DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, üniversite öğrencisi Enes Kara'nın kaldığı cemaat yurdunda yaşadığı baskılar nedeniyle yaşamına son vermesi hakkında açıklamalarda bulundu. "Gencecik Enes'in ardından şunlar bunlar kapatılsın diyorlar. Kapatmak yasaklamak yok etmek dışında çözüm önerisi yok mu bu memlekette ya!" diyen Babacan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin AYM ve TBB'yi hedef aldığı açıklamalarını da hatırlatarak, "Ya başka bir şey bilmiyor musunuz? Doğru dürüst politikalarla kuralların işlemesini, kurumların iyi çalışmasını sağlayamaz mısınız ya!" dedi.
Gelir adaletsizliğine değinen Babacan, iktidarı sert bir dille eleştirdi; "Ortada çok büyük bir haksızlık var. Bunun da bedelini şu andaki gençlerimiz ödüyor. Ama ülkeyi yönetenler bunları çözmek yerine sabah akşam onlara hakaret ediyorlar. Gençler de çareyi kaçacak ülke aramakta buluyor. Bu hükümet kendi evlatlarına ağır bir depresyondan başka bir şey sunmuyor. Nihayetinde gitmek isteyen ama gidemeyenlerin ülkesi oldu Türkiye" diye konuştu.
Babacan şunları kaydetti:
Enes'ten bize ülkenin genç seslerinin sesi niteliğinde son bir mektup ve video kaldı. Üç çocuk babası bir arkadaşınız olarak ve sokaklarda çok sayıda liseli ve üniversiteliyi dinleyen biri olarak şu an gençlerin neler hissettiğini görüyorum biliyorum. Enes'in son konuşması mevcut durumun ifşasıydı. Kötü yönetim nedeniyle hayalleri elinden alınan yarınları ipotek altına alınan gençlerin sistematik bir şekilde dışlandığı bir düzenin ifşasıydı. Kantinde bir çay içemeyen, kitap almaya harçlığı yetmeyen arkadaşlarıyla cafede oturamayan gençlerin hapsedildiği bir hayatın inşasıydı. Şöyle bir etrafımıza bakıyoruz sağda dolsa her yerde karikatürize edilmiş, klişe edilmiş bir Z kuşağı anlatısı var. Oysa siyasetçilerin görevi bu anlatıyla laf kalabalığı yapmak değil; toplumun ana unsuru olan gençlerin sorunları nedeniyle çözüm üretmektir. Bugünkü iktidarın kötü politikaları yüzünden gençler sadece fakirleşmiyor mutsuzlaşıyor, umutsuzlaşıyor. Gezmek, gülmek, sinemaya konsere gitmek çoğu gencimizin gündemine bile giremiyor. Yarın ne yiyeceğim diye konuşuyorlar. Gençler mevcut durumlarını söylemeye bile çekiniyor. Ailelerinin başına bir şeyler gelmesinden korkuyorlar. Yarın öbür gün mülakatta elenirim diye endişe ediyorlar. Es keza şikâyet eden bir tweet atsalar ya karakola davet ediyorlar ya da sabah kapılarında polis beliriyor. Barınamıyoruz diyene teröristsin diyorlar ama barınamıyorlar arkadaşlar. Aldıkları krediler, burslar bunların hiçbiri yetmiyor. Büyükşehir okumaya çalışan Anadolu'dan Trakya'dan gelen gençlerin ailelerinin bu büyük şehirlerin külfetine katlanacak gücü yok artık. Ekonomik kriz ve ülkede gelir dağılımının bozulması en çok da şuan gençlerimizi etkilemiş durumda. Bizim o 2002'den alıp da sürekli ülkenin gelir dağılımını düzelttiğimiz dönem artık geride kaldı. O dönem uluslararası kuruluşların tez çalışması oldu, kitaplar yayımlandı o dönemle alakalı. Bir ülke nasıl kalkınır ve aynı zamanda bu büyümeden geniş toplum kesimleri nasıl istifade eder, o büyüme nasıl refah ve zenginlik olarak tüm ülkeye yansır, biz 2015 yılına kadar dürüst ve ehil kadrolarla bunu yaşadık.
"Gitmek isteyen ama gidemeyenlerin ülkesi oldu Türkiye"
Ortada çok büyük bir haksızlık var. Bunun da bedelini şu andaki gençlerimiz ödüyor. Ama ülkeyi yönetenler bunları çözmek yerine sabah akşam onlara hakaret ediyorlar. Gençler de çareyi kaçacak ülke aramakta buluyor. Belki de az sayıda gencimiz imkan bulup kaçıyor, ülkeden kaçamayan içinde olduğu cendere ile baş etmeye çalışıyor. Gerçekten ağır bir depresyon yaşanıyor. Bu hükümet kendi evlatlarına ağır bir depresyondan başka bir şey sunmuyor. Nihayetinde gitmek isteyen ama gidemeyenlerin ülkesi oldu Türkiye.
Bahçeli'nin TTB ve AYM'yi hedef alan sözlerine tepki: Almışlar ellerine bir çekiç gördükleri her şeyi bir çivi sanıp saldırıyorlar
Size şunu sormak istiyorum, iktidarda bu otokrat ittifak kaldığı sürece başka bir Türkiye mümkün olacak mı? (Bahçeli'nin AYM'yi hedef alan sözlerini izlettirdi) Ülkedeki hukuk kırıntısının sahibi olarak bir Anayasa Mahkemesi kalmış şu memlekette, onu da kapatalım diyor. Sağlık çalışanlarımızın ve vatandaşlarımızın haklarını dile getirenlerini de susturalım diyor. Almışlar ellerine bir çekiç gördükleri her şeyi bir çivi sanıp saldırıyorlar. Çeyrek yüzyıldır koltuğunda oturan, krizlerin ortağı Bahçeli'nin yine ortak olduğu bir iktidar bugünün hiçbir sorununu çözemez arkadalar. Koltuğa sarılan Erdoğan artık hangi sorunları çözebilir? Son dört yıldır ülke patinajda geri geri kayıyor. Baskıyı benimsemiş bir zihniyetle hangi sorun çözülebilir ki! Tam tersine sorunların hepsi derinleşiyor.
Bu arada bakıyoruz başka birileri de gencecik Enes'in ardından şunlar bunlar kapatılsın diyorlar. Kapatmak yasaklamak yok etmek dışında çözüm önerisi yok mu bu memlekette ya! Herkesin zihninde bakıyoruz beğenmiyorsa yasaklansın kapatılsın. İktidar gençlerin barınma sorununu çözmelidir, evet. Ucuz ve nitelikli yurtlara erişim tabii ki sağlanmalıdır. Ayrıca özel yurtların da tamamı denetlenmelidir. Devletin görevi gençlere kaliteli ve hesaplı yurt imkanı sunmaktır. İki lafın başında üniversite sayısını artırmakla övünen hükümet, üniversiteler için yeterli yurt imkanını niçin hazırlamadığını da izah etmek zorundadır. O açtığınız üniversiteleri kazanan öğrenciler yurt bulamadığı için kayıt yaptıramıyor ya! Ancak bu meseleye bunun ötesinde bir yaklaşım, başka türlü bir otoriter yönetime de davetiye çıkartmaktadır. Biri çıkıyor AYM'yi TTB'yi kapatalım diyor; öteki diyor ki vakıfların derneklerin yurtları kapatılsın diyor. Ya siz kapatmaktan yasaklamaktan başka bir şey bilmiyor musunuz? Doğru dürüst politikalarla kuralların işlemesini, kurumların iyi çalışmasını sağlayamaz mısınız ya!"