Gürsel Köksal bildiriyor...
>> Kazanan Hamburglu Türkler olacak mı? Hamburg'da gerçekleştilecek Hamburger SV – Galatasaray UEFA Kupası maçı öncesinde, özellikle Hamburg gazetelerinde bu kentte yaşayan Türk toplumunun durumuna geniş yer veriliyor. Kente yaklaşık 60 bin Galatasaray taraftarının bulunduğu yolundaki tahminler, bu kentteki Türk derneklerinin, taraftar klüplerinin ve Eyalet Meclisi'ndeki Türk kökenli politikacıların tepkileri, medyada geniş yer buldu.
Hamburger Abendblatt gazetesi, kentteki Beşiktaş ve Trabzonspor taraftar kulüpleriyle, Sivaslılar Derneği'nin sözcüleri, Galatasaray'ı desteklediklerini açıklarken, Almanya Fenerbahçeliler Dernekleri Birliği Başkanı'nın HSV'ye destek açıklamasına geniş yer verdi. Yine aynı gazetenin “Büyük futbol koalisyonu” başlıklı haberinde Eyalet Meclisi'ndeki Türkiye kökenli milletvekillerinden 5'inin (Yeşiller'den Nebahat Güçlü, CDU'dan David Erklap, SPD'den Bülent Çiftlik ve Metin Hakverdi'yle Sol Parti'den Mehmet Yıldız) maçla ilgili değerlendirme ve tahminleri yer alıyor.
Gazetede yayınlanan açıklamalarına bakılırsa, Erkalp, Çiftlik, Hakverdi ve Yıldız, HSV'nin maçı alacağını tahmin ediyorlar. Galatasaray'a şans veren tek milletvekili ise Nebahat Güçlü. Eyalet Meclisi'ndeki diğer Türk kökenli milletvekili Aygül Özkan da maçı Galatasaray'ın alacağını tahmin ediyor. Galatasaray taraftarı CDU'lu Özkan, partisinden HSV taraftarı Frank Schira'yla ortak bir açıklama yaparak, hangi takım kazanırsa kazansın maçtan sonra arkadaşlıklarının süreceğini vurgulayarak, kentte yaşayan iki takımın taraftarlarına da sonucu böyle karşılama tavsiyesinde bulundular.
Bu arada Avrupa Futbol Şampiyonası'ndaki Almanya-Türkiye karşılaşması öncesi ve sonrasındaki şölen havasına göndermede bulunan bazı yetkililer de, sonuç ne olursa olsun, “kazananın Hamburglu Türkler olacağı”nı dile getirdiler..
>> Taksim'de 1 Mayıs için Avupa'dan destek: Avrupa'dan işçi sendikaları ve konfederasyonları (ETUC, ITF, IUF, DGB) ile KESK,Türk-iş, DiSK Genel merkezleri ve çok sayıda üye sendikanın koordinasyonunda oluşturulan bir “gözlemci delegasyonu”, 1 Mayıs kutlamalarını yerinde izlemek üzere 30 Nisan - 2 Mayıs tarihlerinde İstanbul'da olacak.
1 Mayıs'ın Türkiye'de “Dünya Emek Günü” olarak tanınması, sendikal hareketin “sınırsız gösteri ve yürüyüş hakkı”nın önündeki engellerin kaldırılması talepleriyle Başbakanlık ve İstanbul Valiliği'ne yönelik bir kampanya başlatan Alman Gıda İşçileri Sendikası (NGG), işçi ve sendikacıları İstanbul'daki 1 Mayıs'a bizzat katılarak, “dayanışmayı güçlendirmeye” çağırıyor. Sendikanın bu amaçla yayınladığı bildiride ve imza toplanan protesto-talep mektuplarında, geçen yıl 1 Mayıs'ta Taksim'de polisin göstericilere müdahalesi de “vahşet” olarak tanımlanıyor. Bildirilerde Avrupa Parlamentosu'ndan da sözkonusu delegasyona katılım olacağı belirtiliyor.
