Gündem

Ali Bulaç: Başbakan 'Batsın böyle gazetecilik' demekle yerden göğe kadar haklı

Ali Bulaç: Süreci başlatıp görüşmelere devam eden iki ana aktör zabıtları sızdırmış değil. Üçüncü şahıslardan açıktan görüşmelere ve sürece karşı olanlar da sızdırmış olamaz

07 Mart 2013 11:34

Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, Milliyet’te “İmralı zabıtları” başlığıyla İmralı’ya giden 2. heyetin notlarının yayımlanmasının “bir gazetecilik başarısı” sayılmayacağını söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Böyle yapacaksan, batsın senin gazeteciliğin” sözlerine de destek vererek, “Başbakan yerden göğe kadar haklı. Bu sulha hizmet etmiyor” dedi.

Ali Bulaç’ın “Niçin sızdırıldı” başlığıyla yayımlanan (7 Mart 2013) yazısı şöyle:

 

Niçin sızdırıldı?

 

Günlerdir kamuoyu İmralı zabıtlarını “kim sızdırdı” sorusuyla meşgul. İlk akla gelen “olağan şüpheliler” masaya yatırılıyor. Bu yanıltıcı bir yöntem. Zira “kim sızdırdı” sorusu asıl cevabı aranan soruyu perdeliyor. Sorulması gereken “Niçin sızdırıldı?” olmalı.

Darbe teşebbüsleriyle ilgili belgeler medyada yer aldığında darbeciler de “kim sızdırdı?” sorusunu atıp bağlamı kaydırma yolunu tutuyorlardı. Oysa konunun özü belgeleri kimin sızdırdığı değil, darbedir. Tabii bu kimin sızdırdığı sorusunu büsbütün önemsiz kılmaz. Ama sızdırma fiili teknik ve profesyonel bir iştir, birine cazip bir teklifte bulunursunuz sizin için profesyonelce bir iş yapar, arzu ettiğiniz belgeleri yerinden alır ilgili adrese sızdırır. Kaç odak veya çevreye servis yapan ajanlar var!

1) Süreci başlatıp görüşmelere devam eden iki ana aktör (devlet-hükümet ve PKK-BDP) zabıtları sızdırmış değil. Üçüncü şahıslardan açıktan görüşmelere ve sürece karşı olanlar da sızdırmış olamaz (mesela CHP, MHP, ulusalcılar vs.)

2) Benim pazartesi günü STV’de katıldığım programda “Sızdırma dışarıdan yapılmıyor. Hükümete, AKP’ye çok yakın olan, onunla ilişkili, iç içe bir çevre tarafından sızdırma yapıldı. (...) Eğer arıyorsak çok yakınlarda aramak gerekir” dediklerimden bazı medya mecralarının yorumlayarak öne çıkardığı gibi “sızdıran AK Parti’dir” manası çıkmaz. Hayır öyle bir şeyi söylemedim ve kastetmedim. AK Parti siyaseten büyük risk almış bulunmaktadır. Kurumsal olarak AK Parti’nin veya kurmaylarının böyle bir şeyi yapacakları düşünülemez. Ama “AK Parti’ye çok yakın çevreler, yakın akraba, komşu, bitişik, hatta iç içe olan kuruluş, odak, lobi vs.”lere kimse kefil olamaz. Ben hâlâ muhafazakâr-milliyetçi-sağcı bir TV kanalının, henüz daha tek bir satır kâğıda dökülmemişken nasıl olup da İmralı görüşmelerine katılmış gibi birtakım iddiaları aktardığını çözebilmiş değilim.

3) BDP kurumsal olarak sızdırmayı yapmış olamaz. Ama BDP’de bazen garip işler olur. Mesela 12 Eylül kısmi anayasa değişikliğinde “siyasi partileri kapatmayı zorlaştıran maddeyi veto etmesi” hâlâ siyaset bilimi okutanların çözemediği muamma olarak ortada duruyor. İmralı tutanakları eğer çaycının-fotokopicinin elinden gazeteye ulaştıysa bu BDP’nin ne kadar ciddiyetsiz, profesyonel siyasetçi olmaktan uzak olduğunu ve bu tür manipülasyonlara açık alanlar bulundurduğunu gösterir.

4) Tutanakların yayınlanması kesinlikle gazetecilik başarısı değildir. Aksine bu yayın süreci baltalamaya, kanın akmasına devamı sağlar. Habur olayını da tersyüz edip süreci baltalayan İstanbul medyasının manipülasyonu idi. Eski Arap geleneğinde savaşan iki kabilenin çatışmalara devam etmesini veya barışmasını sağlayan en önemli unsurlar şairlerdi. Savaş istediklerinde sırları, zaafları ve husumetleri ifşa eden; barış istiyorlarsa birleştirici ögeleri öne çıkaran şiirler okurlardı. Gazete çatışmanın devamını sağlayan kadim şairler geleneğini takip etti. Başbakan “Batsın böyle gazetecilik” demekle yerden göğe kadar haklı. Bu sulha hizmet etmiyor. Nitekim yayının hemen ardından refleksif olarak Türk Silahlı Kuvvetleri sınır ötesine operasyon düzenledi, PKK savcı ve müfettişlerin geçeceği güzergahta mayınlar patlattı. Yine ölümler olsaydı bu yayının payı olmaz mıydı?

Gelelim niçin sızdırıldıkları konusuna!

1) Süreç başarıyla sonuçlanırsa Türkiye yeni bir döneme adım atacaktır, bu son 150 yıllık tarihimizde idari, siyasi ve bölgesel yönden bir dönüm noktasıdır. Buna karşı bir irade söz konusu. 2) Çatışmaların durması 30 yıllık düzeni de sona erdirecektir. Bu düzenden beslenenler işsiz kalacak. 3) AK Parti’ye karşı en büyük hamle sürecin akamete uğramasıdır. 4) Sürecin arkasındaki “geniş toplumsal desteği” çekilmek istenmektedir. Nitekim kırpılmak suretiyle tahrifata uğratılan tutanaklarda bazı zatlar ve gruplarla ilgili Öcalan’ın sözleri haklı tepkilere yol açmış, böylelikle maksat hâsıl olmuştur.

 

İlgili Haberler