Almanya'nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth, Suriye'de ateşkes ve siyasi çözümün sağlanabilmesi için Rusya ve Türkiye'nin önemli role sahip olduklarını belirterek, “Askeri bir çözüm olmayacak, olması da mümkün değil. Ancak diplomatik ve siyasi bir çözüm mümkün ve bunun için herkesin katkı sağlaması gerekiyor” dedi.
Bakan Roth, Suriye'deki iç savaş, Türkiye ve bölgesindeki gelişmeler, AB üyelik süreci, Kürt sorunu, basın ve ifade özgürlüğü konularında DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
Türkiye'nin güneydoğusunda şiddet olaylarının tırmanmasını değerlendiren Roth, “Türk Hükümeti'nin kendisini PKK'nin terör faaliyetleri karşısında koruması meşru hakkıdır. Hatta yurttaşlarını korumak Hükümetin görevidir. Ancak bunu yaparken orantılılık ilkesine güçlü bir şekilde bağlı kalmalı” dedi.
Roth, şiddetin durması ve çözüm sürecinin yeniden canlandırılması beklentisini dile getirirken, “Her iki taraf da, mümkün olan en kısa zamanda, barış ve çözüm sürecine yeniden dönmeli, geçen yıl sağlanan ivmeyi ileriye taşımalı” şeklinde konuştu.
Bakan Roth'a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
- Türkiye'de son dönemde gerçekleştirilen terör saldırıları, Avrupa başkentlerinde de endişelere yol açıyor. Türk Hükümeti, Ankara'daki bombalı saldırıdan PYD'yi sorumlu tutarken, PYD Eşbaşkanı Salih Müslim bu iddiayı reddediyor. Türkiye'deki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye'de artan istikrarsızlık sizi endişelendiriyor mu?
Michael Roth: Öncelikle saldırıda hayatını kaybedenlerin yakınlarının acılarını paylaştığımı ifade etmek istiyorum. Barbarca işlenen bu terör eylemeni şiddetle kınıyorum ve Türk makamlarının bu menfur eylemin arka planının aydınlatılması çabalarını ileriye taşıyacağından eminim. Türkiye coğrafi konumu itibariyle bölgede kilit öneme sahip ve bizim bölgesel krizlerin çözümlenmesi yönündeki çabalarımızda önemli bir ortak.
- Rusya'nın askeri müdahalesi sonrasında Suriye'de Esad ve PYD'nin güç kazandığı gözleniyor. Türkiye'nin gelişmeler karşısında tepkili olduğunu biliyoruz. Ankara ile Moskova arasında karşılıklı suçlamalarla gerilim artıyor. NATO üyesi Türkiye ile Rusya arasında tırmanan gerilimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Michael Roth: Suriye'de barışçıl çözüm sağlanabilmesi için tüm tarafların yapıcı bir tutum takınması gerekiyor. Bu süreçte Rusya ve Türkiye önemli role sahipler. Son olarak Avrupa ve ABD'nin yanı sıra, Türkiye, İran, Rusya ve Suudi Arabistan'ın bir masa etrafında bir araya gelerek Suriye'de barışçıl çözüm ve ateşkesi müzakere etmek için bir araya gelebilmiş olması olumlu bir adımdır. Bu yolda ilerlemeye devam etmeliyiz. Askeri bir çözüm olmayacak, olması da mümkün değil. Ancak diplomatik ve siyasi bir çözüm mümkün ve bunun için herkesin katkı sağlaması gerekiyor.
- Türkiye'de Kürt sorununa çözüm amacıyla başlatılan süreç bir süredir rafa kalkmış durumda. Birçok Batılı ülke tırmanan gerilim ve çatışma ortamı nedeniyle endişelerini dile getirdi. Siz gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz, Almanya'nın taraflara verdiği mesajlar neler?
