Bakanlar Kurulu’nun onayının ardından teklifin Federal Meclis’e sunulması, 2023’ün ilk yarısında oylanarak kabul edilmesi bekleniyor.
Resmi evlilikleri dışında, dini nikah yoluyla birden fazla kadınla evli oldukları tespit edilen, kadınların haklarını hiçe sayan erkeklerin de başvurularının reddedileceği belirtiliyor.
Güvenlik kaygıları, sızmalara karşı önlemler
2015 yılından bu yana kaçak göçün artmasıyla birlikte, Orta Doğu ülkelerinden, Afganistan’dan, Belarus üzerinden ve Rusya’dan yüz binlerce göçmenin geldiği Almanya’da, vatandaşlığa geçme kriterlerinin esnetilmesi, bazı güvenlik uzmanları tarafından eleştiriliyor.
Özellikle de, terör örgütleriyle ya da bazı istihbarat servisleriyle bağlantılı kişilerin kolay bir şekilde Alman vatandaşlığı elde edebileceğini savunan bu uzmanlar, buna karşı önlem alınmasını talep ediyor.
Hükûmetin hazırladığı taslakta ise bu konudaki endişelerin dikkate alındığı, yeni adımların belirlendiği kaydediliyor.
Der Spiegel dergisinin haberine göre Alman vatandaşlığına geçmek isteyenler hakkında daha kapsamlı bilgi toplanacak, güvenlik kurumları nezdinde yapılacak sorgulamanın kapsamı genişletilecek.
Buna göre ilgili kişiler hakkında sadece iç istihbarat teşkilatı BfV’den değil, aynı zamanda dış istihbarat teşkilatı BND, ayrıca Federal Polis Teşkilatı ve Federal Kriminal Dairesi'nden de bilgi istenecek.
Bu yolla, "terör örgütleriyle" ya da radikal dinci gruplarla ilintili kişilerin vatandaşlığa geçerek, Alman devlet kurumlarına sızması önlemeye çalışılacak.
Ana muhalefetteki Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU), düzensiz göçü teşvik edeceği, uyum sorunlarını daha da artıracağı gerekçesiyle, Alman vatandaşlığa geçişlerin kolaylaştırılmasına karşı çıkıyor.
Muhafazakar siyasetçiler bu hafta yaptıkları açıklamalarda, Alman vatandaşlığının değerli olduğunun altını çizerek, ülkede belli bir süre ikamet etmiş hemen herkesin vatandaşlığa alınmasının bu değerin yitirilmesine yol açacağını iddia ettiler.
Önceki yıllarda “çifte vatandaşlık” girişimlerine şiddetle karşı çıkan Hristiyan Demokratlar, bu konudaki itirazlarını da yinelediler.
Alman vatandaşlığına geçecek olanların bir tercih yapması gerektiğini savunan muhafazakarlar, çoklu vatandaşlığın önlenmesi ilkesinin devam ettirilmesi gerektiğini söylüyor.
Liberallerin eleştirileri tartışmaya yol açtı
Scholz hükümetinin yasa değişikliği girişimi Almanya’da özellikle göçmenler arasında büyük heyecan yaratırken, muhalefetin sert eleştirileri sonrasında koalisyon ortığı liberal FDP’den gelen açıklamalar dikkat çekti.
FDP Genel Sekreteri Bijan Diji-Sarai, Alman basınına yaptığı açıklamada, yasadışı göç ile mücadelede istenen ilerlemenin henüz kaydedilemediğini, bu nedenle vatandaşlığa geçişleri kolaylaştırmanın “zamanlamasını” uygun görmediklerini söyledi.
SPD’li İçişleri Bakanı Nancy Faeser ise Tagesspiegel gazetesi içini kaleme aldığı yazıda, koalisyonun büyük ortağı Sosyal Demokratların kararlı olduğunun mesajını verdi.
