Fulya Canşen - T24
Almanya Nazi dönemi ile yüzleşmesini bitirmedi.Dışişleri Bakanlığı'ndan sonra istihbarat teşkilatı da Nasyonal Sosyalisler ile işbirliği yaptığını itiraf etti. Latin Amerika bu konuda Almanya'dan daha hızlı.
Alman Haber Alma Örgütü BND, Aschwitz toplama kampında binlerce kişiyi gaz odasına gönderen doctor Josef Mengele’nin dosyasını kamuoyuna paylaşarak kendini temize çikardi. Çünkü Mengele’nin ikinci dünya savaşindan sonra BND için çalistigi iddia ediliyordu. Almanların Ari ırkına ait olduğunu ispat etmek için Yahudiler üzerinde kanlı deneyler yapan Mengele, ikinci dünya savaşindan sonra kaçmayı başarmış, bütün aramalara rağmen bulunamamış ve 1979 yılında Brezilya’da ölmüstü. Alman tarihi nasyonal sosyalizm dönemindeki kadar olmasa da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da karanlık. Geçen hafta Federal Kriminal Dairesi, dört yıl süren bir araştırmanın sonuçlarını yayınlayarak, nasyonal sosyalist ideolojinin etkisi altında kalmış olduğunu itiraf etti. Araştırmanın sonuçları, 1958 yılında 47 yöneticinin 33’ünün Nazi kökenli olduğunu ve kurumunun ırkçı yapısının seksenli yıllara kadar devam ettiğini gösteriyor. Geçen yıl Ekim ayında da Alman Dışişleri Bakanlığı Nazi geçmişini kamuoyu ile paylamıştı. Eski Dışişleri Bakanı Joschka Fischer’in inisiyatifi ile tarihçilerden oluşturulan bir komisyon Dışişleri Bakanlığı’nın Nazi dönemindeki rolü ve bu dönemin ikinci dünya savaşindan sonra ne kadar etkili olduğunu araştırdı ve araştırmanın sonucunu kitaplaştırarak belgeledi. Bundan 15 yıl önce Alman ordusu Nazi katliamına katıldığını gösteren belgeleri çesitli şehirlerde sergilemişti. Bunlar sadece dikkat çeken örnekler. Almanya geçmişi ile yüzleşmekten bilinçli olarak ve kendi isteği ile vaz geçmiyor, çünkü geleceğini ancak bu şekilde sağlam kuracağına inanıyor.
Uruguay darbecilere yargı yolunu açtı
Anlaşilan bugünlerde geçmişi ile yüzleşmekten çekinmeyen sadece Almanya değil. Latin Amerika ülkelerinden Uruguay Senatosu 13 saat süren tartışmanın ardından, 1986’dan bu yana yürürlükte olan dokunulmazlık yasasını kaldırdı ve 1973-1985 yılları arasındaki askeri diktatörlük döneminde işkence ve cinayet suçu işleyenleri hakim karşisına çikarma yolunu açtı. Uruguay’a Latin Amerika’nın işkence odası ünvanini veren bu dönemde 40.000 kişi tutuklanmış ve hemen hepsi işkence görmüştü. Bunların bir kısmı işkencede öldürülürken 200 kişinin ise akibeti hala bilinmiyor. Cumhurbaşkanı José Mujica‘nın kararı onaylamasından sonra Uruguay da insan hakları ihlallerini cezalandırma şansına sahip olacak. Senatonun kaldırma kararı aldığı dokunulmazlık yasasının daha önce iki kez referandumla onaylandığını düşünürsek bu başarının daha çok mualif politikacılara ait olduğunu söyleyebiliriz.
Arjantin örnek oluyor
Bir başka Latin Amerika ülkesi Arjantin de son diktatörünü darbenin üzerinden 28 yıl geçmiş olmasına rağmen parmaklıklar arkasına gönderdi. Buenos Aires Federal Mahkemesi 83 yaşindaki eski general Reynaldo Benito Bignone‘yi 1982 ve 1983 yıllarında pekçok kişiye işkence yapılması ve öldürülmesinden sorumlu tuttu. İnsan hakları örgütleri cunta döneminde 30.000 Arjantinli‘nin hiç bir iz bırakmadan ortadan kaybolduğunu öne sürüyorlar. Şu ana kadar arkeologlardan oluşan bir ekibin çalismasi sonucu 1.200 iskelet bulundu ve 446 kişinin kimliği tesbit edildi. Binlerce aile hala kayıplarının akibetini bekliyor. Arjantin de 2003 yılında Uruguay gibi önce dokunulmazlık yasasını kaldırarak tarihiyle yüzleşmeye başlamıştı. Şu ana kadar 204 kişi yargılandı. Arjantin‘de tarihle yüzleşmede halkın katkısı büyük. Otuz yıl önce baslarinda çocuklarinin isimlerinin yazılı olduğu eşarplarla ve ellerindeki pankartlarla her Perşembe başkentteki hükümet sarayının bulunduğu meydana çikan kayıp anneleri, Arjantin‘in siyasi hayatında önemli bir yere sahip olmayı başardı. Bu kadar örnek varken geçmişle yüzleşmek imkansız değil. Yeter ki sadece anneler değil siyasetçiler de ilham almayı bilsin.