Gündem

Akşener: Erdoğan’ı ordu eliyle göndermeye yönelik herhangi bir tutumun karşısında çok net yer alırım

09 Nisan 2021 10:22

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Tayyip Erdoğan’ı ordu eliyle, emeklisi, muvazzafı veya silahlı bürokrasi eliyle, göndermeye yönelik bir tutumun karşısında çok net yer alırım" dedi.

FOX TV'de İsmail Küçükkaya'nın sunduğu Çalar Saat programında açıklamalarda bulunan Akşener, tartışma yaratan ve iktidar kanadının 'darbe girişimi' olarak değerlendirdiği 103 amiralin imzasını taşıyan Montrö bildirisiyle ilgili bir kez daha konuştu.

Hem iktidar kanadından hem de muhalefet kanadından tepki çeken "zevzeklik" açıklamasıyla ilgili de açıklamada bulunan Akşener, "Böyle bir bildiri çıktı. Neyi çiğnedi iktidar? Biz halbuki ne konuşuyoruz? Geçim sıkıntısı, korkutulan zora sokulan insanlar. Ne oldu? Can suyu oldu. Ben 28 Şubat'ı yaşamış insanım. Orada en açık tavrı konulan şahıstım. O tavrı koyduğum için 10 gün benim telefonum çalmadı. Sonra haklı olduğum ortaya çıktı. Sonra 28 Şubat'la ilgili bir mahkeme oldu ben tanık sıfatıyla gittim. Şikâyetçi misin dedikleri zaman da şikâyetçi olamadım çünkü o gün gereğini yaptığım için. Yaşlanmış herkes , bellerinde silah varken en güçlü oldukları zamanda gereğini yapmışım, bunu karşılığında yağlı kazığa oturtulmak tehdidi ile karşılaşmışım. Ama orada emekli, olmuşlar, yaşlanmışlar içim o kadar acıdı ki şikâyetçi olmadım. Bu vicdandır. O gün gereğinin yapmanın getirdiği bir vicdandır. bugün de diyorum ki bu bildiri yanlıştır. Saati, tavrı yanlıştır. İçinde iktidara sanki parmak sallıyormuş gibi, öyle bir şey yok, sallıyormuş gibi imkanını sağlayacak o durum yanlıştır. Evet ben bu konuyu çok da ciddiye almamamız gerektiğini ifade ederek bu eyleme zevzeklik dedim. Zevzeklik eşittir gevezeliktir" diye konuştu.

"Darbe yapıyor diyenlerin de sinirini bozmuşum, ilk defa hem AK Parti'nin çok yanında yer alanlarla , AK Parti'nin şiddetle karşısında olanların kızdığı insanım ben" diyen Akşener, sözlerinin devamında da şunları kaydetti:

"Tayyip Erdoğan’ı ordu eliyle, emeklisi, muvazzafı veya silahlı bürokrasi eliyle, göndermeye yönelik bir tutumun karşısında çok net yer alırım. Birincisi bu. Bu zihniyetle mücadele elbette siyasetçinin işidir, demokrasiyle, sandıklar. Bizi beğenmeyen arkadaşlarımız siyasi partiler kurabilirler, nitekim kuruyorlar, oralarda yer alabilirler, rekabet edebilirler. Ha, Tayyip Erdoğan gitsin de hangi yoldan giderse gitsin, bu benim için mümkün değil. Milli iradenin muhatabı siyasetçidir. Siyasetçinin muhatabı da siyasetçidir. İstanbul sekil bir a, bu tutumun sonucudur. Ankara şekil 2 a, o da bu tutumun bu zihniyet değişimin, vatandaş eliyle sandıkta olabileceğini net bir şekilde ispatlayan sonuçlardır. Burada durmaya devam edeceğiz."

Akşener'in açıklamalarının satır başları şöyle:

“Bugüne kadar ülkenin yüzde 65’i aşılanmış olmalıydı”

Dünyada birinci olduk korana ile ilgili. Korona ile ilgili ilk teklifleri yapan siyasi partinin Genel Başkanı benim. Dedik ki, hemen üç hafta kapanalım, yurtdışına gidiş gelişleri kapatalım. Ondan sonra normalleşmeye doğru adım atalım. Lokantalar, kafeler kapatıldı ama bir baktık lebalep kongreler yapılmaya başladı. Dükkanları kapattınız, lokantaları kapattınız doğru dürüst destek vermediniz esnaf açıkta kaldı. Geçim ittifakı meselesine çok katıldım. Biz koronayı yönetemedik. Kongrelerde insanları toplamayı bir marifet saydılar. CHP de biz de kongre yaptık biz sadece delegelerimizle yaptık kongremizi. Bu kadar büyük bir patlamayla doktorlar hemşireler ne yapacak, hastanelerimizin içleri dolu. Devlet yönetmek ciddiyet ister devlet yönetmek vatandaşın yerine kendini koyup ona göre çözüm üretmek ister.