Vatandaşlık yasasında öngörülen değişiklikleri “gecikmiş reform” olarak nitelendiren Faeser, bir göç ülkesi olan Almanya için paradigma değişikliğinin gerekli olduğunu, reformun toplumsal uyum için de büyük bir fırsat sunduğunu vurguladı.
SPD’nin yanı sıra, koalisyonun ikinci büyük ortağı Yeşiller de, vatandaşlık yasasında reformu güçlü bir şekilde savunuyor ve çifte vatandaşlık hakkının getirilmesini destekliyor.
Scholz’dan kritik mesajlar
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Salı günü yaptığı açıklamada, koalisyon hükûmetinin vatandaşlık yasasında kapsamlı reformları hayata geçirmekte kararlı olduğu mesajını verdi.
Göç ve uyum konulu bir toplantıda konuşan Scholz, Almanya’nın güçlü ekonomisi, liberal düzeni ve siyasetteki istikrarıyla pek çok kişi için bir umut ülkesi haline geldiğini söylerken, bu başarıda göçmenlerin katkısının gözardı edilemeyeceğine vurgu yaptı.
On yıllar boyunca Almanya’ya gelenlerin ülkenin gelişmesine büyük katkı sağladıklarının altını çizen Scholz, “Ülkemizdeki doktorların dörtte biri Almanya doğumlu değil, göçmen kökenli. Hemşire ve hasta bakıcılarındaki oran daha da yüksek, üçte birini Almanya’da doğmamış olan göçmen kökenliler oluşturuyor. Koronavirüs salgını, bunun ne denli değerli bir katkı olduğunu, çok dikkat çekici bir şekilde, gözler önüne serdi” diye konuştu.
Almanya’da çalışan nüfusun 45 milyonu aştığını, bunun Almanya tarihindeki en yüksek seviye olduğunu anlatan Scholz, “Çalışan kişi sayısındaki son artışın üçte ikisini Alman vatandaşlığına sahip olmayanlar oluşturuyor” dedi.
Göçmenlere vatandaşlık, demokrasiyi güçlendirir
Almanya’da yaklaşık 9 milyon kişinin yıllardır burada yaşadığını ve çalıştığını, ancak hala Alman vatandaşlığına sahip olmadıklarını anlatan Scholz, demokrasinin bir gerekliliği olarak, burada yaşayanların seçme ve seçilme hakkına sahip olmalarının önemini vurguladı.
“Bir demokrasi ancak söz hakkına sahip olma imkanıyla var olabilir. Meşruiyet bu yolla oluşuyor, devletin aldığı kararların kabul edilmesi de yine bu yolla güçlenebilir” diyen Scholz, uzun süredir Almanya’da yaşayan ve çalışanların, kökenleri, ten renkleri ve dini aidiyetleri ne olursa olsun, tüm hak ve yükümlülüklerle Almanya’nın bir parçası olması gerektiğini kaydetti.
Çok sayıda kişinin sahip oldukları vatandaşlıktan vazgeçmemek için Alman vatandaşlığına geçmekten çekindiklerini, bu nedenle bu şartı kaldırmak istediklerini anlatan Olaf Scholz, şunları söyledi:
“Neden bu konuda ısrar ettiğimiz hiç bir zaman anlamadım çünkü aidiyet ve kimlik, bir taraf kazanırken diğer tarafın kaybettiği bir oyun değildir… Alman vatandaşlığına geçenlerin yüzde 60’ı sahip olduğu vatandaşlıktan çıkmak zorunda kalmıyor. Geriye kalan yüzde 40’lık kesimin, çoğunluk için tanınan bir hakkın kendilerine neden tanınmadığını anlayabilmesi son derece güç. Adalet kanaati bu şekilde oluşturulamaz.”
Alman vatandaşlığına geçenlerin sayısı son yıllarda ciddi gerileme kaydediyor.
Hukukçular ve göç uzmanları, nüfusun yüzde 10’undan fazlasının yurttaşlık haklarına sahip olmaması ve siyasi karar alma süreçlerine katılmamasının bir demokrasi açığı olduğu uyarısında bulunuyor.