Alman Adalet Bakanı ve SPD'nin AP seçimleri liste başı adayı Barley, “Türkiye’de hukuk devleti alanında yaşanan gelişmelerden ötürü kaygılıyız” dedi. Siyasi partilerde ise AB sürecinin durdurulması çağrıları yükseliyor.
Almanya’nın Adalet Bakanı ve aynı zamanda Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) Avrupa Parlamentosu seçimlerindeki liste başı adayı olan Katarina Barley, Türkiye’de hukuk devleti alanında yaşananları “kaygı verici” olarak nitelendirdi.
Berlin’de Yabancı Gazeteciler Cemiyeti (VAP) üyeleriyle bir araya gelen Barley, Avrupa Parlamentosu seçim kampanyası hakkında bilgi paylaştığı toplantıda, Türkiye’deki gelişmeler, yerel seçim sonuçları ve Türkiye’nin AB üyelik süreci hakkındaki soruları da yanıtladı.
"Endişeyle izliyoruz”
SPD’nin Türkiye’de iki kardeş partisi olduğunu hatırlatan Barley, “Gayet tabii ki CHP ve HDP’nin seçim başarılarından ötürü memnuniyet duyuyoruz” dedi.
Barley, Türkiye’deki yerel seçim sonuçlarına itiraz süreçleri hakkında ayrıntılı değerlendirme yapmak istemediğini söylemekle birlikte, yaşanan gelişmeleri endişeyle izlediklerini kaydetti.
Barley, “Türkiye’de hukuk devleti alanında yaşanan gelişmeleri zaten bir kaç yıldır büyük bir endişeyle izliyoruz. Her ne kadar adalet bakanlıkları arasında iyi ilişkilerimiz olsa da Türkiye’de hukuk devleti alanında yaşanan gelişmelerden ötürü kaygılıyız ve bunu da muhataplarımıza açıkça dile getiriyoruz” diye konuştu.
"Diyalog sürdürülmeli”
DW Türkçe’nin “Türkiye Avrupa’nın bir parçası mı? Türkiye’nin AB üyelik sürecine ilişkin tutumunuz nedir?” sorusunu da yanıtlayan Barley, üyelik müzakereleri hakkında ayrıntılı yorum yapmaktan kaçınarak, diyaloğa vurgu yapmakla yetindi.
Barley şöyle konuştu:
"Evet, Türkiye Avrupa’nın sınırında, Avrupa ve Asya kıtalarının buluştuğu noktada… AB’nin Türkiye ile yakın ilişkilerini sürdürmesi gerekmekte, buna çok büyük önem atfediyorum. Zorlu partnerlerle diyaloğun sürdürülmesi gerektiğini ispatlamış olan Willi Brandt’ın partisinin mensubuyum. Ve bunu muhakkak ki Türkiye ile de yapacağız.”
Sosyal Demokrat Parti’nin Avrupa Parlamentosu seçimleri için hazırladığı programda, “Öngörülebilir gelecekte Türkiye’nin tam üyeliğine ne Türkiye ne de AB hazır” ifadeleri yer alıyor.
Türkiye ile işbirliğinin büyük bir sınama olduğuna dikkat çekilen parti programında, “Güncel tüm zorluklara rağmen Türkiye ile Avrupa, Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkiler büyük önem taşıyor” görüşü aktarılıyor.
Diğer partiler ne diyor?
Başbakan Angela Merkel, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine şüpheyle baksa da, başbakanlığı boyunca Türkiye'nin AB perspektifinin ucu açık bir şekilde sürdürülmesini savunagelmişti. AB ile Türkiye arasında geçmişte imzalanan anlaşmalar olduğunu hatırlatan Merkel, "ahde vefa ilkesi” gereği bu sürecin devam etmesinden yana tavır almıştı.
Ancak Merkel'in partisi CDU ile kardeş partisi CSU'nun Avrupa Parlamentosu seçimleri için hazırladıkları ortak bildirgede, Türkiye’nin AB üyeliğine kapıyı kapatan sert ifadeler yer aldı.
Bildirgede Türkiye’nin AB üyeliğinin söz konusu olmayacağı belirtilirken, “Bizim Avrupamız sınırlarını biliyor. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği bizimle söz konusu olmayacak. Türkiye ile üyelik yerine yakın bir ortaklık konusunda anlaşacağız” denildi.
