Fulya Canşen- T24
Wrangelstrasse Berlin‘in Türkleri ile ünlü Kreuzberg semtindeki sokaklardan birinin adıdır. Ben Wrangelstrasse‘yi içinde çok önemli bir tezatı barındırdığı için çok severim. Caddenin sadece Türklerden oluşan bölümünün bittiği yerde sokak kıvrılır ve siz bu kıvrımı dönünce kanalla ve kanal kenarında kurulmuş bambaşka bir hayatla karşilaşirsınız. Restore edilmiş yüksek tavanlı lüks evlerde genellikle Alman Yeşiller partisi üyeleri ya da orta ve yüksek burjuva seçmenler oturur. Ve bu bölge adeta Türklerden arınmıştır. Elbette bu Berlin duvarının yıkılması ve Doğu‘nun açılmasından sonra ortaya çikan bir durum. Yani Sosyal demokrat yeşiller koalisyonunun iktidara gelmek üzere olduğu yıllara rastlar.
Yeşillerin fedaral düzeyde iktidardan ayrılmalarının ardından bu kadar çabuk toparlanmasının beni şaşirttığını itiraf etmeliyim. İki hafta önce Baden Württemberg eyaletinde Yeşiller, sosyal demokratları geride bırakarak muhafazakarlardan sonra ikinci parti olmayı başardılar.
Muhafazakarlar tek başina iktidar olamayacağı için muhtemelen hükümeti Yeşiller kuracak ve ilk defa bir eyalet başbakanı çikaracak. Geçen hafta yapılan kamuoyu yoklamaları da, bugün federal düzeyde seçim yapılsa Baden Württemberg‘dekine benzer bir tablonun ortaya çikacagini, yani Yeşillerin başbakan çikarabilecegini gösteriyor. Partinin eş başkanlarından birinin Türkiye kökenli Cem Özdemir, diğerinin de Kürtlere yakınlığı yüzünden Türk siyasetçilerin küfürlerine maruz kalması ile tanıdığımız Claudia Roth olduğunu anımsatalım. Ancak aynı kamuoyu yoklamaları Yeşillerin en sevilen politikacılarının başinda bir zamanlar bakanlık yapmış olan Renate Künast‘ın geldiği, Cem Özdemir‘in ise ikinci sırada yer aldığını gösteriyor.
Yeşillerin Baden Wüttemberg eyalet seçimindeki başarısı ilk bakışta Almanya Başbakanı Angela Merkel‘in de söylediği gibi Japonya‘daki çevre felaketin sonucu gibi görünüyor ama değil. Zira kamuoyu yoklamaları çok uzun süredir Yeşillerin oy oranını arttırdığına işaret ediyor. Eski Dışişleri Bakanı 68 kuşağı temsilcisi Joschka Fischer‘in aktif siyasetten ayrılmasından sonra Yeşiller‘in Sosyal Demokratlar gibi bir lider sorunu yaşamaması da dikkat çekici. 1985 yılında Amanya‘nın ilk eyalet çevre bakanı olarak spor ayakkabılarıyla yemin eden Fischer‘in bugün Nabucco Boru Hattı Projesi, pek çok ülkede nükleer santral inşaasına ortak olan Siemens ya da otomobil devi BMW gibi şirketlere danışmanlık yapması belki Almanya‘nın ne kadar yeşerdiği sorusuna bir yanıt olabilir. Ya da parlamento oturumlarına bebekleri ya da çevre sembolü ay çiçekleriyle katılan, birbirleriyle tartışırken su tabancaları ile şakalaşan Yeşiller ve Yeşiller‘in alternatif felsefesinin artık nostaljiden ibaret olup olmadığına. Bu durumda partilerin renklerle tanımlandığı Almanya‘da yeşillerin sarardığını (liberallerin rengi sarıdır) söylemek de pek yanıltıcı olmaz.
Yeşiller partisinin seçmen tanımı da bu renk kategorisi daha doğrusu kaynaşmasıyla örtüsüyor. Çünkü yeşil seçmenler de liberaller gibi eğitimli, varlıklı ve bağımsız. Elbette nüanslar var. Kadınlar Yeşilleri, erkekler Liberalleri tercih ediyor örnegin. Ya da yüksek ücretli ve rütbeli memurların oyu Yeşillere serbest meslek sahiplerininki ise Liberallere gidiyor. Kamuoyu yoklamalarına göre artık bu nüanslar da ortadan kalkıyor. Baden-Württemberg eyalet seçiminde serbest meslek sahiplerinin %30 dan fazlası oyunu Yeşillerden yana kullanmış. Yesil üyelerin yüzde 37’si devlet memuru, %4‚ü işçi. Parti üyelerinin yüzde 52’si kendini “orta orta sınıf” yüzde 32’si ise, “üst orta sınıf” olarak görüyor. Kendini alt sınıf olarak tanımlayanların oranı ise sadece yüzde 2. Refah düzeyi artan seçmenin Yeşil ideolojiye yaklaştığını söylemek yetersiz bir genelleme olur bence. Yeşiller‘in kuruluş ilkelerinden birkaçını hatırlatmakta ve ne kadarına sadık kalındığına bakmakta yarar var.
Savaş karşitlığı
Taban demokrasisi
Faşist, ırkçı saldırıların engellenmesi
Üçüncü dünya halklarıyla dayanışmanın güçlendirilmesi
Sınırsız endüstrileşme, militarizm ve cinsiyetçilikle mücadele vs…
Maalesef iktidarda olduğu sürece Kosova‘dan başlayarak askeri müdahalelere onay veren, neoliberalleşmenin sembolü olan 2010 Gündemine imza atan, kadınların erkekler ile eşit ücret alması ile ilgili yasa tasarısını ancak geçen ay yani muhalefetteyken parlamento gündemine taşımaya vakit bulan Yeşiller, kuruluş ilkelerinin pek çogunu unuttu. Unutulanları özetlerken, Merkel hükümetinin sonradan sulandırdığı, nükleer santrallerin kademeli olarak kapatılması, eşcinsel evliliğe izin verilmesi ya da göçmenlerin aktif siyasete katılmasını kolaylaştırmak gibi katkılarını ise teslim etmek gerekir. Açık olan bir şey var ki Yeşiller sararırken (liberalleşirken), Almanlar yeşeriyor. Yoksa halkın %80‘i nükleer santrallere şüpheyle yaklaşmaz, halkın gazabından korkan Alman hükümeti Libya müdahalesinde çekimser kalmazdı. Bakalım bu eğilim Wrangelstrasse‘ye ve göçmenlerle çevreci burjuvalar arasındaki sınırların kaldırılmasına nasıl yansıyacak? Ama şunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz, Yeşiller Türkiye'yi ve bir zamanlar ateşli bir biçimde çözülmesini istediği Kürt meselesini çoktan unuttu.