Almanya'da yapılan bir araştırmaya göre, her üç Alman seçmenden biri popülist ve düzen karşıtı partilere kısmen sempati duyuyor.
Bertelsmann Vakfı'nın 3 bin 427 katılımcı ile düzenlediği ve 2017 yılında yapılan genel seçim sonuçlarındaki oy dağılımına göre oluşturulan anket, bireyleri "düzen karşıtı davranışlar", "çoğulculuk karşıtlığı" ve daha fazla "egemenlik" gibi kategorilerde inceledi.
Buna göre katılımcıların yüzde 59'u "Demokrasinin işleyişinden gayet mutluyum" önermesine katıldıklarını belirtirken, bir yıl önceki ankete göre yüzde 68'lik orandan 9 puanlık bir düşüş yaşandı.
AfD yükselişte
Belli bir dereceye kadar popülist eğilimler taşıdığını belirten her sekiz seçmenden biri, kendisini merkez siyasete yakın gördüğünü belirtirken; araştırma sonuçlarına göre sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin bu bulgulardan yararlanarak oylarını arttırabileceği kaydedildi.
Araştırmanın yazarları Robert Vehrkamp ve Wolfgang Merkel, "Sağ siyaseti destekleyen seçmen AfD'ye oy veriyor çünkü parti sağ kanatta yer alıyor. Ancak merkezde duran seçmenin popülizm sempatisine dokunabildiği için bu kişiler de AfD'ye oy verecektir" ifadesini kullandı.
Araştırmada kendini merkez siyasetini destekler şekilde konumlandıran seçmenin yüzde 13'ü bir sonraki seçimde AfD'ye oy verebileceklerini belirtti.
Vehrkamp ve Merkel bu durumu bir çeşit Truva Atı'na benzetti. "AfD'nin popülist politikaları, merkez siyasetinin içine sızıyor" ifadesini kullanan araştırmanın yazarları, seçmenin AfD'ye oy vererek aslında siyasi ideolojilerinden daha sağda olan bir partiyi tercih etmiş olacaklarını kaydetti.
Araştırmacılar, aynı durumun merkez soldaki Sosyal Demokrat Parti'den (SPD), sosyalist Sol Parti'ye doğru yaşanan oy akışında da gözlemlenebileceğini belirtti.
Birlik partileri zorda
2017 yılındaki genel seçimlerde büyük oy kaybına uğrayan iktidardaki Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) partileri her ne kadar giderek popülist ve göçmen karşıtı bir söylem oluşturmaya başlasa da, araştırma sonuçları, partilerin popülizmi reddeden ve merkezde duran seçmeni kaybedebileceğini ve bunu yaparken de AfD'ye kayan seçmeni geri kazanmada başarısız olabileceğini ortaya koydu.
Vehrkamp ve Merkel, popülizmi pasif bir kabulün ya da aktif bir şekilde uygulamanın Hristiyan Birlik partileri için oluşturabileceği risklere dikkat çekti.
Merkezdeki partiler ne yapılmalı?
Raporun araştırmacılarına göre Almanya'daki merkez siyasetteki partiler, popülist partilere doğru yönelen oyları, merkez siyasetin ana unsurlarına sarılarak geri kazanabilir. Vehrkamp ve Merkel bu konuda da iki unsurun altını çiziyor.
İlk olarak AfD hariç, Alman meclisindeki tüm siyasi partilerin Avrupa Birliği yanlısı bir tutum sergilemesinden dolayı, Almanya'nın AB içindeki etkinliğini arttıracak politikaların benimsenmesinin ve Avrupa bütünleşmesinin derinleştirilebilmesinin popülizme karşı başarılı olabileceği belirtiliyor.
İkinci olarak gelir dağılımdaki adaletin arttırılması ve konut yapımının hızlandırılması gibi sosyo-politik meselelere eğilen siyasetin başarı kazanacağı görüşü dile getiriliyor. Zira rapora göre hem popülist hem de popülist karşıtı taraflar, sosyal konut projelerine daha fazla yatırım yapmaya hazır partilere desteği potansiyel olarak yüzde 15 arttırabilir.