Ali Bulaç
(Zaman - 7 Temmuz 2012)
Sivil medrese
İmam hatiplerle ilgili tartışma sürüyor. Dün Mümtaz'er Türköne tezini pekiştirici bir yazı daha yazdı, Hayrettin Karaman Hoca da yazılarına devam ediyor.
Eğer Batı'dan farklı siyasî çoğulculuk yanında sosyo-kültürel çoğulculuğu da ihtiva eden yeni bir sivil ve kamusal hayat modeli geliştirebileceksek, bu ancak bu üslup ve derinlikteki müzakereci siyaset yoluyla olacaktır. Konuyla ilgili o kadar e-mail geldi ki, ben de bir yazı ile daha fikirlerimi anlatma lüzumunu hissettim.
Yakından takip edenler bilir, benim 30 senedir savunduğum tezler özetle şöyledir.
1) İslam siyaset teorisi açısından devletin sadece dört temel fonksiyona sahip olması gerektiğini düşünüyorum: Hükümranlığın/egemenliğin temsili (Cuma); ortak ve bölünemez ihtiyaçlar için vergi toplanıp denetimli ve şeffaf olarak harcanması (fey); adliye ve iç asayişin korunması (hadler) ve dış düşmana karşı ülkenin savunulması (cihad). Bu dört temel alanın dışında kalan bütün toplumsal hizmetler ve fonksiyonlar sivil alana ve din müntesiplerine bırakılmalıdır. Ancak bu sayede Batılı demokrasilerin sosyo-kültürel çoğulculuğa açık olmayan gizli totalitarizmleri aşılabilir. Bu, mahiyetçe modern devleti sahte söylem ve aldatıcı politikalarla daha da azmanlaştıran liberal düşünceden bambaşka şeydir.
2) "Eğitim" esas itibarıyla merkezi ve organize süreç olarak insanı özel bir işlemden geçirdiği için insan onuruna hakarettir. Hayvanlar ve embesiller eğitilir. İnsan için gerekli olan "öğretim"dir. Bu da beşikten mezara kadar sürer. Ancak ister eğitim ister öğretim deyin, bunun tümüyle sivil alana ve sivil topluma bırakılması gerekir. Devletin eğitme, bilgi üretme, bilgiyi denetleme, bilgiyi aktarma, kendinden menkul bilgi otoriteleri belirleme yetkisi yoktur, olmamalıdır. Din müntesipleri ve bir din içindeki farklı mezhepler ve gruplar kendi "eğitim-öğretim işlemleri"ni kendileri yürütürler.
3) İslam tarihinde büyük ilmî, fikrî ve entelektüel uyanış eğitimin sivil ve kurumsal olmayan karakterde sürdüğü dönemdir ki bu Nizamülmülk ve Gazzali'nin ortak projesi Nizamiye Medresesi'nin kuruluşuna kadar sürer. Nizamiye'den sonra fikrî ve ilmî hayat zayıflamış, bilgi-eğitim siyasî iktidarların denetimi altına girmiş ve 12. yüzyıldan sonra başlayan Batı Rönesans ve sonraki Aydınlanma'ya karşı Müslümanlar bu yüzden cevap verememiştir. Büyük İslam filozofları, kelamcıları, fakih ve irfan erbabının hiçbiri nizami bir eğitim kurumunda okumamıştır, ama düzenli bir ilim halkası veya alimin rahle-i tedrisinden geçmişlerdir.
4) Amerika ve Batı, Sudan, Moritanya, Yemen, Suudi Arabistan, Pakistan ve Afganistan'dan ısrarla geleneksel medreseleri kaldırıp yerine modern okul ve üniversite sistemini yerleştirmesini istiyorlar. Zaman zaman medreseleri kasıtlı olarak bombalıyorlar. Çünkü okul dönüştürür. Bugün Müslümanların "okul ve üniversiteyi yüceltmeleri" yanlış ilaç almalarına benzer. Bu ilaç yıkıcı etkilerini göstermeye başladı. Farkında olmadan bu sistemin eğitiminden geçen dindar insanlar, "kalbi mü'min, beyni seküler" yetişmektedirler.
5) Mevcut eğitim sistemi, okul ve üniversite modern ulus devlete hizmet eder. Aydın ve akademisyen yetiştirir ama ulema yetiştirmez. Ülkemizde bunca ilahiyat fakültesi vardır, fetva verebilen, yol gösterebilen tek bir alim zat yetişmiştir, o da şahsî gayretiyle kendini yetiştiren Hayrettin Karaman Hoca'dır. Oysa bizim asıl büyük ihtiyacımız dünyaya eleştirel bakan, ufuk çizen, yeni dünyayı tasarlayan İslamî entelektüel yanında yol gösteren ve fıkıh usulüne göre toplumsal önderlik yapabilecek olan alimlerdir. Bu da ancak "sivil medrese" modelinde yürür, bunun Nizamiye'den de farklı olmalıdır. Sivil öğretim hakkı her din, mezhep ve cemaate tanınmalıdır.
6) Mevcut imam hatiplerin ve ilahiyat fakültelerinin bu fonksiyonu görmedikleri açıktır. Şikâyetlere konu olmaktadırlar. Nihai ve asli çözüm (ideal politik) İslamî bilgi üretme ve aktarma faaliyetinin devletin denetiminden çıkarılmasıdır. Ancak bu sadece imam hatipleri değil, genel olarak eğitimin kendisinin sivilleştirilmesi durumunda düşünülmelidir. Eğitim tekeli devletin elinde oldukça sadece imam hatiplerin sınırlandırılması veya kapatılması adil değildir. Eğitim sivilleştirilinceye kadar (reel politik gereği 5 Temmuz tarihli yazımda belirttiğim gerekçeler muvacehesinde) bu okullar reformlar yaparak varlıklarını sürdürmelidirler.