Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, kadınların çalışması ile ilgili yazdığı yazıya gelen tepkilere köşesinden yanıt verdi. Bulaç, yazısında Gorbaçov'un "işte ve evde kadınların sırf kadınlık görevlerine dönebilmeleri için neler yapılabileceği konusunu hararetle tartışıyoruz" sözlerini alıntı olarak kullandı
Bulaç'ın yazısı şöyle:
Zaman’daki yazımı kendi bağlamından çıkarıp kriminalize edip beni birinci sahifeden hedef gösteren Habertürk Gazetesi’nin seçtiği başlık şuydu: “Bu kafayla çok kadın ölür!” Benzer bir tartışmada da Milliyet yine birinci sahifeden “Karanlık kafa” diye manşet atmış (14 Mayıs 2009).
Bu “karanlık, çağdışı kafa” metaforlarına alışığız. 28 Şubat darbesine giden günlerde “bu kafa” malum medyanın hazırlık aşamalarında çok işe yaramıştı. Üzerinde düşünülmesinde zaruret bulduğum konuları kriminalize etmeden sakin zeminde tartışacak insan sayısı az. Hakim paradigma zihinler üzerinde hegemonya kurmuş. Zihinler üzerindeki blokajı ancak İbrahim aleyhisselamın yöntemiyle kırmak mümkün. Zihinler özgürleşmedikçe müzakere olmaz. Fakat hegemonya sadece soyut değildir, aynı zamanda somut olarak politik tahakkümle desteklenmektedir ki, bu da ulusal devletlerin emrettiği “resmî ideoloji” modunda küresel ölçeklerde “mecburi ideoloji” olarak karşımıza çıkmaktadır. Esasında bizim gibi ülkelerin söz konusu “küresel mecburi ideoloji”yi emredici ve taşıyıcı araçlarla kendi politikalarının esası yapmaktan başka seçenekleri yoktur. İşin dramatik tarafı bizim politikacı, yönetici ve aydınların bunu zihnen içselleştirmiş olmalarıdır. Bu çerçevede şahsına büyük değer verdiğim Sayın Bakanımız Fatma Şahin’in beni sürece kazandırılması gerekenler arasında saydığı için kendisine teşekkür ederim ama maalesef sürecin “müellefe-i kulûb”ü bile değilim. Ben başka bir şeyden, erkeğin ve kadının yemekte olduğu “acı meyve”den söz ediyorum. Bunun dramatik sonuçlarını tadan başkaları beni doğruluyor. Bunlardan biri de Rusya’dır.
Sayın Bakan’ımıza ve hükümetimize Rusya’nın çeyrek asır gerisinde kalmamalarını öğütlerim. Gorbaçov görevi devrederken son konuşmasında Rusya’nın iki temel probleminin olduğunu söylüyordu: “Rus erkeğinin alkolizmden kurtarılması ve Rus kadınının kadınlık rolüne dönmesi.” Bakın 1987’de Gorbaçov ne diyordu: “Merkez Komitesi’nin ocak genel kurulunda milyonlarcası sağlık hizmetlerinde eğitimde, kültür ve bilim alanlarında çalıştıklarına göre kadınların idari mevkilere terfi ettirilmeleri konusu da görüşüldü. Birçok konuda tüketim, ticaret ve hizmet endüstrilerinde çalışıyor. Kadınların durumu çok kere bir toplumun sosyal ve politik düzeyinin ölçüsü olarak kullanılıyor. Fakat tarihimizin çetin ve kahramanlık yılları boyunca kadınların özel haklarına ve annenin yuvanın yapıcısı ve çocukların vazgeçilmez eğiticisi olarak ihtiyaçlarına gereken dikkati gösteremedik. Bilimsel araştırmalara girişmiş, inşaatlarda, üretimde ve hizmetlerde çalışan yaratıcı faaliyetlere katılmış kadınlar artık evdeki günlük işlerini yapmak, çocuklarını yetiştirmek ve hoş bir aile atmosferi yaratmak için zaman bulamıyorlar. Çocuklardaki ve gençlerin davranışlarındaki ahlakımızdaki kültür ve üretimimizdeki birçok sorunun kısmen aile bağlarının zayıflamasından ve aile sorumluluklarındaki gevşeklikten kaynaklandığını gördük. Her şeyde samimi ve politik açıdan haklı olarak yürüttüğümüz kadını erkekle eşit kılma politikamızın doğurduğu bir çelişki bu. Şimdi perestroika sürecinde bu aksaklığı gidermeye başladık. Bu nedenledir ki şimdi basında, kamu örgütlerinde, işte ve evde kadınların sırf kadınlık görevlerine dönebilmeleri için neler yapılabileceği konusunu hararetle tartışıyoruz. Diğer bir sorun da kadınların ağır ve sağlıkları için de tehlikeli işlerde çalıştırılması. Bu çok sayıda erkeğin yitirildiği ve her yerde, bütün üretim alanlarında büyük bir işçi sıkıntısının çekildiği savaş yıllarından kalma bir miras.” (Mihail Gorbaçov, Asıl Neyi İstiyorum?, s. 92-93; Perestroika-Değişim)