Radikal yazarı Tanıl Bora, son günlerde gündeme damgasını vuran 'milli takım tercihi konusu'yla ilgili bir değerlendirme yapıyor 14 Ekim tarihli köşesinde. Mesut Özil'in Almanya veya Türkiye milli takımlarından hangisinde forma giyeceği konusunda yürütülen tartışmalara da ışık tutuyor Bora'nın bugünkü yazısı
Bora, son günlerde gündeme damgasını vuran 'milli takım tercihi konusu'yla ilgili bir değerlendirme yapıyor 14 Ekim tarihli köşesinde. Mesut Özil'in Almanya veya Türkiye milli takımlarından hangisinde forma giyeceği konusunda yürütülen tartışmalara da ışık tutuyor Bora'nın bugünkü yazısı.. Bora'ya göre Mesut Özil hangi ülkenin formasını giymeli?
Tanıl Bora'nın 'Almancısın sen Almancı kal' başlıklı yazısı:
Werder Bremen’de sezona yaldızlı bir giriş yapan Mesut Özil, nihayetinde hangi millî takımı seçecek? Almanya’yı mı Türkiye’yi mi? Geçen hafta sonu Fatih Terim, Mesut için elden gelen her şeyi yaptıklarını açıkladı. Mesut, Alman Ümit Milli Takımı’nın Fransa ile oynayacağı Avrupa Şampiyonası play-offlarında yer almayı önemsiyor, Fatih Terim de ‘Onun bu tercihine saygı duyuyor’du. Genç oyuncu A millî takımla ilgili düşünmek için süre istemişti.
Pazar gecesi LigTV’deki ‘Maraton’ programına telefon misafiri olan Terim, Erman Toroğlu’nun “Mesut’un babasıyla konuştum, ‘bizimle ilgilenmediler’ dedi” sözleri üzerine ifşaat vitesine geçti. Aileler ve futbolcular basına başka, kendilerine başka konuşuyordu. Elinde, Türk milli takımının teklifini kabul etmeyen ya da şartlar ileri süren nice oyuncuyla yazışmaların yer aldığı bir dosya vardı. “Türk takımını reddettiği için ailesi tepkilerle karşılaşabilir düşüncesiyle bunları kamuoyuyla paylaşmadıklarını” söylüyordu Terim ve ‘inşallah başkasının eline geçmez’ temennisinde bulunuyordu, tek nüsha tuttuğu bu kara kaplıyla ilgili.
Hainlik imâsı. ‘Millî refleks’in gazabından korur gibi yaparak tehdit. Acaba bu çocuklarla da bu dille mi konuşuluyor, diye düşünüyor insan. Vatan müdafaası için milis mi toplanıyor, enternasyonal turnuvalara katılacak bir futbol takımının kadrosu mu oluşturuluyor? Bu çocuklar, meslek hayatlarına yön verecek adımlar attıkları zor bir evrede, bir de bu millî tazyikle baş etmek zorundalar.
Türk futbol rejimi, hazıra konma kolaycılığından vazgeçmek istemiyor. Futbol Federasyonu’nun Almanya’da açtığı oyuncu izleme bürosu, agresif bir strateji uyguluyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan Türkiye kökenlilere bile kapı açık.
Gençler kariyere bakıyor
Genç futbolcular ise, kariyerlerini gözetmeye çalışıyorlar. El ele tutuşup gezen veletler gibi çocukluklarından beri hep aynı takımlarda oynayıp Galatasaray’a gelen ikiliden Serkan Çalık, Alman 21 yaşaltı millî takım kadrosundan çıkarılınca Türkiye’yi seçmeye karar verdi örneğin. Barış Özbek ise kadro şansı bulduğu için Almanya tercihinde devam ediyor.
11 Haziran’da Tageszeitung’da çıkan bir röportaj, Almanya millî takımlarını tercih eden Alman Türkleri’nin çoğaldığını anlatıyordu. Selim Teber, Serdar Taşçı, Barış Özbek... ve şimdilik- Mesut Özil, bunun işaretçileri olarak anılıyor. Yıldıray Baştürk ve Halil Altıntop’un son Avrupa Şampiyonası kadrosuna alınmamasının da çubuğu Almanya’ya doğru büktüğü söyleniyor.
Alman Futbol Federasyonu yetkilileri, Türkiye’nin stratejisini, göçmenlerin Almanya’ya entegrasyonuna zarar vermekle suçluyorlar. Buna karşı ‘yükseltilen’: “Entegrasyon şimdi mi aklınıza mı geldi?” sorusu, hiç yersiz değil! Türkiye Futbol Federasyonu’nun Almanya’daki av köşkünün yöneticisi Metin Tekin, gayet gevrek konuşmuş Tageszeitung’a: “Almanya’daki altyapı ve yetiştirme temeli o kadar mükemmel ki her iki ülkeye de rahat rahat yeter.” Ooh!
Alman Türkleri’nin futbolda aşmakta zorlandığı eşik, A takım aşaması. 5 Eylül’de yine Tageszeitung’da yayımlanan (Deniz Yücel imzalı) röportaj, 20 yaş altı Alman millî takımlarında 63 maç oynayıp 41 gol atan Erdal Kılıçaslan’ın hikâyesini anlatıyor. Erdal’ın takılıp kaldığı Bayern Münih 2. takımının antrenörü Hermann Gerland, Türk oyuncuların genellikle fiziken daha çabuk olgunlaştıklarını ama zamanla diğerleri onlara yetişip ‘doğal’ üstünlüklerini yitirince morallerinin bozulduğunu, azimlerinin kırıldığını, profesyonel zihniyete intibak edemediklerini söylüyor. Bayern altyapısının usta hocası Walter Kern’in “Buraların gelmiş geçmiş en parlak yıldız adayıydı” dediği Berkant Göktan için de aynısı geçerli, onlara bakılırsa. Oyuncular ve aileleri ise, önyargılardan şikâyetçi.
İntibak sorunları yaşanıyor
Bu sıçramayı yapamayan veya bu basamaktan ürken Almancılar, Türkiye liglerine kaçıyorlar. Erdal’ın Gaziantep’e, oradan Konya’ya geldiği gibi. Ama bir zamanların yıldız adayı, hâlâ kendisini gösteremedi bir türlü. Tobias Schaechter’in daha önce burada bahsettiğim ‘Süperlig’ kitabında okuyoruz; Alman Futbol Federasyonu’nun uzmanları, Alman Türkleri’ne Türkiye’ye transferi ‘tavsiye etmiyorlar’. Türkiye’de kurumsal bir yetiştirme çalışması yapılmadığını, kulüplerin sosyal danışmanlık yardımı sağlamadığını söyleyerek. Nitekim gerek Erdal, gerek Göztepe ve Hatayspor’dan geçen Berlinli Hakan Matur, söyleşilerde ciddi intibak sorunlarından yakınıyorlar: Yaşlı oyuncuların sultasından, ilişkilerdeki mesafesizlikten, şivelerine, ‘yabancılıklarına’ takılınmasından...
İki üç yıl önce burada yazmıştım, belki en hoşu, kendi enternasyonal takımlarını kurmaları olurdu...