>> Dünyanın en büyük turizm fuarı ITB (Uluslararası Turizm Borsası) Berlin'de başladı: Fuara, 187 ülkeden 11 bin 98 kurum ve şirketin katılıyor. Fuarın başlangıcı vesilesiyle turizm sektörünün durumuyla ilgili yayınlarda, karamsarlığın egemen olduğu, sektörün önde gelen isimlerinin yaz sezonu için tahminde bulunmaktan kaçındıkları vurgulanıyor. Türkiye'nin 2 bin 500 metrekarelik standının açılışına Berlin Başbakanı (Berlin'i yöneten belediye başkanı) Klaus Wowereit da katıldı. Türkiye gelecek yılki ITB'ye “konuk ülke” olarak katılacak. Bu arada Türk-Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, konuyla ilgili bir açıklama yaparak, yılın ilk iki ayında Türkiye'ye giden Alman turist sayısında, geçen yıla göre yüzde 7 gerileme olduğuna işaret etti. Türkiye'ye bu yıl Almanya'dan gelecek turist sayısında en fazla yüzde 10 gerileme olacağını ileri sürdü. Türkiye'nin ilk kez “orta sınıfın üst diliminden” de büyük ölçüde ilgi göreceğine değinilen açıklamada, bunun İstanbul başta olmak üzere İzmir ve Ege Bölgesi'ne yönelen turist sayısını etkileyeceği vurgulandı..
>> Hıristiyan demokratlar güç kaybediyor: Almanya'da gerçekleştirilen son kamuoyu yoklamaları, Hıristiyan birlik partilerinin (CDU-CSU) oy oranlarının düştüğünü gösteriyor. Yıl başında oy oranı yüzde 37 olan CDU-CSU'nun oyu sürekli düşerek, yüzde 32'ye kadar geriledi. Bu partilerin çizgisindeki medyada çıkan haber ve yorumlara göre bu durum, CDU-CSU'nun “asgari ücret”, “zor durumdaki şirketlerin kurtarılması”, “Papa'ya yönelik suçlamalar” gibi konulardaki tartışmalarda kesin tavır almamasından kaynaklanıyor. Sorunun sorumlusu olarak da Federal Şansölye Angela Merkel gösteriliyor.
Welt gazetesindeki “Muhafazakarların korkaklığı” başlıklı analizde, parti tabanın Merkel'den belirgin bir CDU profili bekledikleri vurgulanıyor. Frankfurter Allgeimeine Zeitung'un (FAZ) genel yayın yönetmenlerinden Berthold Kohler tarafından kaleme alınan “Kaynana Merkel” başlıklı başyazı bu konuyu ele alıyor.
Son kamuoyu yoklamalarında oy oranlarında gözlenen gerileme başta olmak üzere çeşitli nedenlerle CDU'nun ya da yazıdaki biçimiyle “Merkel'in küçük aile işletmesi”nin kriz belirtileri verdiğine dikkat çekilen yazıda, dünya çapındaki büyük ekonomik krizlerin sadece iş dünyasının liderlerinin değil, politikacıların da alışılmış yaklaşımlardan farklı kararlar almaya zorladığına dikkat çekilerek, bunun seçimlerde CDU'nun aleyhine sonuçlara neden olabileceği ileri sürülüyor.
Şu anda iktidarda olan büyük koalisyonlar gibi yönetimlerde, koalisyon ortaklarının karşılıklı uzlaşmalarının partilerin profillerinin yumuşattığına değinildikten sonra, Merkel'in hem de CDU genel başkanı ve hem de bu partinin en büyük rakibiyle kurulmuş olan ortaklığın başı olarak seçim sürecinde karşı karşıya olduğu büyük problem şöyle tanımlanıyor: Seçim sürecinin sonuna gelinirken ve halen krizin içindeyken parti üyeleriyle, seçmenler ekimden sonraki dönemin nasıl olacağını, SPD ve CDU ya da Merkel ve Steinmeier arasındaki farkları bilmek isteyeceklerdir..
