Ergenekon Davası’nın bugünkü duruşmasında Ergenekon soruşturmasının ana delilini oluşturan Ümraniye’deki bombaların bulunduğu evde yaşayan tutuklu sanık Ali Yiğit ifadesinin ilk bölümünde Ümraniye’deki gecekonduda ele geçirilen bombaların Oktay Yıldırım’a ait olduğunu iddia etti.
Ergenekon Davasının 13. Duruşması Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampusü’nde başladı. Tutuklu ve tutuksuz sanıkların duruşma salonuna alınmasının ardından 3 numaralı sanık Ali Yiğit ifade vermeye başladı.
Ümraniye’de bir gecekonduda bombaların ele geçirilmesi sonrası başlayan Ergenekon soruşturmasında “kilit isim” olarak anılan Ali Yiğit, Emniyet ve Karakolda verdiği ifadelerin geçerli olduğunu söyledi. Ergenekon tutuklu sanıklarından Oktay Yıldırım’ı dayısının yanında tanıdığını belirten Yiğit, “Beni tanımadığını iddia ediyor. 2005 Ağustos’unda askerden döndüm. Dayım Mehmet Demirtaş bana manav dükkanı açacağını söyledi. Kabul ettim. 2006’da manavı açtık. Manava Oktay Yıldırım gelip gidiyordu" dedi. Yiğit, Yıldırım’ın manavda her türlü işe karıştığını belirterek şunları dedi:
“Beni çok iyi tanıyor, beni tanımamasını kabul etmiyorum. Karakolda siyah Mercedes ile Muzaeffer Tekin’in de manava geldiğini söylemiştim. Ancak sonradan o kişinin Tekin olmadığını anladım. Babam çatıda bulunan bombaları gördü. Dayım bombaların Oktay Yıldırım’a ait olduğunu ve kimseye söylemememizi istedi. Bunun üzerine babam Trabzon’a gitti. İhbar ettiğini bilmiyordum. Manavımı kapatıp taksicilik yapmaya başladım. Bir gün bomba imha ekipleri daha önce boşattığım eve geldi. Polislerle beraber sanayiye anahtarı almaya gitti. Ev benim kontrolümde arandı. Polisler çatıya çıktığında bombalar bulundu. Karakolda ifadem alındı. Beni polisin koruyup kolladığı yalandır.”
"Ergenekon" davasının bugünkü duruşmasının öğleden önceki oturumunda, Ümraniye’de ele geçirilen bombaların bulunduğu gecekonduda oturduğu belirtilen tutuksuz sanık Ali Yiğit’in çapraz sorgusu yapıldı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, çapraz sorguya tutulan Yiğit, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün tarafından okunan savcılık ifadesinin doğru olduğunu söyledi.
Başkan Şengün’ün ifadesinde bazı tekrarlar bulunduğunu hatırlatması üzerine Yiğit, Oktay Yıldırım ile dayısı Mehmet Demirtaş’ı kastederek "Benden bir şey sakladıklarını hissediyordum" dedi.
Şengün, Yiğit’in, baskı altında kalmadığını ve polisin kendisini yönlendirmediğini belirttiğini kaydederek, Muzaffer Tekin’i daha önce tanıyıp tanımadığını sordu.
Ali Yiğit, Tekin’i basından tanıdığını belirterek, Mahmut Öztürk’ün de işlettiği manava bazen siyah, bazen de sarı renkli 2 ayrı otomobille geldiğini anlattı.
"Ümraniye’deki gecekonduda ele geçirilen patlayıcıların, çatıya, kendisi bu gecekonduya taşınmadan 1.5 yıl önce konulduğunu duyduğunu söylediğinin" hatırlatılması üzerine Yiğit, bunların, "bu adrese taşınmadan 1,5 yıl önce Oktay Yıldırım tarafından getirildiğini kendisine dayısı Mehmet Demirtaş’ın söylediğini" anlattı.
Ardından hakimlikteki ifadesi okunarak ekleyeceği bir şey olup olmadığı sorulan Yiğit, ifadenin doğru olduğunu ve ekleyeceği bir şey bulunmadığını bildirdi.
Mahkeme heyeti üyesi hakim Hasan Hüseyin Özese, Yiğit’e, el bombalarının bulunduğu gecekonduda ne kadar kaldığını sordu. Yiğit, "8 ya da 10 ay" olduğunu kaydetti.
