Almanya'ya "misafir işçi” olarak gelen Türk, Portekiz, Sırp ya da Yunan kökenlilerin çocukları yaklaşık 40 yıldan da uzun süredir anadillerinde de ders görebiliyor. Öğretmenler ise genelde çocukların geldikleri ülkelerden geliyor ve maaşları yine o ülke tarafından karşılanıyor. Bu uygulamanın başladığı dönemde, söz konusu işçi ailelerin ülkelerine geri döneceği düşünülüyordu. Dolayısı ile çocuklarının ana dillerini öğrenmesinin de döndüklerinde ülkelerine daha kolay uyum sağlamasına yardımcı olacağı öngörülüyordu.
Ancak misafir işçilerin çoğu Almanya'da kaldı. Yine de çocuklara anadilde eğitim uygulamasına devam edildi. Şu an Almanya'nın birçok eyaletindeki çoğu devlet okulunda binlerce Türkiye kökenli çocuğa Türkçe dersi de veriliyor. Öğretmenler genelde Türkiye'den geliyor. Onların maaşları ve müfredattan da Türk konsoloslukları sorumlu. Fakat Alman öğretmenler, söz konusu Türk öğretmenlerin genelde Almanca bilmedikleri için okuldaki diğer öğretmenlerle ilişkilerinin sınırlı kaldığını bildiriyor.
Uzun süre binlerce çocuğun haftalık olarak gördüğü bu derslerin müfredatının Türk hükümeti tarafından belirlenmesi kimseyi rahatsız etmedi. Alman yetkililerin ve okullarının bu anadildeki dersler üzerinde bir etkisi bulunmuyor. Ancak anadil dersleri Türkiye- Almanya ilişkilerinin gerildiği son dönemde birçok kişiyi rahatsız etmeye başladı.
Birçok politikacı söz konusu ana dil derslerinin daha fazla kontrol edilmesini talep etmeye başladı. Berlin Eyalet Meclisi'nde Hristiyan Birlik partilerinin (CDU &CSU) eğitim politikalarından sorumlu sözcüsü Hildegard Bentele de bu isimler arasında. Bentele Deutsche Welle'ye yaptığı açıklamada "Sorun, bu derslerde neler işlendiğini, anlatıldığını hiçbir biçimde bilmiyor olmamız" diye konuşuyor. "Türkiye'deki endişe verici gelişmelerin Alman okullarına taşınmasından" kaygılandığını söyleyen Bentele, bu derslerin yakından izlenmesi gerektiğini savunuyor. Bentele, bu derslerin yerini uzun vadede Alman devleti tarafından kontrol ve finanse edilen bir alternatifin alması gerektiğini savunuyor.
Sendika: Müfredatta milliyetçi ve dini unsurlar artıyor
15 Temmuz darbe girişiminin ardından kamudaki toplu ihraçlar ve basın ile ifade özgürlüğüne Almanya'dan gelen eleştirle başlayanTürkiye-Almanya ilişkilerindeki gerginlik, Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel'in tutuklanması, Türk bakanların Almanya'daki referandum etkinliklerinin iptali, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya’ya “Nazi suçlamaları”, imam ve MİT'e yönelik casusluk iddiaları ile daha da tırmanmıştı.
Bu gelişmeler Almanya'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ulusal ajandasının Alman sınıflarına taşınması endişesini doğurdu. Alman Eğitim ve Bilim Sendikası (GEW) müfredatta "milliyetçi ve dini unsurların" giderek arttığı yönünde uyardı. "Bize gelen şikâyetler oldu ancak biz bu derslerde neler olduğunu bilmiyoruz" diye konuşan sendika Sözcüsü Matthias Schneider, bu derslerin kontrol edilmediği için şikâyetleri ispat etmenin de kolay olmadığına dikkat çekiyor.
"Bizim saklayacak bir şeyimiz yok"
Bu derslerin Alman hükümeti tarafından kontrol edilmesi gerektiğini savunanlar, darbe girişimi sonrası "temizlik operasyonu" ile on binlerce kamu görevlisini işten çıkaran Türk hükümetinin, muhalif görüşte öğretmenleri Almanya'ya gönderip maaş ödeyeceğini inandırıcı bulmuyorlar. Berlinli politikacı Hildegard Bentele de bu görüşte. 2017 yılında Berlin'e 8 yeni Türk öğretmenin daha gönderildiğine atıfta bulunan Bentele "Onların Erdoğan'a sadık olduklarından kesinlikle eminim" diye konuşuyor.
Alman Eğitim ve Bilim Sendikası‘ndan (GEW) Sebastian Krebs ise Kuzey Ren Vestfalya eyalet hükümeti tarafından istihdam edilen bazı Türk öğretmenlerin ise ebeveynlerin, Alman devleti kontrolünde bir dersin Erdoğan karşıtı olacağı düşüncesiyle çocuklarını derslerden alacağı endişesi taşıdığını aktarıyor.
Ancak Berlin'de 55 Türk öğretmenin çalışmalarını koordine eden Ayfer Yücetaş bu endişeye katılmıyor. Kendisi de öğretmen olan Yücetaş, derslerin Alman politikacılar ve medyası tarafından "yanlış lanse edilmesinden" büyük hayal kırıklığı yaşadığını ve öfkelendiğini belirtiyor. Yücetaş Deutsche Welle'ye yaptığı açıklamada "Alman basınında yazılanlar kesinlikle gerçeği yansıtmıyor" diye konuşuyor. "Tabii ki benim de siyasi bir görüşüm var" diyen Yücetaş ancak bunu sınfta yansıtmadığını belirtiyor ve ekliyor "Bizim saklayacak bir şeyimiz yok."
Bununla birlikte Deutsche Welle'nin konsolosluklar tarafından organize edilen Türkçe derslerine katılma yönünde Türk Konsolosluğuna yaptığı talep ise "hâlihazırda mümkün olmadığı" bildirilerek geri çevrildi.
© Deutsche Welle Türkçe
Naomi Conrad