans” olarak gördüğüne dair sözlerini başlığa çıkardı.

Gazetede, filmin Köln'deki gösterimi için Almanya'ya gelen Rakel Dink'in davayla gidişatıyla ilgili şu sözleri yayınlandı: “Korkarım ki baskıcı anlayış mahkemede etkisini sürdürecek. Ancak sonuç halen açık. Gerçeğin aydınlığa çıkması için tüm olanaklarımızı değerlendireceğiz. Eşimin katilleriyle 'Ergenekon' örgütü arasında bağlantılar olduğu biliniyor. Ve bunun eşimin davasında bir rol oynayacağını umuyorum. Türkiye'de insanlar cbu cinayetin sadece birtakım gençlerin işi olmadığını biliyor. Devlet bu cinayete yol açtı ve aynı devlet bunu aydınlatmak zorunda. Bu dava Türk adaletinin kendisini temize çıkarabilmesi için büyük bir şans. Ama aynı zamanda Türk devleti için de.”

>> Erdoğan'ın seçim hediyeleri. Günlük ekonomi gazetesi Handelsblatt'ta yer alan ve Türkiye'deki yerel seçim sürecini konu edinen haberde, Tunceli'de valilik tarafından halka dayanıklı tüketim malları dağıtılması uygulaması geniş yer aldı. "Erdoğan durgunluğa rağmen taşrada seçim hediyeleri dağıtıyor" başlıklı haberde, Erdoğan'ın Anayasa Mahkemesi'nin AKP'nin yasaklanmayla ilgili davayı karara bağlamasından 8 ay sonraki yerel seçimleri bir referandum havasına sokmaya çalıştığı vurgulandı.

Seçimi, Erdoğan'ın adalet mekanizması ve ordudaki Kemalist elitle güçlerini karşılaştırması olacağına değinilen haberde, "AKP ne kadar çok oy alır, ne kadar çok yerel yönetimi ele geçirirse, Erdoğan'ın generalleri hizaya getirmesi o derece kolay olacak" denildi. Haberde, Erdoğan'ın iktidar savaşındaki en güçlü silahının popülerliği olduğu belirtildikten sonra, siyasi rakiplerinin onun için kolay olduğu, ancak asıl rakibinin ekonomik kriz olduğu kaydedildi. Ülkenin giderek daha derinleşen bir durgunluğa gömüldüğüne dikkat çekilen haberde, Erdoğan'ın iş dünyasının istikrarın sağlanmasına katkıda bulunabileceğini düşündüğü IMF'le görüşmelere yanaşmadığı belirtildi ve "Erdoğan seçmenlere seçim hediyeleri dağıtabilmek için ellerinin serbest kalmasını istiyor" denildi.

Bunun sonucu olarak da Türkiye'deki bütçe açığının şubat sonunda 10.4 milyar lirayı bulduğu belirtildi. Erdoğan'ın seçimlerde AKP'nin oy oranını yüzde 50'i bulabileceği, hattı buna aşabileceğine değinilen haberde, "Muhalifler, bir seçim zaferinin zaten otokratik davranan Erdoğan'ın bu durumu İslamcı ajandasını gerçekleştirmek için fırsat olarak görmesinden endişe ediyorlar. Buna karşın iyimserler ise Erdoğan'ın bir seçim zaferini yıllardır tıkanan reformlar için bir görev olarak yorumlayacağını umuyorlar" deniyor.

>> Alman medyasında Irak ziyareti. Cumhurbaşkanı Gül'ün Bağdat temasları Alman medyasında Türkiye'yle Irak'ın PKK'ya karşı birlikte cephe oluşturacağı boyutuyla önce çıktı. „Gül, Bağdat'ta. Irak'la birlikte PKK'ya karşı“ (Frankfurter Allgemeine Zeitung), „Gül'ün Irak'a tarihi ziyareti“ (Die Welt), „PKK'ya karşı cephe“ (Tagesspiegel), „Bağdat ve Ankara PKK'ya karşı birlikte harekete geçmek istiyor“ (Focus) gibi başlıklarla verilen haberlerde, Gül ile Talabi'nin PKK konusundaki açıklamaları yer alıyor.

Bu arada Gül'ün Türkiye'de tabu olan 'Kürdistan' sözcüğünü kullandığına da işaret edilen haberlerde, „Bu Türkiye'de Iraklı Kürtlerle ilişkilerde yumuşama işareti olarak yorumlandı“ görüşü yer aldı. Öte yandan Focus'taki haberde PKK'nın bir sözcüsünün Türkiye, Irak ve ABD arasında örgütü yok etmek üzere bir anlaşmanın sözkonusu olduğuna ve Gül'ün barışçı bir diyalog sürdürecek durumda olmadığına dair açıklamaları yer aldı.

>> Türkiye, Rasmussen'i istiyor mu, istemiyor mu? NATO'ya yeni Genel Sektereter adayları arasındaki favori isim Danimarka Başbakanı Fogh Rasmussen'le ilgili Türkiye'nin yaklaşımı Alman medyasını meşgul ediyor.

Die Welt gazetesi birinci sayfadan verdiği “Türkiye Danimarka'nın Başbakanı'nı yeni NATO şefi olarak istemiyor” başlıklı haberde, ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere'nin desteklediği Rasmussen'e karşı Türkiye'nin itirazının büyüdüğü belirtiliyor. Bu durumun, Danimarka Başbakanı'nın karikatür krizindeki tavrı, Türkiye'nin AB'ye üyeliğine karşı olması ve PKK çizgisindeki televizyon kanalının yasaklanmasına yanaşmamasından kaynaklandığı belirtiliyor.

Öte yandan Financial Times Deutschland'da yayınlanan haberin başlığı ise şöyle: “Ankara Rasmussen'in NATO şefliği kabul edecek” İyi haber alan kaynaklara dayandırılan iddialara dayanan haberde Türkiye'nin Rasmussen'e karşı itirazdan vazgeçtiği ve bu atamanın Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin işareti olacağı belirtiliyor.

>> Şeyhler Mercedes'e umut veriyor. Alman otomobil devi Daimler, krizden çıkış için taze parayı Körfez'de buldu. Abu Dabi'den devlete ait yatırım şirketi Aaber Invesment, 2 milyar euro verip, Daimler'in % 9.1'ine ortak oldu. “Araplar, Daimler'i sıkıntıdan kurtarıyor” ve “Daimler, Abu Dabi'yi Denetleme Kurulu'na aldı” gibi yorumlarla verilen haberlerde, Daimlerin Başkanı Dieter Zetsche'nin bu gelişmeyi “stretejik işbiriliği” olarak değerlendirdiğine vurgulanıyor. Hemen tüm Alman gazetelerinin birinci sayfalarında mutlu bir şekilde Zetsche'yle el sıkışırken resmi yayınlanan Aabar'ın Başkanı Şeyh Kadem el-Kubasi ise “muhtemelen Abu Dabi var oldukça” diyerek, bu işbirliğine bir hayli uzun bir ömür biçtiğine dikkat çekiliyor. Daimlerin diğer Arap ortağı ise % 6.9'lik hisseyle Kuveyt Emirliği. 

[email protected]
Dogan Media International / Frankfurt 



24 Mart 2009
23 Mart 2009
21 Mart 2009
20 Mart 2009
18 Mart 2009
17 Mart 2009
12 Mart 2009
11 Mart 2009
10 Mart 2009
6 Mart 2009
5 Mart 2009
27 Şubat 2009
25 Şubat 2009
24 Şubat 2009
20 Şubat 2009
19 Şubat 2009
18 Şubat 2009
17 Şubat 2009