Bu süre içinde çatıya çıkıp çıkmadığı sorulan Yiğit, "Bahçe için kazma almak amacıyla daha önce bir kez çıktım" dedi.
Hakim Özese’nin çatıya herkesin çıkıp çıkamayacağını sorması üzerine Ali Yiğit, çatıya evin dışından bir çıkış olduğunu bildirdi.
Yiğit, ifadesinde, çatıdaki sandığın içinde gördüğü ve eline alıp salladığını belirttiği kutunun içine bakıp bakmadığının sorulması üzerine, "Hayır sadece elime alıp salladım. Tekrar yerine koydum" diye konuştu.
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün’ün, "Evde oturanlar dışında, ev sahibi bilmeden oraya çıkılabilir mi?" şeklinde soru yönelttiği Yiğit, "Çıkılamaz, illaki biri görür" dedi.
Yiğit, Başkan Şengün’ün, "Taksi ile geçerken tesadüfen polisleri gördüm, durdum diyorsun, az çok beni alırlar korkusu olur insanda" sözlerine karşılık, "Hiç kaçmaya gerek duymadım efendim" diye konuştu. Şengün de bunun biraz doğaya aykırı bir şey olduğunu dile getirdi.
Köksal Şengün’ün, "Gecekonduya polisle birlikte mi gittin?" sorusu üzerine Yiğit, "Tamamen tesadüf, oradan geçiyordum, durdum. İhbar var, sen kimsin dediler. Kapıyı kırmanıza gerek yok, anahtar var dedim. Sonra polislerle birlikte anahtarı aldım geldim" dedi.
Daha sonra dayısı Mehmet Demirtaş’ın olay yerine telefonla çağrıldığını anlatan Yiğit, Hakim Şengün’ün, "Polisler dayını biliyorlar mı ki telefonla aradılar?" şeklindeki sorusu üzerine, dayısının telefon numarasını polislere kendisinin verdiğini kaydetti.
Şengün’ün, "İşlem bitmiş miydi? Bombalar bulunmuş muydu, o sırada" sorusuna Yiğit, "Evet" yanıtını verdi.
Savcı Pekgüzel'in soruları
Sanık Ali Yiğit, Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel’in sorusu üzerine, çatının çok karanlık ve buradaki kasanın üstünün büyük siyah naylon poşetle kapalı olduğunu söyledi.
Pekgüzel, ayrıca sanık Oktay Yıldırım’ın daha önce çatıyla ilgili ayrıntılı anlatımda bulunduğunu ifade ederek, Yıldırım’ın bunu nereden bildiğini ve çatıya çıkıp çıkmadığının kendisine sorulmasını istedi.
Oktay Yıldırım da 18 aydır hapiste olduğunu, ayrıca Mehmet Demirtaş ile aynı koğuşta kaldığını belirterek, bu nedenle bunu bilmesinin doğal olduğunu öne sürdü.
Cezaevinde birlikte bir süre kaldığı Muzaffer Tekin’in, kendisine herhangi bir şey söyleyip söylemediğinin sorulması üzerine Ali Yiğit, "Tekin, ’ne biliyorsan doğruları söyle, suçlu ben dahi olsam benim adımı ver’ dedi" ifadesini kullandı.
Tutuklu sanık Muzaffer Tekin söz alarak, Yiğit’in, "kendisinin Beykoz Çavuşbaşı’nda villası olduğu ve bu villada daha önce silahların saklandığı şeklindeki" ifadesine atıfta bulunarak, şöyle konuştu:
"Çavuşbaşı’nda bir metrekare yerim varsa bunu kabul edeceğim. Benim bir kızım var. Ona ’yalanın ilki vardır, sonu yoktur’ diye öğrettim. Yiğit benim bulunduğum koğuşta yattıktan sonra ’siz bana babalık yaptınız’ dedi. Ağlayarak ayrıldı."
Ali Yiğit bunun üzerine Çavuşbaşı’ndaki villa konusunu kendisine dayısı Mehmet Demirtaş’ın anlattığını ifade etti. Söz alan Demirtaş ise Tekin’i daha önceden tanımadığını ileri sürdü.
Sanıklardan Yiğit'e sorular
Daha sonra Mehmet Demirtaş, kendisinin ne iş yaptığının Ali Yiğit’e sorulmasını istedi. Yiğit, Demirtaş’ın öz dayısı olduğunu anlatarak, cezaevine girmeden önce 1500 YTL maaşla amcasının oğlunun yanında çalıştığını söyledi.