Michael Roth: On yıllardır PKK ile Türk devleti arasında süren silahlı çatışmanın geçtiğimiz yazdan bu yana yeniden alevlenmiş olması son derece üzücü. Son yıllarda her iki tarafın atmış olduğu olumlu adımlar nedeniyle de son derece üzüntü verici. Türk Hükümeti'nin kendisini PKK'nin terör faaliyetleri karşısında koruması meşru hakkıdır. Hatta yurttaşlarını korumak Hükümetin görevidir. Ancak bunu yaparken orantılılık ilkesine güçlü bir şekilde bağlı kalmalı. PKK ile güvenlik güçleri arasındaki çatışmalarda, 200'ün üzerinde sivilin hayatını kaybettiği belirtiliyor, bu son derece elim. Bu konuda da askeri yollarla çözüme ulaşmak mümkün değil. Her iki taraf da, mümkün olan en kısa zamanda, barış ve çözüm sürecine yeniden dönmeli, geçen yıl sağlanan ivmeyi ileriye taşımalı.
- Başbakan Davutoğlu, Ankara saldırısı nedeniyle Brüksel seyahatini iptal etmek zorunda kaldı. Brüksel'de AB ülkeleriyle Türkiye arasında yapılması öngörülen “Mini Zirve” iptal edildi. Bundan sonra nasıl bir süreç işleyecek? Türkiye'den beklentiler nelerdir?
Michael Roth: Başbakan Davutoğlu'nun, Ankara saldırısı nedeniyle, 18 Şubat'taki AB liderler zirvesi öncesi görüşmelere katılamayacağını iletmesini anlayışla karşılıyorum. Erteleme, iptal değildir. Ortak bir çözüm üzerinde çalışabilmek için yakın bir zaman içerisinde bir araya gelineceğinden eminim. Türkiye ile AB arasındaki eylem planı çerçevesinde bir dizi iddialı öneriler geliştirildi. Bazı noktalar hayata geçirildi. AB, 2,5 milyon mülteci için Türkiye'yi, 3 milyar euro ile desteklemeye hazır. Mültecilerin durumunun daha da iyileştirilmesi için insani yardım, eğitim ve meslek projeleri öncelik taşıyor. Türkiye, 6 aydan fazla Türkiye'de yaşayan mültecilere çalışma hakkı imkânını tanıdı. Ayrıca Suriyelilere vize alma yükümlülüğü getirdi. Ancak bu önlemler ilk adımları oluşturuyor. Atılması gereken önemli diğer adımlar var. Buna hem AB hem de Türkiye'nin olumlu bir yaklaşımı sürdürmesi de dâhil. Zaman akarken problemlerimiz azalmıyor.
- Türkiye'de insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü ihlal ediliyor. Almanya'da muhalefet, hükümeti bu konularda sessiz kalmakla eleştiriyor. Bu konuları Türk muhataplarınızla görüşmelerinizde gündeme getiriyor musunuz? Türkiye'de AB süreci ve demokrasiyi savunan kesimler de, geçen yıllarda AB'nin takındığı tavır nedeniyle hayal kırıklığı içinde. Onların tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Michael Roth: Türkiye'de Avrupa sürecini destekleyenlerin yaşadıkları hayal kırıklığını anlıyorum. Çünkü uzun bir süre, AB'nin aslında Türkiye'nin üyeliği konusuna ciddi bir ilgi göstermediği izlenimi hâkim oldu. Ben bugüne kadar sürekli olarak, Türkiye ile en önemli konuların, yapısal bir diyalog kapsamında ele alınması için çaba gösterdim. Bu konuları, demokrasi, hukuk devleti, basın özgürlüğü ve yargının bağımsızlığı olarak sıralamak mümkün. Basın özgürlüğü alanındaki durum, federal hükümet yetkililerinin Türk hükümetiyle görüşmelerinde düzenli olarak ele alınmaktadır. Bu nedenle AB üyelik sürecinde neler yapılması gerektiğini Türkiye ile soyut değil somut olarak konuşabilmemiz için 23 ve 24'üncü fasılların mümkün olan en kısa zamanda açılması daha büyük önem taşıyor. Almanya bu fasıllar açılmasına desteğini sürdürüyor. Türkiye ile çok yakın işbirliğine ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde dahi, insan hakları ve hukuk devletinin korunması konularında ‘siyasi indirim' söz konusu olamaz. Ayrıca bunu Türk ortaklarımız da biliyor.
- Peki, sizce neden somut bir adım göremiyoruz?
Michael Roth: Benim geçmiş yıllardaki izlenimim, Türk hükümetinin AB üyeliğini ve müzakere sürecinde 23 ve 24'üncü fasılların açılmasını gerçekten de istediği yönünde. Bu konuda muhataplarımızın sözlerini inanmak durumundayız.