Türkiye'nin Afrin operasyonu, Almanya'da yaşayan Türk ve Kürt toplumu tarafından yakından izleniyor. Kürtler hemen her gün farklı kentlerde protestolar düzenlerken, geride bırakılan günlerde bazı kentlerde camiler ve Türklere ait kültür merkezleri kundaklandı.
1960'lı yıllardan bu yana Alman toplumunda birlikte yaşayan Türk ve Kürtler arasındaki uyuşmazlıkları Kuzey Ren Vestfalya eyaleti emniyet teşkilatı içinde farklı görevlerde bulunmuş siyaset bilimci ve sosyolog Dr. Bernd Liedtke ile konuştuk.
DW Türkçe: Almanya'da Türkler ile Kürtler arasındaki gerilim özellikle Türkiye'nin Afrin'deki operasyonu nedeniyle tırmandı. Bu gerilim tehlike yaratıyor mu?
Dr. Liedtke: Bu durum çok tehlikeli. En azından Türkiye'de yaşanan çok sorunlu iç siyasi durum nedeniyle. Bugünkü durumu 1990'larla kıyaslıyorum ve Kürtlerin gençlik örgütünün yaptığı şiddet çağrısını da hesaba katınca, şu anki durumu çok tehlikeli olarak sınıflandırıyorum. Kürtler ve Türkler arasındaki uyuşmazlıklar Federal Almanya Cumhuriyeti için yeni bir durum değil. PKK'nın Türkiye'de 1985 yılında Jandarma merkezine saldırı düzenlemesiyle iç savaşın başlamasından bu yana Kürtler ile Türkler arasındaki sorunlar Almanya'da da yaşanıyor ve bu durum kutuplaşmaya yol açıyor. Bu nedenle bu yeni bir gelişme değil. Kürtlerin 1990'lı yıllarda Alman otobanlarında şiddete varan protestolarını hatırlatmak istiyorum. Örneğin o yıllar Kuzey Ren Vestfalya eyaleti polisi bu şiddet ve yüksek dozdaki duygusallık nedeniyle altından kalkamayacağı bir işle karşı karşıyaydı. Bu durum da yıllar içinde süregeldi.
DW Türkçe: Kürtler Almanya'nın Afrin'deki operasyonu kınamasını beklerken, Türkiye Afrin'de PKK'nın uzantısı olarak kabul ettiği YPG'ye karşı operasyon düzenlendiğini belirtiyor ve Almanya'dan PKK'yla daha sert mücadale bekliyor. Federal hükümet Almanya'daki barış ortamının bozulmaması için ne yapmalı?
Dr. Liedtke: Türkler ile Kürtler arasındaki barışın son derece tehlike altında olduğu kanısındayım. Ayrıca federal hükümetin Suriye'deki Kürt-Türk politikası açısından bakınca ABD'nin mi yoksa Türkiye'nin mi tarafında olunacağı konusu oldukça zorlu. Akıllıca bir yol bulunmalı ve federal hükümet de bunun nasıl olacağını bilecektir. Ancak Almanya içinde, gerçekten de Kürtlerin yol açtığı suçlara yönelik federal hükümet çok daha net adımlar atmalı. Örneğin burada demiryolları ve havalimanlarında eylem yaparak seferleri aksatan kişilere yönelik daha kararlı olunmalı. Bunun toplanma özgürlüğü ya da Türkiye'nin doğusunda ya da Suriye'de zulüm görmekle ilgisi yok. Yargıdan beklentim ceza gerektiren suçların soruşturulması.
DW Türkçe: Farklı eyaletlerde camiler ve Türklere ait kültür merkezleri kundaklandı. Henüz soruşturma tamamlanmadı ancak yetkililer olay anına ilişkin yayınlanan video nedeniyle soruşturmayı genç Kürt gruplar üzerine yoğunlaştırdığını açıkladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dr. Liedtke: Bu durumun 1990'lı yıllarda yaşananlarla benzer olduğu görüşündeyim. Ve devletten Kürtler ve Kürt çevresinden gelenlere karşı daha kararlı adımlar atmasını bekliyorum. Suç eylemi, fiziksel yaralama ya da kundaklama siyasi gerekçelerle yapılıyor denemez. Burada sözkonusu olan ceza yasaları ve Alman topraklarında Kürt ya da Türklerin işlediği böylesi suçlara göz yumulmamalı. Bu bağlamda daha güçlü bir devlet diliyorum. Aksi halde 1990'lı yıllara döneriz. Militan Kürtler Alman devletini zayıf görüyorlar ve buna bağlı olarak da eylemlerini düzenleyeceklerdir.