Söz alan Oktay Yıldırım da Yiğit’e, bahsettiği manav ve LPG istasyonundaki toplantılara kaç kişinin katıldığını sordu. Yiğit, genelde dayısı ve Yıldırım’ın da bulunduğu 3-4 kişinin katıldığını kaydetti.
Ali Yiğit, Yıldırım’ın, 2007 Nisan ve Haziran ayları arasında nerede kaldığını sorması üzerine, "Aynı yılın Nisan ayında gecekonduyu boşaltıp bir süre ağabeyimin yanında kaldım" dedi.
Oktay Yıldırım’ın, "Kuvayı Milliye’yi bana sormak nereden aklına geldi?" sorusuna karşılık Yiğit, Yıldırım’ın elinde kağıt, takvimler gördüğünü, bunun için sorduğunu anlattı.
Yıldırım bunun üzerine, savcılık ifadelerinin farklı olduğunu, Yiğit’in ifadesinin çelişkili olduğunu ileri sürerek mahkeme heyetinden bunun kayda geçirilmesini istedi. Başkan Şengün de "kayda geçiyor hepsi" dedi.
Gecekonduda polisin yaptığı aramada Demirtaş’ın da orada olup olmadığı sorulan Yiğit, "Hayır" yanıtını verdi. Yıldırım bunun üzerine, bu ifadenin de polis tutanağıyla çeliştiğini savundu.
Tutuklu sanık Oktay Yıldırım, ayrıca Ali Yiğit’e, Muzaffer Tekin ismini nereden bildiğini sordu. Yiğit, "Danıştay saldırısı olduğunda televizyonda görmüştüm" diye cevap verdi.
Oktay Yıldırım bunun üzerine, "Danıştay nedir, orada ne oldu?" diye sordu. Yiğit de "Ben edebiyat falan yapamadığım için bileyemeyeceğim. Danıştay’a saldırı yapılmıştı. Televizyonda ne duyduysam odur" dedi.
Mektuplar
Ali Yiğit, kendisine zorla yazdırıldığını iddia ettiği mektuba ilişkin Oktay Yıldırım’ın sorusu üzerine, mektubun ilk birkaç satırındaki yazının kendisine ait olduğunu, Yıldırım’ın dolma kalemle elini karalayıp kendisine bir kağıda parmak bastırdığını ileri sürdü.
Kendisini ziyaret eden avukatın hangi cezaevine geldiği sorulan Yiğit, "Önce Tekirdağ’da, sonra Bayrampaşa’da cezaevinde kaldım. Tam olarak hatırlayamadım. Bunu avukatım bilebilir" dedi.
Mahkeme heyeti başkanı Köksal Şengün de "Adam bilmez mi nerede görüştüğünü?" diye sorunca Yiğit, emin olmadığını söyledi.
Oktay Yıldırım bunun üzerine söz alarak, Tekirdağ’da Yiğit ile ayrı cezaevlerinde kaldıklarını, Bayrampaşa Cezaevi kayıtlarının da incelenmesini istedi.
Yiğit, Yıldırım’ın, "Gözaltında iken polislerle restoranda yemek yemiş mi? sorusu üzerine, "Tatbikat için gittiğinde acıktığını söyleyince yemek yediğini ve bu sırada ellerinin kelepçeli olmadığını" bildirdi.
Yıldırım’ın, gecekondudaki sandıkta C-4 türü patlayıcı da bulunduğu yönündeki iddiaları hatırlatması üzerine Yiğit, "Ben C-4 diye iddia etmedim" diye konuştu.
Kerinçsiz ile görüştüğü iddiası
Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz de söz alarak, ifadesinde kendisi ile telefonda görüştüğünü ileri süren Ali Yiğit’e, kendisini hangi tarihte cep telefonundan aradığının sorulmasını talep etti. Yiğit de, tutuklanmadan 3-4 ay kadar önce Kerinçsiz’in kendisini aradığını anlattı.
Kerinçsiz, "Aradığımda benim numaram çıktı mı?" diye sorunca Yiğit "Bilgim yok" dedi.
Ali Yiğit, bu arada Mehmet Öztürk’ün ağabeyi ya da kardeşinin de kendisini aradığını bildirdi.
Kerinçsiz’in, "Ben değil, onlar aramış olabilir mi?" sorusu üzerine Ali Yiğit, "Olabilir ama sizinle de konuştuğumu hatırlıyorum, sesinizi hatırlıyorum" dedi.
