CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'helalleşme' çıkışını değerlendiren İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun iyi niyetli bir bakış açısı getirmeye çalıştığını görüyorum. Ama Türkiye çok mahalleye bölünmüş. Mahalleler arasında çekilmiş duvarların kalmasını isteyen her tarafta insanlar var. Buna dikkat etmemiz gerekiyor” dedi.
Denizli’de düzenlediği mitingten sonra Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş ve halktv.com.tr yazarı İsmail Saymaz’ın sorularını yanıtlayan Akşener'in açıklamaları şöyle:
“Ocak ayından sonra temalı mitingler yapacağım”
Denizli mitinginiz bir seçim startı mıydı? Bunlar devam edecek mi?
Bugüne kadar gitmediğim 12 il kaldı. Ocak’tan sonra temalı mitingler yapacaktık. Çiftçi, esnaf, sanayici mitingi. Teması olan mitingler. Problemleri konuşup, çözümlerini ürettiğimiz mitingler yapacaktık. Fakat son dönemde Sayın Erdoğan’ın konuşmaları oldu. Arkadaşlarımız Denizli’de ‘miting yapalım’ talebiyle geldiler. Yani elbette seçimi zorlamaya devam edeceğiz biz. Vatandaşın sesi olmak istiyoruz. Erken seçim istiyor tabii vatandaş. Bunu sokakta da görüyoruz.
Yani bu mitingler Cumhurbaşkanı’na cevap niteliğinde mi?
Hayır. Esnaf gezmem devam edecek. Çünkü 12 il kaldı. Onları bitireceğim. Ondan sonra temalı mitinglere çalışacaktık. Bu spontane gelişen bir mitingdi. Arkadaşlarımızda gezilerimizi ortadan kaldırmaya yönelik bir kanaat oluştuğu için… Milletin sesi olmak çabamızı ortadan kaldıramayacaklarını anlatmaya çalışıyoruz. “Biz buradayız”; mitingin anlamı bu.
“Gezilerim iktidarı rahatsız etti”
Cumhurbaşkanı’nın tavrı sizin Anadolu’yu gezmeyi önlemeye mi yönelik?
20 Ocak’ta başladık geziye. Kimsenin ilgisini çekmemişti. İktidarın da ilgisini çekmedi. Devam ettik biz. Bilgileri aldık, çözümleri ürettik. Pandemi geldi, ona çözümler ürettik. Vatandaştan aldığımız dertlerin çözümlerini kamuoyuna mal ettik. Böylece bazı taleplerin bir kısmı gerçekleşti. Korku duvarı yıkıldı bu arada. Yerel basın sizi takip ediyor. Anadolu Ajansı’nın yerel muhabirleri vs… Dükkan sahibi “her şey yolunda” derdi. Herkes çıkarken “abla bir geri dön” der ve kulağıma anlatırdı. Şimdi öyle değil. 23 ayın sonunda kameraya bakarak anlatıyorlar. Onlardan cevabı alıp çözüm üretiyoruz. Bu sistem bir süre sonra iktidarı rahatsız etti. A Haber takip etmeye başladı. Bu sefer onlara “tiyatro” demeye başladılar. Provokasyonlara düşmemeye gayret ederek devam ettik.
“Son vakalar provokatif”
Son karşılaştığınız vakaların aslında provokatif olduğunu mu söylüyorsunuz?
Tabii çoğu öyle. Derdi olan insan gelir, söyler. Oysa yüksek sesle bağırarak konuşuyor bu tip arkadaşlar.
Kurgulanmış bir şey miydi yani?
En azından “buyur kardeş” denildiğine inanıyorum. Arkadaşlarıma sıkı şekilde ricada bulunduk. “Ne söylerlerse söylesinler kafanızı çevirin” dedim.
Daha riskli girişimler olabilir mi? Sayın Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği siyasi cinayetler vs. Daha riskli bir süreç görüyor musunuz?
Bunların üzerinde durmamaya özen gösteren bir insanım. Bunların konuşulması insanın ayağına pranga. Ben dolaşmaya, vatandaşın sesini duyurmaya devam edeceğim. Ama huzurla yapmak var. Ama işte tedirgin edici bir sistem üzerinden yürümek var.
“Sayın Erdoğan daha dini söyleme yönelebilir”
Sayın Erdoğan’ın faiz indirimiyle ilgili konuşurken dini söylem kullanmasına ne diyorsunuz?
Ben Sayın Erdoğan’ın ruhi kontrolü kaçırdığına inanıyorum. Saray, yeni bir hayat tarzı doğurur. Paralel bir hayat, bir evren oluşturur. Vatandaş ayrı yoldan gider, siz buradan gidersiniz. Saray hayatı seçmenle, milletle, partisiyle de ilişkisini koparttı Sayın Erdoğan’ın. AK Parti’nin genel başkan yardımcısıyla, il başkanıyla, saray elemanlarının gücüne baktığınız zaman seçilmişlerin bin kat üstündeler. Budur esas meselenin özü. Halı kayıp gidiyor. Birilerine sığınmak zorundasınız. Sayın Erdoğan bundan sonra daha dini bir söyleme, seçmeni tahkim etmek üzere yöneliyor olabilir.
“Erdoğan Lütfi Elvan’ın dedikodusunu yaptı”
Sayın Erdoğan, “faizi savunan benimle yürüyemez” dedi. Herkes alkışladı, Lütfü Elvan alkışlamadı. O fotoğrafı nasıl yorumluyorsunuz?
İpin koptuğu anlaşılıyor. Lütfi Elvan’ı ekonomik manada dürüst biliriz. Dolasıyla bildiğimiz dürüstlüğünü inşallah yapılan işlerin yanlışlığı anlamında da söylüyordur, Sayın Elvan. Eğer Sayın Erdoğan’a “yanlıştır” demişse, onun için onun üzerine (Lütfi Elvan’ın) yürümüştür. O zaman (Lütfi Elvan’ın) dediğini kamuoyuyla paylaşması lazım sorumluluk bırakması için… Faiz indirimine karşı çıktıysa... Burada çelişkili durum şu: Bakanlık makamı bu sistemde atanmış bir makam. O zaman alırsınız görevden. Erdoğan’a özelde söylediyse . Dediğini yapmadıysa ya Sayın Elvan’ın “ben bu işe ortak olmuyorum” demesi lazım ya da Sayın Erdoğan atayan şahıs olduğu için “aynı fikirde değiliz” deyip “kenara geç demesi” lazım. İlginç olan şu: Bakanının dedikodusunu yaptı. Gözden kaçan o. Kendi atadığı şahıs hakkında dedikodu ya bu. Grup konuşmasında dedikodu yapan bir kişi.
Yüzde 50+1 tartışması hakkında ne düşünüyorsunuz?
O sorunun muhatabı Sayın Bahçeli. Bu kadar...
Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısı
Sayın Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısı amacına ulaşacak mı, ne dersiniz?
Ben Sayın Kılıçdaroğlu’nun iyi niyetle bir bakış açısı getirmeye çalıştığını görüyorum. Durumu yumuşatmaya çalıştığını, yumuşatmaya yönelik bir dil olarak gördüm, ben bu tutumunu. Fakat Türkiye farklı farklı çok mahalleye bölünmüş. Bu mahalleler arasında çekilmiş duvarların kalmasını isteyen her tarafta insanlar var. Buna dikkat etmemiz gerekiyor. İyi niyetle atılmış bir adıma, bir ağızdan hurra bağıran orada da burada kişiler var.