Merkel ve Steienmeier arasındaki “şansölyelik yarışı”nın özellikle Opel örneğinde açıkça görüldüğüne değinilen yazıda, Merkel'in sosyal ve “en azından SPD kadar halka yakın” görünmeye çalıştığı kaydedilerek, “Bu hesap tutabilir, ama tutmayabilir de” deniliyor. Merkel'in iktidarda kalabilmesi için bir yandan CDU'nun büyüyen kararsız seçmenleri kazanması, ancak bunun yanında partinin kendi tabanını da harekete geçirmesi gerektiği vurgulandıktan sonra, “Ama Şansölye onlara kaynanalık yaptı” deniliyor. Örnek olarak da Merkel'in Papa'ya yönelik açıklaması ve Steinbach krizindeki sessizliği gösteriliyor. Papa olayında eleştirel çıkışıyla Merkel'in koyu Katolik CDU – CSU seçmenlerine ters düştüğü, Steinbach krizindeki tavırsızlığının da partinin tutucu kanadıyla ve onların beklentilerine uzaklığının kanıtı olarak görüldüğü belirtilerek, “Bütün bunlar birlik cephesinde eski sorunun yeniden öne çıkmasına yol açıyor” deniliyor ve Merkel'in bu partide gerçekten “evinde mi olduğu”nun yeniden sorgulandığı vurgulanıyor.
Son olarak tüm tartışmalara rağmen Merkel'e karşı parti içinde bir isyan yaşanmadığına ve onun halen CDU için en önemli figür olduğu da hatırlatıldıktan sonra, seçim sonuçlarını küçük miktarda oy farkının etkilediği de vurgulanıyor.
>> İflah olmaz Nazi avukata 5 yıl hapis daha: Hitler Almanyası'nın gerçekleştirdiği Yahudi soykırımını defalarca inkar eden aşırı sağcı avukat Horst Mahler, 5 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Yıllardır benzer suçlardan defalarca hapis cezası alan ve avukatlık ruhsatı iptal edilen Mahler, 3 hafta önce de bir başka mahkemede 6 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Soykırım inkarı yanısıra, Hitler selamı vermek gibi provokatif eylemlerinin yanısıra, Almanya'nın en büyük aşırı sağcı partisi NPD'nin de bir dönem avukatlığını üstlenerek, dikkatleri çeken Mahler, gençliğinde de sol şiddet eylemcisi olarak tanınıyordu. Kızıl Ordu Fraksiyonu'nun (RAF) kurucuları arasında yer alan Mahler, bu nedenle de 10 yıl hapis yatmıştı.
>> Alman Haber Ajansı'nın (DPA) zirvesinde görev değişimi: Yaklaşık 20 yıldır en büyük Alman haber ajanının başında bulunan Wilm Herlyn (64), emekli oluyor. DPA Denetleme Kurulu'nun atadığı yeni DPA Genel Yayın Yönetmeni, halen “Spiegel Online”ı yöneten Wolfgang Büchner (42), görevi en geç 2010 başında devralacak.
>> Springer Grubu'nun zirvesinde değişiklik. Televizyon yayıncılığı uzmanı Lothar Lanz, 1 Mayıs'tan itibaren Axel Springer Verlag'ı yönetim kurulunun "mali işlerden sorumlu" üyesi olacak. Daha önce "Pro Sieben Sat 1" grubunda aynı görevi yürüten 60 yaşındaki Lanz'ın 2005 yılında da Springer Grubu'na transferi söz konusu olmuştu. Ancak, Alman "Tekelle Mücadele Dairesi"nin Springer Grubu'nun Pro Sieben Sat 1'ı satın almasına karşı çıkması üzerine bu transfer gerçekleşmemişti. Springer Grubu'na bağlı gazetelerin (Bild ve Bild am Sonntag) tirajlarının belirgin bir biçimde gerilediğine işaret eden Süddeutsche Zeitung, grubun internet atılımlarında da ekononik krizin etkileri görüldüğüne değindikten sonra, "Belki de Springer Lanz'ın transferiyle televizyon alanında yeni bir atılım yapacaktır“ denildi.
Öte yandan sözleşmesi uzatılmayan Springer'in şu andaki "mali işlerden sorumlu" Yönetim Kurulu Üyesi Steffen Naumann'la ilgili değerlendirmeler de dikkat çekiyor. 42 yaşındaki Naumann'ın Grup Başkanı Mathias Döpfner'a çok yakın olduğuna dikkat çeken bazı gözlemciler, bu görev değişimini Döpfner'in "yetkilerini azaltan" adımlardan biri olarak değerlendiriyor.
gü[email protected] Dogan Media International / Frankfurt
10 Mart 20096 Mart 20095 Mart 200927 Şubat 200925 Şubat 200924 Şubat 200920 Şubat 200919 Şubat 200918 Şubat 200917 Şubat 2009