DW Türkçe: Bir yanda kundaklamalara yönelik soruşturmalar sürerken, aşırı sağcı Türklerden oluşan "Almanyalı Osmanlılar" çetesine baskınlar düzenlendi. Siz de emniyette görev yaptınız.... AKP ile bağlantısı olduğu öne sürülen çeteye ilişkin baskınları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dr. Liedtke: Almanyalı Osmanlılar oluşumuna ve işledikleri suçlara baktığımızda, çoktandır kulüplerinin yasaklanması gerekirdi. Kulüp yasaklanması eyaletler düzeyinde bir iş olduğu için bu konuda eyaletlerin daha sert ve daha tutarlı adımlar atması gerekir. Burada topluma, önce bir baskın yapalım ardından bir bakarız diyemezsiniz. Hayır. Eyaletler bu kulüpleri yasaklamak üzere bir baskın yapıyoruz demeliler. Bu benim açımdan önemli bir faktör. Almanya'da ne Türk ne Kürt ne de başkalarının suçlarına göz yumamayız. Benim görüşüme göre bu kulüp yasaklanmalı. Çünkü orada faaliyet gösteren kişiler ülkemizin değerlerini dikkate almıyor.
DW Türkçe: Türk hükümeti, Almanya'da yasaklı örgütler arasında yer alan PKK'nın sempatizanlarına yönelik Berlin'in gerekli adımları atmadığı suçlamasında bulunuyor. Sizce durum nasıl?
Dr. Liedtke: PKK destekçilerine yönelik yargı süreçlerine baktığımda, Alman yargısının büyük oranda çekingen olduğu kanısındayım. "Bastırılmış Kürt halkının siyasi hırslarını anlıyoruz" deniyor. Bu nedenle burada işlenen suçlar kısmen mazur görülüyor. Bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Federal hükümet içişleri bakanı de Maiziere aracılığıyla polis ve güvenlik birimlerinin Abdulah Öcalan bayrakları konusunda nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda bir genelge iletmişti. Ancak eyaletler bu konuda tutarlı hareket etmiyor. Bu nedenle Türkiye'nin PKK konusunda Alman yetkililerin çekinceli davrandıklarına yönelik suçlamasını anlayabiliyorum.
DW Türkçe: 1960'lı yıllardan bu yana Türkler ve Kürtler Alman toplumu içinde birlikte yaşıyor. Siyasi gerekçelerle yaşanan uyuşmazlıklar toplumsal hayatın bütününe sirayet edebilir, değiştirebilir mi?
Dr. Liedtke: Toplumsal yaşam zaten değişti. Kürtler ile Türkler arasındaki cephe oldukça keskin ve net durumda. Türk ve Kürt toplumu içinde insanların günden güne tarafsız davranmakta daha da zorlandıklarını gözlemliyorum. Aynı zamanda kendilerini geldikleri ülkelerin siyasetinden kurtarmak da artık mümkün olmuyor. Neden peki? Çünkü PKK'nın Almanya'daki farklı kolları günden güne daha uzun, güçlü olmaya başlıyor. Kürt miliyetçiliği Almanya'da uzun yıllardır yerleşmiş durumda. Öte yandan Türklerin İslamcı muhafazakar milliyetçiliği de her zamankinden daha güçlü yaşanıyor. AKP burada, ailelere ve işletmelere kadar uzanan bir otoriter yönlendirme fonksiyonu işletiyor. Toplumun büyük bölümünde giderek artan bir eğilim gözlemliyorum: Çoğunluk, tüm siyasi aktivistlerin mevcut yasalara bağlı kalmasını istiyor. Alman kentlerinde bir Türk-Kürt çatışması istenmiyor.
DW Türkçe: Son olarak şunu sormak istiyorum… Almanlar Türkiye'nin iç politik meselelerinin ülkeye taşınmasını nasıl karşılıyor?
Dr. Liedtke: Alman toplumunun büyük bölümü siyasi gerekçelerle de olsa suç işlenmesine karşı çıkıyor. Vatandaşların çoğu, hangi ülke kaynaklı olursa olsun bu tarz uyuşmazlıklardan yana değil. Gözlemlediğim kadarıyla çoğunluk, buradaki ve Türkiye'deki uyuşmazlıklar nedeniyle "Türk olan her şeyden" uzaklaşıyor. Eskilerde kalan bazı kızgınlıklar yeniden duyulmaya başlanıyor. Almanların birçoğu Türkiye Cumhuriyeti'nin çok yönlü ruhunu değil, en fazla Antalya sahillerini ya da Boğaz kıyılarını tanıyor. Türkiye'deki darbe girişimi ve anayasa değişikliği referandumu sonrasında artık tablo daha ziyade şöyle; Erdoğan kötü diktatör, Gülen ve destekçileri zararsız dinci bir hareket. Kürtler Türk devleti tarafından bastırılıyor ancak Türkiye içinde teröre de yol açıyorlar. Almanya'da Kürt eylemciler güvenlik birimleri tarafından çoğunlukla agresif, hatta tehlikeli olarak kabul ediliyor. Alman toplumunun Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi, etnik ve siyasi konularına dair yeteri kadar bilgi sahibi olmadığı kanısındayım.
Söyleşi: Gezal Acer
© Deutsche Welle Türkçe