Hristiyan Demokratların Avrupa Parlamentosu seçimlerinde liste başı adayı Manfred Weber de seçim kampanyası sürecinde Türkiye’nin üyelik sürecine son vermek istediklerini açıkladı. Aynı zamanda Avrupa Parlamentosu'ndaki (AP) Avrupa Halk Partisi'nin (EPP) AB Komisyonu Başkan adayı olan Weber, “AB Komisyonu Başkanı olduğum takdirde Türkiye ile üyelik müzakerelerinin sona erdirilmesi talimatını vereceğim” dedi.
Türkiye’nin tam üyeliğinin gerçekleşmeyeceğini söyleyen Weber, Türkiye ile “yakın bir ortaklık” inşa edilmesi gerektiğini savunuyor.
Yeşiller Partisi’nden farklı yaklaşım
Avrupa Parlamentosu seçim programında Türkiye’ye en geniş yer ayıran Yeşiller Partisi ise, “Türkiye’deki demokratik güçlerin güçlendirilmesi” başlığı altında, “Türkiye Erdoğan değildir, Erdoğan da Türkiye değildir” ifadelerine yer veriyor.
Programda, “Erdoğan'ın, hukuk devletinin, demokratik hakların, toplumsal özgürlüklerin içini boşaltan bir çizgi izlediği bu süreçte Türkiye’nin AB üyeliğinin söz konusu olamayacağı açık. Ancak demokratik ve dünyaya açık bir Türkiye için AB kapılarının açık tutulması gerekmekte. Üyelik müzakerelerinin resmen durdurulması hata olur” deniliyor.
Yeşiller'in liste başı adayı Ska Keller de müzakerelerin Türkiye’de kendini Avrupa ile özdeşleştirenler ve insan haklarının güçlendirilmesi için bir araç olabileceğine, sürecin sona erdirilmesinin ise yapıcı bir adım olmayacağına dikkat çekiyor.
AfD, Türkiye’nin üyeliğine karşı
Sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi ise AP seçim programında, “Türkiye kültürel olarak Avrupa’nın bir parçası değildir” argümanını öne sürerek üyelik müzakereleri ile mali yardımlara derhal son verilmesini, Türk vatandaşlarına vize serbestisi tanınmamasını istiyor.
AP seçim yarışının sürdüğü Almanya’da geçtiğimiz hafta da AfD’nin “Türkiye ile AB müzakerelerinin durdurulması” talebiyle Federal Meclis’te Türkiye oturumu yapıldı.
Sert tartışmaların yaşandığı oturumda Hristiyan Demokrat Birlik Partili Marten von Marshall Türkiye ile zaten müzakerelerin dondurulduğuna dikkat çekerek AfD’yi AP seçimleri öncesinde Türkiye konusunu seçim malzemesi yapmaya çalışmakla suçladı. Türkiye’ye katılım öncesi mali yardımların büyük oranda kesildiğine dikkat çeken von Marshall, kesintiye gidilmeyen mali yardımlarla Türkiye’de AB değerlerinden ve demokrasiden yana tavır alanların desteklendiğini de sözlerine ekledi.
Bu toplantıda Hür Demokrat Partili (FDP) Gyde Jensen ise, “AB pek çok Türk için kendi ülkelerinde ayaklar altına alınan değerlerin kıtası… Diyaloğun sürdürülmesi şart” diye konuştu.
Oturumda Sol Partili Diether Dehm de söz alarak demokratik hukuk devletindeki güçler ayrılığını, sosyal hakları, özgürlükleri yok sayan tutumları nedeniyle AfD’yi “AKP’nin ruh ikizi” olarak niteledi, Türkiye ile müzakerelerin fiilen değil resmen durdurulması, mali ve kredi yardımlarına da son verilmesi gerektiğini kaydetti.
Meclis oturumunda söz alan Yeşiller Partili Cem Özdemir ise, 31 Mart yerel seçimlerinde, yoğun baskılara rağmen, Ankara’dan İstanbul ve Diyarbakır’a kadar demokrasiden, Avrupa değerlerinden yana tavır almış olanların büyük bir cesaret sergilediğini söyledi, “Bu bize bir başka Türkiye'nin de olduğunu, demokrasi, hoşgörü, insan hakları, azınlık hakları, eşitlik yani Avrupa değerlerini savunanlar olduğunu gösterdi. Onlarla dayanışma sergilememiz gerekiyor. Ama Erdoğan orada olduğu müddetçe üyelik müzakereleri olduğu yerde, buzluğun en dibinde olmaya devam etmelidir” diye konuştu.