“Cumhurbaşkanı başta olmak üzere bu arkadaşların ceza ödemediği bir yerde gariplerin ceza ödemesi hukuki değil, iade edilmeli”

Dünya kadar ceza kesildi gariplere. Şimdi 55 bin insan hasta ve ölümler artıyor. Hastanelerde yoğun bakım için sıra var, ağır hastalar için bizden torpil yapmamız isteniyor. Yazıktır günahtır. Defalarca söyledim 10’ar bin lira esnafa para verin dedik, ailelere kişi başı para yardımı yapın dedik, faizli kredileri bir yıl uzatın dedik, kısa çalışma ödeneği bitti, 1,5 milyon kardeşimiz işsiz kalmakla karşı karşıya, bunu uzatın dedik. Bütün bunların yerine lebalep kongreler yapıp bununla övündüler. Aşı getirilemedi, kendileri oldu biz de olduk bizimkilerin ikincisi geliyor, altı aylık bir sürede koruyormuş. Bugüne kadar ülkenin yüzde 65’i aşılanmış olmalıydı. Orada büyük bir problem yaşandı. Cezaların hukuki olarak iptal olması gerekiyor, Cumhurbaşkanı başta olmak üzere bu arkadaşların ceza ödemediği bir yerde gariplerin ceza ödemesi hukuki değil, iade edilmeli.  

“Öznemiz vatandaşımızdır”

20 Ocak 2020’de esnaf gezmeye başladım. Esnaf elektrikten şikâyet ediyor, müşterinin alım gücünün düştüğünü söylediler, stopaj pahalı, sigortanın birazını devlet üstlensin gibi şikayetler vardı. Kovit yüzünden bu işi durdurmak zorunda kaldık. Vatandaşa yayıldı bu ziyaretlerimiz bizim derdimizi de söyle dediler biz de milletin kürsüsünü kurduk. Sonra baktık pandeminin geçeceği yok tekrar gezmeye başladık 120 küsur ilçe gezmişim 25 civarında il gezdim. Vahim olan, çiftçi yanmış durumda, havanını satan, kestiren besicilerden bahsediyorum. Buğday ekenden sebze ekene kadar çiftçi. Orada tencere kaynatamayan kadına da rastlıyorsunuz, emekliye de rastlıyorsunuz. Bu çalışmayı vatandaşın derdini kamuoyuna mal eder olduk. Kütahya’da aç insan mı olur? Vardı. İnsanlar ayda bir kere tavuk alıyor, et alamıyor.

Develi’de bir vatandaş açım diye sinir krizi geçirdi. Bütün bunları kamuoyu ile paylaşıp dikkat çekmeye çalıştığınız zaman neyi gördüm biliyor musunuz? Türk siyasetinde seçmen maalesef velinimet olmaktan çıkmış. Öznemiz vatandaşımızdır. Bu iktidarın aymazlığının ciddiyetsizliğinin bizi değerlerimiz üzerinden kutuplaştırmasının sonuna kadar karşısında olacağız. Ak Parti mensubu bir çiftçi partili değil benimle ilgisi yok cesaret gösterdi çıktı konuştu başına gelmeyen kalmadı.

“Sayın Erdoğan; başkalarının gazına gelmeyin”