Duruşmada bazı sanık ve avukatların sorularını cevaplandıran Yiğit, Kerinçsiz’in, balıkçıda yaptıkları görüşmenin ayrıntılarına ilişkin sorularını da yanıtladı.
Balıkçıda yaptıkları görüşmeye "kendi ifadesi yüzünden Mahmut Öztürk ve Muzaffer Tekin’in cezaevinde yattığının söylenmesi nedeniyle vicdanen rahatsız olduğu için" gittiğini belirten Yiğit, tahliye olduktan sonra da Tekin’in ailesini arayarak durumlarının iyi olduğunu bildirdiğini söyledi.
Yiğit, bu görüşmede tehdit edilmediğini, sadece ifadesinin bazı yerlerinin değiştirilmesinin istendiğini kaydederek, "Onlarla birlikte savcıya giderek ifademi değiştirmedim. Beni başka avukatla götürmek istediler. Ben kendi avukatımı istedim. Çünkü bana yollanan avukattan yeteri kadar baskı görmüştüm" diye konuştu.
Sanık Ali Yiğit, mahkeme heyeti hakiminin, "Bu görüşmede size vaat yapıldı mı?" şeklindeki sorusuna da hayatını rahat yaşayabileceği, kimseden baskı görmeyeceğinin söylendiğini bildirdi.
Yiğit "İfademi değiştirerek, bütün her şeyi babama yüklemem gerekiyordu. Babamın içeri girmesi gerekiyordu. Biz dışarda rahat rahat gezecektik. Onlara babam silah kaçakçılığı yapıyor demedim" şeklinde konuştu.
Ali Yiğit, balıkçıdaki görüşmede ileride baskı görmemek için her şeye "evet" dediğini söyledi. Yiğit, bazı soruları cevaplandırırken bir kısım ifadelerini hatırlamadığını belirtti.
Avukatların ısrarlı soruları üzerine Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, araya girerek, birçok ifadenin bulunduğunu, sanığın hepsini hatırlamasının mümkün olmadığını belirtti.
Bunun üzerine duruşma salonundaki avukatlar ve sanıklar savcıya tepki gösterdi.
Polis muhbiri iddiası
Oktay Yıldırım ve Mehmet Demirtaş’ın koğuşunda bir hafta kaldığını anlatan Ali Yiğit, çocuğu olduğu için birçok şeyi sineye çektiğini dile getirdi.
Duruşmada tutuklu sanık Hayrettin Ertekin de Yiğit’in "polis muhbiri" olduğunu, kullandığı ticari taksinin de istihbarat şubeye ait olduğunu iddia etti.
Bunun doğru olmadığını belirten Yiğit, 40 bin YTL’ye aldığı arabasının, 20 bin YTL’sini babasından temin ettiğini, geriye kalanı da bankadan kredi çekerek ve eşinin bileziklerini bozdurarak toparladığını anlattı.
Kemal Alemdaroğlu
Bu arada duruşma devam ederken salona gelen ve söz alan tutuksuz sanıklardan eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Yalçın Alemdaroğlu, 25 yıldır Adli Tıp Genel Kurulu’nda hekim ve cerrah olarak görev yaptığını söyledi.
Bu sürede çok sayıda psikiyatri hastası görme fırsatı bulduğunu anlatan Alemdaroğlu, "Ergenekon kurgusu, hukuki ve ceza ehliyeti tartışılır Tuncay Güney sayesinde oldu" iddiasında bulundu. Alemdaroğlu, şöyle devam etti:
"Şimdi Ali Yiğit de ifade veriyor. Onun da hukuki ceza ehliyeti tartışılır. Çünkü başından beri emniyet ve savcılıkta çelişkili ifadeler veriyor. Ben emniyette saygıyla karşılandım. Savcılıkta ise saygıyla karşılanmadım. Nasıl oluyor da hukuki ve cezai ehliyeti tartışılan bu kişiyle polisler İstanbul’da arabayla dolaşıyor. Lokantada yemek yeniyor. Ben bu sanıkların bu şekildeki ifadeleriyle örgüt yöneticisi olarak suçlanıyorum."
Bu arada, duruşma salonunun genişletilmesi için bu salonun bulunduğu binanın önündeki bahçede yapılan ek bölümdeki çalışmaların sürdüğü ve çatısının yapıldığı görüldü.(aa)