Akşam gazetesi yazarı Kurtuluş Tayiz, “10 Ağustos seçimlerinin elbette ki en büyük galibi Erdoğan'dır. Son 12 yılda üç genel, üç yerel seçim ile iki referandum kazanan Erdoğan, cumhurbaşkanlığı yarışını da önde bitirerek tarihi bir başarıya imza attı. Bu doğru; ancak ikinci büyük başarı İmralı gibi yalıtılmış bir ada hapishanesinde olmasına rağmen Kürt hareketini silahları susturmaya ikna eden, onları siyasete kanalize ederek HDP projesiyle seçimlere hazırlayan Öcalan'a aittir” dedi.
Kurtuluş Tayiz, “Türkiye, etnik ve mezhep çatışmalarıyla cehenneme dönen Ortadoğu'da problemlerini demokratik yollardan çözme aklını, becerisini göstererek model bir ülke konumuna gelmiştir. Bu başarının arkasında kuşkusuz Erdoğan'ın imzası bulunuyor; ama Erdoğan kadar bu başarıda payı olan diğer bir isim Öcalan'dır. Bu gerçeğin hakkını teslim etmek gerekiyor” görüşünü dile getirdi.
Kurtuluş Tayiz’in Akşam gazetesinin bugünkü (13 Ağustos 2014) nüshasında yayımlanan, “10 Ağustos ve Kürt hareketi” başlıklı yazısı şöyle:
‘10 Ağustos ve Kürt hareketi’
BDP'li heyetinin bundan iki yıl önceki ilk İmralı ziyaretini hatırlıyorum. Ahmet Türk ve Ayla Akat'ın İmralı'ya doğru hareket ettiği bilgisi Türkiye gündemini sarsmıştı. Görüşmenin ardından Türk ve Akat herhangi bir açıklama yapmadı, Kandil de sessizliğe gömüldü. Bu görüşmede konuşulanlar günlerce sır gibi saklandı. Sonradan anlaşıldı ki BDP'li heyet ile PKK'yı sessizliğe sevk eden asıl neden Öcalan'ın ezber bozan şu sözleriydi: "Silahlar miadını doldurdu, artık siyaset zamanı."
Çözüm sürecini başlatan bu ifadeleri BDP ve PKK cephesi bir süre içine sindiremedi. Fakat zamanı gelmiş doğru bir fikirden daha güçlü bir silah olamaz. Ne PKK ne BDP cephesi onca bahane ileri sürmelerine karşın çözüm sürecine direnebildi. Öcalan, tarihi Diyarbakır Newrozu'nda silahlı mücadele döneminin bittiğini ilan etti. Örgüt ise ateşkes ilan ederek geri çekilmeyi başlattı.
Öcalan'ın ikinci adımı yeni bir siyasi partiydi. HDP projesi gündeme geldi. Bu projeye karşı yine en büyük direniş içeriden geldi. HDP projesinin "Kürt hareketini sola teslim etme" anlamına geldiğini ileri sürerek uzun bir süre bu projeye de ayak dirediler. Tabanın da aklını karıştırdılar. Ancak Öcalan'ın ısrarı karşısında yapacakları çok şey yoktu. Boyun eğerek ağır aksak da olsa uygulamaya çalıştılar.
Bu sırada bazı liberal ve Kürt dostu kalemler, Kürt mahallesine sürekli "Öcalan'ın yanıltıldığını", "kandırıldığını" empoz etti. Apo'nun "AK Parti'nin STK yetkilisi gibi çalıştığını" öne sürenler bile vardı. Kandil'i süreci bozup tekrar silaha sarılmaya zorladılar. Fakat bu çabalar sonuç getirmedi; ikinci yılına giren çözüm süreci, Öcalan'ın haklılığını ispatlayarak, örgüte çizdiği hattın ne kadar doğru bir hat olduğunu gösterdi.
10 Ağustos seçimlerinin elbette ki en büyük galibi Erdoğan'dır. Son 12 yılda üç genel, üç yerel seçim ile iki referandum kazanan Erdoğan, cumhurbaşkanlığı yarışını da önde bitirerek tarihi bir başarıya imza attı. Bu doğru; ancak ikinci büyük başarı İmralı gibi yalıtılmış bir ada hapishanesinde olmasına rağmen Kürt hareketini silahları susturmaya ikna eden, onları siyasete kanalize ederek HDP projesiyle seçimlere hazırlayan Öcalan'a aittir. Diyarbakır Newroz'unda yaptığı "Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun" çağrısı bugün meyvesini verdi; Kürt siyasi hareketi, 10 Ağustos seçimlerinde yüzde 10'a yakın oy alarak tarihi bir başarı yakaladı. Bugüne kadar siyasette "özgün" bir ağırlığa sahip olan HDP, sayısal olarak da Türkiye siyasetinin en güçlü partilerinden birine dönüştü. Öcalan'ın Kürt siyasetinin önüne koyduğu Türkiyelileşme hedefi, bu seçimlerde yakalandı ve 2015 genel seçimleri için büyük bir umut yarattı.
Bu gelişme kuşkusuz Türkiye'nin son iki yılda yaşadığı değişim süreciyle bağlantılıdır. Çözüm süreci demokratik zemini güçlendirerek siyasetin hareket alanını genişletti; Türkiye'de hayatı normalleştirerek Kürt hareketinin önünü açtı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Kürt politikacı hem etnik hem de siyasi kimliğiyle devletin en tepesindeki bir makam için seçim yarışına girdi. 10 Ağustos, sivil siyasetin ve demokrasinin zaferi olarak tarihe geçecektir. Yeni Türkiye'nin başlangıcı ile ilgili bir tarih vermek gerekirse bence buna en uygun gün, 10 Ağustos'tur. Bu tarih, şimdiden kayıtlara yeni Türkiye'nin miladı olarak geçmiştir.
Türkiye, etnik ve mezhep çatışmalarıyla cehenneme dönen Ortadoğu'da problemlerini demokratik yollardan çözme aklını, becerisini göstererek model bir ülke konumuna gelmiştir. Bu başarının arkasında kuşkusuz Erdoğan'ın imzası bulunuyor; ama Erdoğan kadar bu başarıda payı olan diğer bir isim Öcalan'dır. Bu gerçeğin hakkını teslim etmek gerekiyor.