Sabah uyandık gece yarısı bir bildiri yayınlanmış, bazı cümlelerini çıkardığımız zaman aslında problemi bulunmayan bir metin. Elbette herkesin fikrini söyleme hak ve hukuku var fakat bu kişilerin bir araya gelinmiş 104 emekli amiral böyle bir bildiri yayınladı. Algısı bu. Ne demişler? Dikkatle okudum, Montrö var sarıklı hoca var. Mustafa Şentop dedi ki, Montrö’den bile çıkabilir dedi. O konuşma üzerine benim ve Kılıçdaroğlu’nun bir konuşması vardı, biz çok sert tavrımızı koyduk. Sayın Şentop geri adım attı ben öyle demek istemedim dedi. Sayın Babacan, Davutoğlu’nun da tavrı oldu, herkes bunun karşısında bir kamuoyu oluşturdu. Böyle bir bildiri çıktı, ne oldu? Can suyu oldu. Bu bildiri yanlıştır, saati yanlıştır, tavrı yanlıştır, iktidara parmak sallıyormuş durumu yanlıştır. Ben bu konuyu çok da ciddiye almamamız gerektiğini ifade ederek bu eyleme zevzeklik dedim. İlk defa hem Ak Parti’nin yanında yer alanlarla karşısında yer alanların aynı anda kızdığı kişiyim ben. Bu zihniyetle mücadele elbette siyasetçinin işidir. Bizi beğenmeyenler siyasi partiler kurabilirler, oralarda yer alırlar.  Milli iradenin muhatabı siyasetçidir. Onların darbe yapması mümkün değil. İşçi konuşulmuyor, pandemi konuşulmuyor hiçbirşey konuşulmuyor bu can suyu taşımaktır. Sayın Erdoğan’a sesleniyorum bu insanları küçük ortağınızın gazına gelip mahkûm ettirmeye kalkışmayın. Yargı sizin elinizde gibi bir görüntü verdi. Dolayısıyla bu insanların ortaya koydukları darbe ile alakası olmadığını söyledikleri bu konuların neticesinde bu insanları gündem değiştireceğim diye uzun uzun mahkemelerde sonra başka bir eyleme geçmeniz çok yanlış olur başkalarının gazına gelmeyin.

Parayla da alamayacağımız şeylere doğru gidiyoruz

Sayın Erdoğan hep parlamentoyu parlamenterleri kendine bir ayak bağı olarak gördü. Sayın Erdoğan çözemediği hiçbir problemi acaba bir yerde yanış mı yaptım diye konuşmak yerine her seferinde bir yere fatura çıkardı elini yıkayıp çıktı. Artık ben demek zorunda. Nitekim ben diyor. Gelinen noktada Sayın Erdoğan her şeyin sorumlusu, ben demekten zevk alıyor. Saray paralel bir evren yaratır ve sokakla ilgisi olmayan bir yönetim anlayışıdır. Kanal İstanbul konusunda böyle konuşabilmek için Cumhurbaşkanlığı sistemini istedi Sayın Erdoğan. Bu ülkenin sahibi arkadaş, ruhu o hale dönmüş. Öyle olduğu için diyor ki, siz kimsiniz de Heşmetmeab Erdoğan’a karşı çıkıyorsunuz.  20 sene sonra su problemi yaşayacak bir ülkeyiz, buna çözüm üretmemiz gerekir.  Parayla da alamayacağımız şeylere doğru gidiyoruz. İklim parayla alamayacağımız bir şey.

“Marmara’yı fosseptik çukuruna çevirecek bir projeyi neden hayata geçiriyorsunuz?”

Mesela kanal İstanbul bu dediğim konuları son derece olumsuz etkileyen bir gelişme olmasına rağmen. Siz şimdi o doğayı mahvedecek doğayı tahrip edecek Marmara’yı fosseptik çukuruna çevirecek bir projeyi neden hayata geçiriyorsunuz. Sayın Erdoğan’ın torunları da buradan zarar görecek. Ekoloji, iklim, su kaynakları, Marmara ekosistemi mahvolacağı belli. Bundan nasıl bir milli menfaatimiz var. Anlam vermek mümkün değil.

“Kısa çalışma ödeneğinden alınan para 1580 lira, yazıktır”

Sarayda yaşıyorsunuz hiçbir masrafınız yok eşiniz kendiniz beş maaş, kibir, herkese parmak sallamak. Ben amiralleri yargıda süründürme demiştim Sayın Erdoğan’a, şimdi bu parmak sallayan bu zevzekleri de mahkemeye götürsün. Kısa çalışma ödeneğinden alınan para 1580 lira yazıktır.

“İyileştirilmiş parlamenter sistemi seçmen satın aldı”

Emeklilikte de çalışırken de 3600 için dezavantaj. Sayın Erdoğan söz verdi ama yapmadı. 3600 meselesine el sürülmedi. Biz bunu takip etmeye devam edeceğiz yapmadıkları takdirde biz gelince yapacağız. Türkiye’nin kaynakları çok geniş. Muhalefet olarak baktığımız zaman bir şeyi gördük beraber olabilirsek, ayrışma noktaları yerine birleşme noktalarını bi raraya getirirsek başarabiliriz. 15 aydır geziyorum bu gezmenin içinde partime dair kendime dair bir tek kelime yok, sadece insanlarımızın derdini dinleyip muhalefetin başarabileceğini anlatmaya alışıyoruz. Biz sandık yoluyla millet iradesiyle yeneceğiz. Hukukun adaletin ortadan kalması, demokrasinin zedelenmesi sebebi ile iyileştirilmiş parlamenter sisteme dönüşü seçmen satın aldı, seçmen bunun yanında. Ak Partili seçmen de bunu istiyor.