Cem Sey / BERLİN
Almanya Pazar günü yapılacak genel seçimlere hazırlanırken, bir neo-nazi grubunun sekizi Türkiye, biri Yunanistan kökenli dokuz göçmeni ve bir Alman polis memurunu öldürmesini araştıran meclis komisyonunun geleceği de gündeme taşınıyor. Dün Berlin’de Türkiyeli basın mensuplarına bilgi veren Meclis Araştırma Komisyonu üyesi ve sosyal demokrat milletvekili Eva Högl, komisyonun gelecek yasama döneminde de çalışmasını sürdürmesi ve birinci hedefinin, Almanya’da yaşayan göçmenlerin Alman kurumlarına yönelik güven kaybını onarmak olması gerektiğini belirtti.
Komisyon üyelerinin henüz Meclis Başkanı olan Norbert Lammert ile konuyu şimdiden ele aldığını anlatan Högl, partilerüstü komisyonun tüm üyelerinin, yaptıkları çalışmanın, “cinayetlerin soruşturulması ve bir rapor yazılmasıyla sona ermemesi” gerektiği konusunda görüş birliği içinde olduğunu bildirdi. Högl, “bu rapor çekmecelere konup, unutulmamalı” dedi.
Özellikle, konuştukları herkesin, cinayetleri işleyen Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) adlı teşkilatın içinde devletin (Eva Högl’ın deyimiyle “derin devletin”) olmadığı konusunda ciddi kuşkular duyduğunu anlatan Alman milletvekili, “bütün samimiyetimle söylüyorum, bu konuyu çok araştırdık, fakat devletle bu teşkilat arasında bu tür bir ilişki olduğuna işaret eden hiçbir belge ya da ipucu bulamadık” dedi. Ancak Högl, bu kuşkuların devlet kurumlarına, özellikle de güvenlik kurumlarına duyulan güvenin ne kadar yıprandığını gösterdiğini de vurguladı.
Bir yandan, yaşanan güven yıpranmasının haklı gerekçeleri olduğuna değinen Högl, öte yandan da, Alman devletinden kuşku duyanları, “aşırı sağ gruplar da savunmalarını, ‘bu işin arkasında devlet var’ tezi üzerine kuruyor, bu oyuna gelmememiz lazım” şeklinde uyardı.
Högl, yaşanan yoğun güven bunalımında cinayet kurbanları ve onların yakınlarına karşı devlet kurumlarının çok uzun süre takındığı olumsuz tavrın önemli rolü olduğuna işaret etti ve bundan sonra yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
“Birincisi, bu tür vakalarda hem polisin, hem de polis dışındaki devlet kurumlarının olayın kurban ve yakınlarına destek vermesini sağlamak gerekli. Bunun için devletten bağımsız şikâyet kurumları oluşturulmalı. İkincisi, polis çalışmaları sırasında yapılan değerlendirmelerin temelinde ırkçı önyargıların bulunmaması için gereken reformlar, tepeden başlayıp aşağıya doğru, bir an önce yapılmalı. Ayrıca polislerin kültürlerarası yeteneklerini de geliştirmek şart.”
Devlet birimleri içinde ırkçılık ve aşırı sağ konusunda farkındalık yaratmak gerektiğini de sözlerine ekleyen sosyal demokrat milletvekili, polis reformu konusuna bakışın her eyalette farklı olduğunu da itiraf ediyor.
“Örneğin, Kuzey Ren – Vestfalya eyaleti bu tür bir reformu ciddiye alıyor, ancak başka eyaletlerde, ‘biz bir hata yapmadık ki, neden reform yapmamız gereksin’ şeklinde bir direnç gözlemliyoruz” diyen Eva Högl, bunda Berlin’deki merkezi hükümetin tavrının da etkili olduğunu savundu. Högl’e göre, Alman İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich’in de açıkça, polisin hata yapmadığı kanısında olması ve bu konuda başka bir çalışmaya gerek duymaması, ülkede yaşayan göçmenlerin devlete yeniden güven duymalarını sağlamaya yönelik çalışmaları zorlaştırıyor. Ancak Högl, Almanya’da polis kurumlarının sorumluluğunun eyalet yönetimlerinde olduğuna dikkat çekerek, “bu çalışmayı Friedrich’i katmadan yapmak gerekiyor” dedi.